Karar gazetesi köşe yazarlarından İbrahim Kahveci, “İnşaatçılar asıl mevduat faizinden korkmalı” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İşte Kahveci’nin ilgisi yazısı;
Ocak ayında “Mıy mıy mıy mıy…” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. “Bir çok sanayi örgütü -İş dünyası- sanayi odası daha kendi sorunlarını anlatamıyor” diyordum. Hatta bırakın sorun anlatmayı, bir çok sanayi ve ticaret odasının “Türkiye muhteşem, Türkiye uçuyor” söylemlerini bile duyuyorduk.
16 Nisan referandumunda nerede ise siyasetten daha çok sanayi odaları – ticaret odaları vatandaşa söz verdi. Her şey çok güzel olacak diyen onlardı.
Ya bugün!
Hani onca sorun arasında “Biz bilemedik, hiçbir şeyden anladığımız da yokmuş, cahil cahil danışmanlar ve kadrolarla üyelerimizi ve ülkemizi kandırmışız”diyorlar mı?
Tabii ki demiyorlar.
Biliyorlar ki, bütün sistem siyasete bağlı. Artık icazet ve ehliyet oda üyelerinden alınmıyor, siyasetten alınıyor. O nedenle görüşler-fikirler-kadrolar dahi siyasete göre şekilleniyor.
İNŞAATÇILARIN TEMEL SORUNU
Seçim geldiğinde aklımızın ilk olarak yine betona çalıştığını aldığımız önlemlerden gördük. İnşatta kredi faizleri yüzde 0,98’e çekildi. En azından kamu bankaları ile Şekerbank ve TEB bu noktaya geldiler. Başka unuttuğum banka varsa lütfen kızmasınlar.
Amaç ne?
Ucuz kredi ile çok konut satarak stokları eritmek.
Öyle mi olacak gerçekten? Eğer resmi verileri derseniz, zaten ülkemizde inşaat diye bir sorun olmamalı. Maşallah, halen gayet iyi çalışan sayısı var sektörün. Hatta satışlar da hiç öyle dendiği gibi ciddi düşüş göstermedi. TÜİK verilerine göre inşaatçıların işleri gayet iyi.
İnşaatçılar iyi ama konut alanların durumu hiç iyi değil.
Bugün ana haberimizde de var. On yıldır onca betona rağmen ev sahipliği artmamış. Bunu daha önce de yazmıştım ama yine tekrar olsun. Konut bir yatırım aracı olarak satın alınmış bizde.
Konut bir yatırım aracı olarak görüldüğünde tablo değişiyor. Çünkü artık devletin kısa vadeli tahvil faizleri bile yüzde 17,0’nin üzerinde. Buna göre bankaların mevduat için vereceği oranlar bu seviyenin altında pek mümkün görülmüyor. Hatta yüksek meblağlarda yüzde18,0-19,0 rakamları bile ihtimal dahiline geldi.
Şimdi gelelim mi asıl noktaya!
1 milyon liranız var. Konut aldığınızda yaklaşık olarak 25 yılda kendini amorti ediyor. Yani 1 milyon liralık konutun aylık kira getirisi 3300 civarında. Yılda 40 bin lira kira geliriniz oluşuyor.
İstanbul’da son bir yılda (mart 2018) konut fiyatları yüzde 3,24 artmış. Türkiye’de ise konut fiyatları yüzde 9,29 artış göstermiş. Ama beklenti azalıyor. Yani konut fiyat artışında beklenti düşüyor.
Neyse, gelin hesaba devam edelim. 1 milyon liranızı konuta yatırsaydınız İstanbul’da %3,24 artışla 32 bin 400 lira değer artış kazancınız olacaktı. Türkiye’de ise değer artış kazancınız %9,29 artışla 92 bin 900 lira. Yaklaşık kira gelirini aynı kabul edersek (yılda 40 bin lira) 1 milyon liralık konutun İstanbul’da toplam getirisi 72 bin liraya, Anadolu’da ise 133 bin liraya ulaşıyor.
Ama paranız bankada kalırsa, 1 yılda 170-180 bin lira kazanıyorsunuz. Hem de istediğiniz anda kullanma imkanı ile; yani likidite fırsatı eşliğinde.
HHH
Açıkçası konutçuların en büyük rakibinin ve dertlerinin kredi faizi değil, mevduat faizi olduğunu herkesin bildiğini sanıyordum.
Açıkçası onca konutun da ihtiyaç sahiplerince değil, inşaat rantçılarınca alındığının da bilindiğini sanıyordum.
Meğer yanılıyormuşum. Çok açık bazı bilgiler bile bilinmiyormuş. O zaman bazı bilgileri tekrarlamak bize görev oluyor.
YASTIK ALTI HİÇ ÇÖZMEZ
Bazı sorunları maalesef anlamıyoruz.
Merkez Bankasının kasasında hani 100 milyar doların üzerinde rezerv vardı. Ne oldu da Millete yastık altındaki dövizlerinizi bozun çağrısında bulunuyoruz.
Sahi biz bu Millete dolar çok daha düşükken bozdoları demedik mi? Biz inananları büyük zarara sokmadık mı? Döviz sorununu Merkez Bankası çözemeyecek de Milletin yastık altı mı çözecek? Bazen çok garip beklentiler içine giriyoruz. Hadi hayırlısı…