Konut kredisi faiz oranının, gayrimenkul sektöründeki durgunluğun ana sebeplerinden biri olduğu tartışılmaz bir gerçek olduğu ortada. Kamu bankaları ile inşaat sektörünün güç birliği yaparak başlattığı ‘düşük faiz’ odaklı kampanya, haziran ayı satışlarının yaz tatili ve ramazan ayına denk gelen dönemde bile artış göstermesini sağladı. Aylık bazda gerçekleşen 119 bin 413 adetlik satışın yüzde 39.9’nun ipotekli satışlardan olması, konut alıcılarının düşük faizi tercih ettiğini işaret ediyor. Ancak bu oran beklediğimiz seviyenin altında gerçekleşti. Küresel krizin yaşandığı 2008’den sonraki 4 yıl içinde gerçekleşen ipotekli satışların toplam satışlar içindeki payı yüzde 40’ın üzerinde gerçekleşmişti.
Satışlara genel çerçevede bakılacak olursa;
Konut ihtiyacı halen çok fazla olmasına rağmen faizlerdeki aylık bazda 1.4 seviyelerindeki yüksek oran ve belirsizlik alım kararlarının ertelenmesine neden oluyor. Kredi faizlerinin konut satışlarını ne ölçüde olumsuz etkilediğini görmek için “İpotekli Satışlara” bakmak yeterli olur. Yılın ilk çeyreğinde ipotekli satışların yüzde 45 oranında azalması, konut alıcılarının faiz oranlarına ne kadar hassas yaklaştığının bir göstergesidir. Faizlerin yüksekliğinin ötesinde bankaların kredi verme şartlarında zorlayıcı davranmaları da ipotekli satış oranlarının dip seviyeleri inmesine neden olmaktadır. Diğer taraftan faizlerin daha da yükselmesi, ekonominin dinamosu olan inşaat sektörüne sarsıcı bir darbe indirmek anlamına gelir. Yüksek faiz oranları, alımlar üzerinde baskı yaratırken konut üretimindeki maliyetleri de artırmaktadır. Aynı zamanda konut üreticilerinin yatırım maliyetlerini de olumsuz etkiliyor. Tamamen durgunluğa giren arz ve talep dengesi, Türk ekonomisindeki dengeleri de altı üst ediyor.
Sonuçta, her zaman altını çizdiğimiz gibi konut kredisi faizlerinde de süreklilik ve istikrarın devam etmesini bekliyoruz.
Nazmi Durbakayım
İNDER Yönetim Kurulu Başkanı