24 ocakta Elazığ merkezli olarak meydana gelen ve Malatya’yı da ciddi şekilde etkileyen, can ve mal kayıplarına yol açan deprem sonrasında ülkenin gündeminde ilk sıralara yerleşen ve deprem gerçeği, risk taşıyan bölgelerdeki toplantılarla birlikte neler yapılması gerektiği bir kez daha ısıtılıp konuşulmaya başlandı. Bu toplantılarda ele alınan konular ve yapılmasına dikkat çekilen önlemler çok doğru ama anlaşılan o ki icraatlar yetersiz!
Bu toplantılardan biri de Bursa İl AFAD Müdürü Yalçın Mumcu ve Kızılay Bursa Şubesi Başkanı Davut Gürkan’ın katılımıyla Bursa’da gerçekleştirildi.
Burada konuşan ve Bursa’da bugüne kadar yaşanan ve beklenen depremlerle ilgili bilgiler veren ve bir sunum yapan Bursa Teknik Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Beyhan Bayhan konuşmasının bir bölümünde Bursa’da 1970 ile 2005 yılları arasındaki binalara dikkat çekerek bu yapıların risk taşıdıklarını söyledi.
Prof. Dr. Bayhan toplantıda şunları söyledi:
“Ülkemizin doğusundaki Elazığ ile Ege bölgesindeki Manisa’ da meydana gelen depremler bize bir gerçeği yeniden hatırlattı. Marmara Bölgesi’ndeki iller de deprem riski altındadır. 1855 yılında Bursa 2 büyük deprem atlattı. Tarihi verilere göre 35 bin nüfuslu Bursa’da yüzde 4 can kaybı olmuştur ve şehir viraneye dönmüştür. Bursa’nın doğusundaki Kestel’ den başlayarak 90 kilometrede çok büyük hasar oluşmuştur. Ulucami’nin minareleri de yıkılmıştır. Bu tarihten bu yana deprem olmaması riski arttırmaktadır. Okullarımızın yeniden yapılacak olması olumlu gelişme. Şehir Hastaneleri inşaat teknik olarak yapılmış en iyi binalar. En son inşaat teknikleri kullanıldı.
Bizim yapı stokumuzun çoğu kaçak ve mühendislik görmemiş binalar. Bu binaların en yakın zamanda elden geçmesi lazım. Kentsel dönüşüm binaların yenilenmesi açısından önemli bir başlık. Vatandaşlarımızın binalarını test etmesi gerekiyor. Şuanda Marmara Bölgesi olarak depreme hazır olduğumuzu söyleyemeyiz. Marmara deniz havzasında 1766’dan beri aktif olmayan fayın kırılması sonucu 7 ve ya üzerinde meydana gelebilecek depremde binalarımızın güvenli olduğunu söyleyemeyiz. Binalarımızın testlerinin yapmamız ve devlet desteğiyle kentsel dönüşümün hızlanması gerekiyor. 1970 ve 2005 yılları arasında yapılan binalarımızın dayanıklı olduğunu söylemek zor. Daha önceki araştırmalarda bu binalar incelendi ve bu bağlamda kentsel dönüşüme hız verilmesi gerekiyor.
1855 yılındaki Bursa depreminde 35 bin nüfusun yüzde 4’ünün hayatını kaybetti. Şu anda böyle depremde 3 milyonu geçen Bursa nüfusunun yüzde 4’ünü düşünürseniz çok fazla can kaybı yaşanabilir. Biz Bursa’da depremin 7 büyüklüğünün üzerinde olmayacağını düşünüyoruz. 6 ve 7 arası bir depremde çok hasar ve can kaybı meydana gelebilir. Bu bilimsel ve olasılıksal çalışmalarla gösterilmiş durumdadır. Marmara deniz havzasının ortasından geçen fay ise Marmara Denizi ve Körfeze kıyısı olan her kesimi etkiliyor. Bu bilinen bir gerçek. Bilimsel araştırmalara göre 7’nin üzerinde bir deprem bekleniyor. Zemin etkisi dediğimiz bir olay var.
Bu toplantıdan Bursa adına neler öğrendik? Sorusuna cevap aradığımız zaman iki önemli faktör karşımıza çıkıyor.
Birinci faktör, Bursa’daki 1970 ile 2005 yılları arasında yapılan binalar risk taşıyor. Kentsel dönüşüm için gerekli imkanlar oluşturulmalı ve zaman geçirilmeden uygulanmaya konulmalı. Ama, benim şahsi görüşüme göre, kentsel dönüşüm, rantsal dönüşüm projelerine dönüşmemeli.
İkinci önemli bilgi ise Bursa deprem kuşağında ve çok kısa zamanda 7 şiddetli ve üzerinde bir deprem bekleniyor. 1855 depremini yaşayan Bursa’da o tarihlerde yaşamış olan insanlarımız belki bugün hayatta değiller ama, o depremin izlerinin takip edilmesi, bizlere yeni ip uçları verdiği gibi önlem almamız gerektiğini, hem de zaman geçirmeden önlem almamız gerektiğini hatırlatıyor.”
Kaynak: Muharrem Karabulut / Bursa Haber