Gündeminin ilk sırasına yerleşen ve tüm dünyayı tehdit altına alan, Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından pandemi olarak ilan edilen (dünya çapında çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalık) koronavirüs, yayılma hızı ve yarattığı panik ortamıyla birlikte genel ekonomiler üzerindeki olumsuz etkilerini artırmaya başladı.
Gayrimenkul sektörü açısından bakıldığında, koronavirüs tehdidinin sona ermemesi halinde salgının etkili olduğu ülkelerden malzeme alan müteahhit, o müteahhitten ev alan vatandaş, bir alışveriş merkezinde kiracı olan esnaf sıkıntılı günlere gebe..!
Bu durumdaki vatandaşların ve yüklenicilerin haklarını Gayrimenkul Hukuku Derneği Başkanı Avukat Ali Güvenç Kiraz üç başlıkta şöyle özetledi:
Müteahhitler ek süre talebinde bulunabilir
Koronavirüsle ilgili şu an için gayrimenkul sektörüne yönelik alınmış, inşaat sektörünü durduran bir durum olmadığını, bu nedenle de inşaat sözleşmelerinin iptalinin talep edilemeyeceğini belirten Kiraz, müteahhitlerin yurt dışından malzeme getirme noktasında sorun yaşayabileceğine dikkat çekerek “Yükleniciler açısından arsa payı karşılığı, kat karşılığı veya bedel karşılığı inşaat sözleşmelerinin teknik şartnamelerinde yer alan bazı malzemelerin yurt dışından gelmesi söz konusu olabilir. Söz gelimi parke İtalya’dan ya da Çin’den gelecekti ama gelemiyor. Bu durumda yüklenici mağdur olacak. Ürünü bekleyecek ya da iç pazardan muadilini bulmaya çalışacak. İşte böyle bir tabloda yüklenici inşaat sözleşmelerine ek süre talep edilebilir” dedi.
Konut satın alanlara yeni ödeme planı
Konut satın alan birinin koronavirüs nedeniyle ticari hayatında zorluk yaşaması ve ödemelerinde sıkıntı yaşaması halinde ne yapabileceği konusuna da açıklık getiren Kiraz; “Tüketici Kanunu bu alanda vatandaşı korur. Vatandaşın ödeme zorluğu yaşadığınızı ibraz ederek müteahhitten ‘yeni ve makul’ bir ödeme planı isteme hakkı var. Söz gelimi ‘Ben ayda 3 bin taksit ödeyemiyorum. 5 ay zaman ver, sonra toplu ödeme yapacağım’ denebilir. Müteahhit bunu kabul etmezse o noktada alıcı tazminatsız olarak sözleşmeden dönebilir. O tarihe kadar ödediği tutarı da geri alır. Konut kredisi kullanan alıcıda ise tablo değişir. Açılacak dava ile durumun mücbir sebep olarak kabulü sağlanmalı. Bu da çok kolay bir süreç değil. Kişisel görüşüm bunun mücbir sebep olduğu yönünde ancak önemli olan yargının ne diyeceği. Dava sürecinde bankaya olan borç ödenmediğinde icra sürecinin başlayacağı da unutulmamalı.” şeklinde açıklamada bulundu.
Ticari dükkanlarda kiracıların iki seçeneği var
Küresel salgın sürecinde en büyük zorluğu iş yeri kiracılarının yaşayacağını söyleyen Kiraz, İnsanların kalabalık yerlere gitme konusunda endişe duyduğunu bu nedenle alışveriş merkezlerindeki dükkanların ciddi zararla karşı karşıya olduğunu belirterek “Ticari bir birimde kiracı olan vatandaş öncelikle mülk sahibine giderek belli miktarda indirim talep edebilir. Eğer bu talebi karşılık görmezse 2 seçenek var. İlki; durumu mücbir sebep olarak göstererek haklı fesih hakkını kullanabilir. Burada son sözü Yargıtay söyler. Eğer böyle bir karar çıkarda da örnek teşkil eder. İkincisi de kiracı Borçlar Kanunu 331.maddesi gereğince olağanüstü fesih şartlarını işleterek sözleşme feshi yoluna da gidebilir. Ancak bu madde 1 Temmuz 2020’de yürürlüğe girecek. O nedenle başarılı sonuç veremeyebilir. Ben kiracının önce uzlaşma yoluna gitmesini, olmuyorsa mücbir sebeple fesihi seçmesini öneririm” dedi.