Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) İstanbul Maslak’taki Bölge Başkanlığı binası, 26 temmuz pazar günü (bugün) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı bir törenle açılarak hizmete girdi.
MİT’in fiziksel imkanlarını, istihbarı kapasitesiyle uyumlu hale getirme hedefi çerçevesinde Ocak 2020’de açılışını yaptığı ana karargah binasından sonra ikinci önemli açılış olduğu ifade edilirken, teşkilatın projeyi tasarlarken, tarihin her döneminde stratejik öneme sahip olan İstanbul’un istihbarı çalışmalar açısından oynadığı rolü dikkate aldığı kaydedildi.
Ankara’daki “KALE” adlı binaya benzer şekilde yatay bir mimari ile inşa edilen binada, kompartımantasyon ve koordinasyon dengesi azami düzeyde gözetilerek ortak çalışmalar amacıyla çok sayıda toplantı salonu tasarlandı. Modern ve akıllı bir bina olarak inşa edilen yapıda, yerleşke içinde geniş bir konferans salonu, atış poligonu ve spor merkezleri de bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) İstanbul Bölge Başkanlığı Yeni Hizmet Binası Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, yeni hizmet binasının ülke ve teşkilat için hayırlara vesile olmasını diledi.
Geçen ocak ayında teşkilatın karargah binasının açılışının yapıldığını hatırlatan Erdoğan, “Milli İstihbarat Teşkilatımızın yeni binaları ve yeni atılımlarıyla devletine ve milletine sunduğu hizmetleri katbekat artıracağına inanıyorum. İstanbul’a ve teşkilatımıza yakışır şekilde tasarlanan bu binanın hizmete hazır hale getirilmesinde emeği geçen herkesi şahsım, milletim adına tebrik ediyorum.” dedi.
“İlk hedef alınan kurumlarımızın başında Milli İstihbarat Teşkilatımızın geliyor olması tesadüfi değildir”
Erdoğan, bilginin ve bilgiyi kullanmanın en etkili silaha dönüştüğü bir dönemde istihbaratın öneminin çok daha arttığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anadolu’yu vatan haline getirmemizde ordularımızdan önce buralara gelip hem siyasi, sosyal ve ticari dokuyu adeta hatmeden hem insani yapıyı özellikle dönüştüren Horasan erenlerinin çok büyük katkısı vardır. Bu büyük ağ üzerinden elde edilen bilgiler ve kurulan altyapı sayesinde Sultan Alparslan’dan başlayarak ecdadın büyük komutanları Anadolu’yu kısa sürede baştan başa fethetmiştir.
Buna karşılık tarihimizde istihbarat zafiyetinin ne büyük facialara yol açabileceğinin de pek çok acı örneği vardır. Bunların en çarpıcısı ise hiç şüphesiz Balkan Savaşları’dır. Balkanlar’daki kimi topluluklar yıllarca isyana, savaşa, saldırıya hazırlandığı halde, dönemin yöneticileri doğru bilgi ve idrakle bunu göremediği için tarihimizin en utanç verici yenilgilerinden birine uğradık.
Halbuki merhum Abdülhamid Han’ın güçlü istihbarat ağı ve diplomatik dehası sayesinde ülkeyi pek çok badireden tek kurşun atmadan kurtardığı da tarih kitaplarında uzun uzun anlatılır. Ülkemizin bir süredir verdiği tarihi mücadelede ilk hedef alınan kurumlarımızın başında Milli İstihbarat Teşkilatımızın geliyor olması tesadüfi değildir. İstihbaratı çökertilmemiş bir ülkenin işgali ya mümkün değildir ya da fevkalade ağır maliyetlidir.”
“İstanbul’un Türk toprağı kimliğini sindirmekte zorlananlar var”
Türkiye’nin, en önemli milli kurumlarından olan istihbaratının ayakta kalması ve milletin yeri geldiğinde canı pahasına ortaya koyduğu mücadele sayesinde son dönemdeki imtihanlarından alnının akıyla çıktığına işaret eden Erdoğan, “Bu süreçte İstanbul diğer özelliklerinin yanı sıra istihbarat konusundaki özel konumuyla da öne çıkmıştır. Hiç şüphesiz İstanbul sadece Türkiye’nin değil, dünyanın merkezi konumundadır. Burada attığımız her adım yaptığımız her faaliyet, dünyanın tamamının ilgisini çekiyor. Tarihin her döneminde küresel bir geçiş ve ticaret noktası vasfıyla stratejik öneme sahip olan İstanbul, bugün de aynı cazibesini sürdürüyor.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her büyük medeniyet ve devlet gibi ecdadın da İstanbul’a sahip olmanın hayalini kurduğunu ve bu uğurda büyük mücadeleler verdiğini hatırlatarak, “Ecdadın hayalini gerçekleştirmek Fatih Sultan Mehmed Han’a nasip olmuştur. Fethin üzerinden asırlar geçmesine rağmen hala İstanbul’un Türk milletinin ve Müslümanların elinde olmasının kabullenilemediğini görüyoruz. Son olarak Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’ni ibadete açma sürecimizde İstanbul’un 1453’ten beri süren Türk toprağı kimliğini sindirmekte zorlananlar bulunduğuna bir kez daha şahitlik ettik.” ifadelerini kullandı.