İstanbul’da raylı sistem projeleri iki kurum tarafından yapılıyor ve işletiliyor. Alışılagelmiş “M” logolu İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilen metro hatları dışında “U” logolu Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının hizmete açtığı metrolar da var.
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Doç. Dr. Pelin Alpkökin, kentteki bu iki logolu metro “rekabetine” ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
“İstanbul’un 16 milyon nüfusu var ama Gebze’yi de kattığınızda, kayıt dışı nüfusu da kattığınızda veya günlük İstanbul’daki ticari veya işte sanayi aktiviteleri, turistik aktiviteleri de işin içine kattığınızda 19-20 milyonun yaşadığı bir mega kentten bahsediyoruz ve şu an bizim yaklaşık 330 kilometrelik bir raylı sistem ağımız var. Yeter mi? Katiyetle yetmez. Dolayısıyla İstanbul’a yapılan her raylı sistem, tabii ki doğru planlanan, zamanında planlanan, tasarımları doğru olan, güzergahı doğru olan her raylı sistem İstanbul için bir değerdir, bir katkıdır. Bir kere ben akademisyen olarak bunu söylemek istiyorum. İkincisi dünyada da böyledir. Bir kısım hatlar yerel yönetimler tarafından yapılır, bir kısım hatlar merkezi idareler tarafından yapılır ve geçmişte de bu böyleydi. Bundan sonra da böyle olacak. Ortaklaşa yapılacak işler de vardır. Aynı zamanda birlikte aynı projenin yönetildiği işler de var. Çünkü bakın bundan bir sene öncesine kadar kilometresi 40.000.000 €, bir aracın da 1.000.000 € olduğu hatlar şu an gelinen ekonomik krizden dolayı bir metro aracı 2.000.000 € bir tanesinden bahsediyorum ve yaklaşık kilometre maliyetleri 50.000.000 €’lara gelen işler bunlar.”
İstanbul’da devam eden her metro projesinin kendi ölçeğinde birer mega proje olduğunu söyleyen Doç. Dr. Pelin Alpkökin, bu mega projelerin farklı yönetim ve finans yöntemleri olduğunu aktarırken yanlış yaklaşımlar olduğunu da söyledi bu durumu şu sözlerle açıkladı:
“Birincisi bu hatlar yapıldıktan sonra bu hatların paraları İstanbul büyükşehir Belediyesinin merkezi idareden almış olduğu vergi gelirinden kesiliyor ve bu kesinti çok büyük bir kesinti. Yani ben bu hattı kendi bütçemde yaptığımda her ay müteahhidine ödeyeceğim paranın kat ve kat fazlası benim aylık vergi gelirimden İBB olarak kesiliyor. Daha doğrusu İBB bu vergi gelirini ne için alıyor? Bunu kamu görevi olarak İstanbulluların hizmeti için alıyor. Normalde günlük, aylık bizim sürekli İstanbullular için yaptığımız çöp toplama, ulaşım vs. gibi ihtiyaçlar için verilen vergiden metro projeleri için çok yüksek rakamlar kesiliyor ve bu rakamların bu kadar yüksek kesilmesi 2019 Mayıs ayında yayınlanan yeni bir kanunla yapılıyor. Dolayısıyla birincisi, yapım işleri yapılıp bize devredilen hatlarda bizden çok ciddi paralar bir metronun belki de 5 yılda kendisini geri, yani 5 yılda hak edişde ödeyeceğim bir metroyu ben bir yılda vergi gelirinden kesilerek ödüyorum. Şimdi bu doğru bir yaklaşım değil. Bu doğru bir şey değil. Çünkü metrolar az önce de söyledim, mega projelerdir ve sizin öz kaynaktan aylık halk için halkın ya da kamu için yaptığınız rutin hizmetlerden farklı olarak finansal modellemesi gerekir ki biz de öyle yapıyoruz. Bizim bütün metrolarımız yurt dışı kredileriyle, eurobondla, yeşil bondla, kalkınma ve yatırım bankalarıyla yapılan uygun anlaşmalarımızla ve uzun vadeli anlaşmalarımızla biz kredileri alıp metroları yapıyoruz. Yoksa öz kaynakla hiçbir yerel idare bu metroları yönetemez. Birinci konu bu… İkinci konu da, bu hatları aldıktan sonra bu hatların üzerindeki araçları da biz temin ediyoruz. Dolayısıyla şu an halihazırda benim yeni ihale sürecini başlattım ve başlatacağım yaklaşık 600 adet araç alım işim var. Az önce size bir şey söyledim; metro araçları bugün 2.000.000 €’ya geldi, tanesi 1.500.000-2.000.000 arasında ve şimdi de kilometresinin de 40.000.000 € olduğunu söylüyorum. Dolayısıyla bunları üst üste koyduğunuzda burada dönen bütçe, hacim, iş çok büyük. Dolayısıyla ben olaya bu anlamda bakıyorum. Yapılan her doğru hat İstanbul için bir değerdir. Ancak bunların bu şekilde parasının İstanbul büyükşehir Belediyesinden kesilmesi çok büyük bir hatadır. Bize devredilip, araçları siz alın denmesi de doğru bir yaklaşım değildir.”