Deprem gerçeği ile yaşayan ülkemizde kentsel dönüşümün siyaset üstü bir konu olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan, yeni düzenlemelerle kentsel dönüşümü hızlandırma gayretinde olduklarını belirtti.
İZODER olarak depremle mücadelede güvenli yapılaşmanın en önemli başlık olduğunu sürekli vurguladıklarını belirten İZODER Başkanı Emrullah Eruslu, Erdoğan’ın açıklamalarıyla ilgili şunları söyledi; “Cumhurbaşkanımızın kentsel dönüşüm ile ilgili açıklamaları hayati önem taşıyor. Başta Marmara Bölgesi olmak üzere tüm ülkemizin hızlı bir dönüşüm sürecine ihtiyacı var. Yeni kentsel dönüşüm seferberliği güvenli, konforlu, çevreye duyarlı, enerji verimli yapılaşma için de büyük bir fırsat barındırıyor.”
Depremle mücadele konusunda bütünsel bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu dile getiren İZODER Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu, şunları söyledi: “Cumhurbaşkanımız deprem ile mücadele noktasında kentsel dönüşüm süreci ile ilgili çok önemli açıklamalar yaptı. Başta Marmara Bölgesi olmak üzere tüm Türkiye’de hızlandırılmış bir kentsel dönüşüm süreci bizlerin de uzun zamandır talep ettiği bir çözüm. Kentsel dönüşümün bir yandan güvenli kentler sağlarken diğer yandan çevreye duyarlı, enerji verimli yapılaşma için de büyük bir fırsat barındırdığını unutmamak gerekiyor. Yenilenecek tüm binalarda doğru uygulanmış yalıtım; enerji kaynaklarının daha az kullanılmasını sağlayıp ülkemizin Net Sıfır Emisyon hedeflerine ulaşması, güvenli ve konforlu yapılaşma noktasında da önemli bir adım olacaktır.”
Korozyonun depremlerin yol açtığı büyük yıkımların en önemli nedenlerinden biri olduğuna dikkat çeken Eruslu, açıklamalarına şöyle devam etti: “Suyun taşıyıcı yapı elemanlarına nüfuz etmesi, betonun içindeki demirin paslanmasına yani korozyona neden oluyor. Korozyon ise yapının yük taşıma kapasitesini azaltıyor. Betonarme yapıların sağlıklı bir şekilde, tasarım ömürleri süresince işlevlerini sürdürebilmesi için yapının tamamının standartlara uygun şekilde ısı ve su yalıtımı ile korozyondan korunması gerekiyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şakir Erdoğdu’nun araştırmasına göre; suya maruz kalan bir donatının, 5 yılın sonunda taşıma kapasitesinin yüzde 50’sini, 15 yılın sonunda yüzde 90’ını, 24 yılın sonunda ise tamamını kaybettiğini ortaya koyuyor. Yani herhangi bir deprem ya da dış etken olmadan bile sadece donatı korozyonu ile bir yapının çökmesi söz konusu. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından yapılan incelemeler sonucunda, yüzde 79’u hasarlı bulunan 55 bin 651 konut ve işyerinin yüzde 64’ünde korozyon tespit edilmişti.”
Türkiye’de toplam yapı stokunun sadece yüzde 1,5-2’si su yalıtımlı!
Hayati öneme sahip olmasına rağmen Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliğinin sadece 5 yıl önce yürürlüğe girdiğini dile getiren Emrullah Eruslu, “Su Yalıtımı Yönetmeliği’nin yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2018’den itibaren inşa edilen ve zorunlu olarak su yalıtımı yapılan bina sayısı toplam yapı stokunun sadece yüzde 1,5-2’sini oluşturuyor. Yaklaşık 10 milyon bina, 22 milyonun üzerinde konutun bulunduğu ülkemizde, böylesine yıkıcı depremler yaşanırken bu oranlar hem üzücü hem kabul edilebilir değil. Artık önümüze bakmalı ve bundan sonra inşa edilecek tüm binalar için su yalıtımı ile güçlendirilmiş, en az 100 yıl kullanım ömrü olacak güvenli, enerji verimli, sağlıklı ve konforlu yapılar inşa etmeliyiz. Bunun için de zemin etüdünün doğru yapılması, yapının tekniğine uygun olarak tasarlanması, iç ve dış etkenlerden yalıtım ile korunması ve denetlenmesi gerekiyor” diye konuştu.
Kentsel Dönüşüm Seferberliği ile Neredeyse Sıfır Enerjili Binalar Fırsatı
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yaptığı düzenleme ile 1 Ocak 2023’ten itibaren parseldeki toplam inşaat alanı 5 bin metrekareden büyük olan tüm binaların “Neredeyse Sıfır Enerjili Binalar” (nSEB) konseptine uygun inşa edilmek zorunda olduğunu belirten Eruslu, “Binaların enerji performans sınıfını en az “B”ye yükseltecek bu düzenleme; sürdürülebilir, çevreye duyarlı ve enerji verimli yapılaşma konusunda ülkemizi gelişmiş ülkeler seviyeler seviyesine çıkarabilecek önemli adımlar içeriyor. nSEB binalar, diğer binalara göre cephelerde en az 2-3 cm, çatılarda en az 4-6 cm, döşemelerde en az 2 cm daha kalın yalıtıma ve kaplamalı yalıtım camı üniteleri ile ısı yalıtım değerleri iyileştirilmiş pencerelere sahip olduklarından yakıt faturalarında kullanıcılarına yüksek oranda tasarruf sağlıyor. İlgili düzenlemeyle bu yıl Türkiye genelinde yaklaşık bin 400 bina “Neredeyse Sıfır Enerjili Binalar” (nSEB) konseptine geçti. Sürdürülebilir ve güvenli yapılaşmada nSEB binalar kilit bir rol üstleniyor. Şu anda 5 bin metrekareden büyük binalar için zorunlu olsa da biz Türkiye’nin “2053 net sıfır emisyon” hedefi doğrultusunda tüm yeni yapılan binaların nSEB konseptinde yapılmasını tavsiye ediyoruz. Hazır önümüzde tüm Türkiye’yi kapsayacak böyle büyük bir kentsel dönüşüm seferberliği fırsatı varken tüm binalarımız neden nSEB konseptinde olmasın?” dedi.
Eski enerji limitleri Türkiye’nin enerji karnesini olumsuz etkiliyor…
Türkiye’de 2008 yılında tanımlanmış enerji limitlerinin kullanılmasının enerjide büyük oranda israfa sebep olduğuna dikkat çeken İZODER Başkanı Emrullah Eruslu, “Avrupa Birliği’nde 2019 yılından bu yana yeni kamu binalarının tümü 2020 yılının başından itibaren ise tüm yeni binalar neredeyse sıfır enerjili olarak yapılıyor. Birçok gelişmiş ülkede binalar, ısıtma ve soğutmaya yönelik birim metrekaredeki yıllık enerji tüketimi 30-50 kW olacak şekilde yalıtımlı olarak tasarlanıyor ve inşa ediliyor. Ülkemizde ise halen bina enerji tüketimi 120-150 kW (birim metrekare/yıl) seviyesinde. Yönetmelik revizyonu ile zorunlu hale gelen nSEB ile toplam inşaat alanı 5 bin metrekareden büyük olan sınırlı sayıdaki yapılarda enerji tüketimini 100-120 kW seviyesine çekmiş olacağız. Kapsam dışındaki binalar ise 120-150kW mertebelerinde enerji tüketmeye devam edecek. Özetle halen enerji israfımız gelişmiş ülkeler ile mukayese edildiğinde 3 ila 5 kat daha fazla. Bir an önce Enerji Verimliliği Strateji Belgesi’nde de tanımlandığı üzere enerji limitlerimizi ve U değerlerimizi bu revizyonla birlikte gelişmiş ülkeler seviyesine getirmemiz gerekiyor. Dernek olarak hayata geçirdiğimiz ‘Tek yol U dönüşü’ kampanyamızla da U değerlerinin (ısı geçirgenlik oranı) ülke genelinde iyileştirilmesi konusunda yoğun bir gayret sarf ediyoruz. Binalarda Isı Yalıtımı Kuralları Standartı TS 825 revizyonu bu noktada büyük önem taşıyor. Revize standardın bir an önce çıkarılmasını ve kentsel dönüşüm seferberliğine entegre edilmesini bekliyoruz.” diyerek sözlerine son verdi.