İş dünyasını 2024’te neler bekliyor?
– Dijital teknolojiler nedeniyle çalışanların becerileri değişecek: Çoğu çalışan, işlerinin önemli ölçüde değişeceğine inanıyor, ancak bu değişimin nasıl gerçekleşeceğine dair net bir fikirleri yok.
– Liderlerin yeni yönetim becerileri geliştirmeleri şart: Dünyamız Megatrend’lerin etkisi altında, böyle bir dünyada kısa vadeli finansal hedefler varlığını sürdürmek isteyen şirketler için yetersiz bir rehber.
– Sosyal refah üzerinde köklü bir yaşam değişikliği yapılacak: Yaş ve nüfus artışı diğer Megatrend’lerin dinamiklerini ve olumsuz sonuçlarını hızlandırabilen güçlü etmenler olarak öne çıkıyor.
– Dost ülkelerle yapılan iş birlikleri artacak: Küresel tedarik zincirlerindeki artan risk, bağımlılıklar ve kritik kaynaklara erişim endişeleri, ülkelerin toplumsal dayanıklılık ve yerelleşmeye odaklanmalarına neden olabilir.
– Sosyal istikrar eksikliği daha çok hissedilecek: İklim değişikliği, teknoloji ve diğer önemli olaylardan kaynaklanan bozulmaların artması bekleniyor.
– Dijital teknolojiler nedeniyle, önümüzdeki beş yıl içinde çalışan becerilerinin yüzde 44’ünün değişmesinin gerekeceği tahmin ediliyor.
2024 İÇİN NE DEDİLER?
Emine Erdem Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) Başkanı:
“İnsanlık olarak özellikle pandeminin başladığı 2020 yılından bu yana uzmanların “çoklu kriz” olarak adlandırdığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu dönem siyasi ve askeri gerginliklerin yanı sıra iklim, sağlık, göç, siber güvenlik ve ekonomi gibi dünyadaki mevcut düzeni sarsıcı pek çok etkeni de içerisinde barındırıyor. Bu koşullar altında iş dünyasındaki tüm kurumların sürdürülebilirliği aradığı bir çağdayız.”
Cenk Ulu (PwC Türkiye Kıdemli Ortağı):
“Toplumlar, karbon emisyonlarını azaltmanın yollarını bulmaya çalışırken, atmosferdeki sera gazı seviyeleri kötüleşiyor, küresel sıcaklıklar artıyor ve doğal afetler daha sık ve daha şiddetli hale geliyor. İklim olayları daha bireysel seviyede, konut kaybı, yaşam maliyetlerinde artışın yanı sıra su ve enerji eksikliği, kaynakların eksikliğine bağlı olarak toplumsal şiddette artış ve sağlık risklerini doğuruyor. Şirketler veya daha geniş anlamda işletmeler için de iş kesintilerine, tedarik zinciri aksaklıklarına karşı işi temelden yeniden yapılandırma ihtiyacı doğuruyor”
Murat Yüksel (L’Oréal Türkiye İK Direktörü):
“İK uygulamalarında çeşitliliğe öncelik veren kuruluşların üst düzey yetenekleri çekme ve elde tutma, inovasyonu yönlendirme ve hem iş yeri içinde hem de toplumda olumlu bir değişim yaratmaya katkıda bulunma olasılığı daha yüksek olacak. Artık şirketler, çalışanlarını gözle görülür şekilde destekleyip güçlendirdiklerinde, hakkaniyet ve insan hakları savunucuları olarak algılanıyorlar.”
Barış Öney (Globalturk Capital Kurucu ve Yönetici Ortak):
“Öncelikle yabancı yatırımcıların ocak ayıyla birlikte borsamıza gelmelerini bekliyorum. Yabancı doğrudan yatırımcılar (bunların içinde özel sermaye fonları da mevcut) uzun bir zamandır Türkiye’ye bakmazken, artık bir çoğunun radar ekranına girdiğimizi ve bizi izlemeye ve şirketlerimize yatırım yapmayı değerlendirmeye başladıklarını görüyorum.”
Fazıl Oral (Liderlik ve Yönetim Düşünürü):
“ABD’de bir ila dokuz çalışanı olan işyerleri, eylül ayında tüm iş ilanlarının yüzde 21’ini oluşturarak 2000 yılına kadar uzanan kayıtlardaki en yüksek paya ulaştı. Ülkenin en küçük özel kuruluşlarındaki açık pozisyonlar eylül ayında bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 20 artarken aynı dönemde daha büyük şirketlerde düşüş yaşandı.
Yoksa çalışanlar, büyük şirketlerin içinde kaybolmak ve bunca küresel sorun altında ezilmek yerine, az sayıda insanın olduğu yerlerde çalışarak “korunaklı aile” mi arıyor?”
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan (Akademisyen):
“Ekonomik bir aktör olarak insanlar arasında yaş farkı kalmıyor. Uzun ve sağlıklı yaşam, üretken ömür, yaşama yeni anlam katma arayışları gibi kavramlarla karşı karşıya kalıyor, sürekli kendimizi yenileme ihtiyacı duyuyoruz. Her şeyden fazla biz değişiyoruz. Dolayısıyla eski market segmentasyonlarını , tüketici değerlendirmelerini çöpe atabiliriz.”
Nuran Aksu (ZENNA Kurumsal Marka Yönetim Araştırmaları ve ve Danışmanlığı Kurucusu):
“Üst yönetim kadrolarında maalesef kadın yönetici sayısı hala istenen düzeyde değil. Gelişmeler umut verici ama beklentilerin hala çok uzağındayız. Tüm bu veriler bize aslında çok yalın şekilde bir gerçeği ve yakın zamanda olacakları gösteriyor. Sürdürülebilirlik yönetimini kurum politikası haline getirmek, süreçlere yansıtmak ve uygulamalara dönüştürmek için bu konuda senelerdir kendini geliştiren, duyarlılığı en üst noktaya taşıyan, iş dünyası dinamiklerini çok iyi bilen kadın liderlere ihtiyaç duyuyoruz. Kadın yöneticilerinin önünü açanlar, bugün ve önümüzdeki dönemde fark yaratacaklar.”