UNESCO Dünya Miras Listesi, Dünya Miras Komitesi’nin üstün evrensel değere sahip olduğunu onayladığı kültürel, doğal ve karma miras alanlarını içermektedir. 869’u kültürel, 213’ü doğal ve 39’u karma olmak üzere 2020 yılı itibariyle güncel miras alanı sayısı 1121’dir.
Listeye Türkiye’den dahil edilen yerler şöyle:
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası
Divriği ve civarındaki en erken yerleşim Hititler Dönemi’ne kadar uzanıyor. Cami Mengücekoğulları Dönemi’nde Ahmet Şah ve eşi Turan Melek tarafından 1228-1229 yıllarında yaptırıldı. İslam mimarisinin bir başyapıtı olarak kabul edilen iki kubbeli türbeye sahip cami ve ona bitişik bir hastaneden oluşuyor.
Sivas’ta yer alan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, mimari özelliklerinin yanı sıra barındırdığı zengin Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleriyle 1985 yılından bu yana UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor.
İstanbul’un Tarihi Alanları
Marmara Denizi, Boğaziçi ve Haliç tarafından çevrelenen, Tarihi Yarımada olarak da anılan bölgede bulunan İstanbul’un Tarihi Alanları, 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dâhil edildi.
Dünya’da iki kıta üzerine kurulu tek şehir olma özelliğine sahip İstanbul’un Dünya Miras Listesi’nde yer alan tarihi alanları; Sultanahmet Arkeoloji Parkı, Süleymaniye Koruma Alanı, Zeyrek Koruma Alanı ve Kara Surları Koruma Alanı olmak üzere dört ana bölgeden oluşuyor.
MÖ 6500’lerden bu yana çeşitli kültürlere ev sahipliği yapan İstanbul, Doğu Roma ve Osmanlı imparatorluklarına da başkentlik yaptı. Bu sebeple cami, kilise ve sinagogların yan yana görülebildiği bir şehirdir. Görkemli yapısı ile Sultanahmet Camii, benzersiz mozaikleriyle Ayasofya, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezi Topkapı Sarayı, Mimar Sinan’ın başyapıtı Süleymaniye Camii, Yerebatan Sarnıcı, Aya İrini Kilisesi, Surlar ve ahşap evleriyle İstanbul bir tarih ve kültür başkentidir.
İstanbul’un en önemli tarihi eserlerinden biri olan Ayasofya 532-537 arasında inşa edildi. Dünyanın en eski anıtsal mabetlerinden biri olan Ayasofya bugün cami olarak varlığını sürdürmektedir.
Sultanahmet Camii, Ayasofya’nın tam karşısında bulunan, kubbeleri, altı minaresi ve mimarisi ile İstanbul’un en görkemli yapılarındandır.
Topkapı Sarayı yaklaşık 380 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim, eğitim ve sanat merkezi olmuştur. Saray müze olarak hizmet vermektedir.
Yerebatan Sarnıcı MS 542 yılında I. Justinyen tarafından Büyük Saray’ın ihtiyacını karşılamak için yaptırılmıştır. Sarnıç içerisinde bir Yunan Mitolojisi figürü olan Medusa başı yer alıyor.
Zeyrek ve Süleymaniye Koruma Alanlarında bulunan yüzlerce konak, ahşap ev ve kamusal yapı günümüzde de varlığını sürdürüyor.
Mimar Sinan’ın en önemli eserlerinden olan Süleymaniye Camii ve Külliyesi 1550-1557 yılları arasında inşa edilmiştir.
Göreme Milli Parkı ve Kapadokya
Nevşehir’de bulunan Göreme Milli Parkı ve Kapadokya; 1985 yılında, Göreme Milli Parkı, Derinkuyu Yeraltı Şehri, Kaymaklı Yeraltı Şehri, Karlık Kilisesi, Aziz Theodore Kilisesi, Karain Güvercinlikleri ve Soğanlı Arkeolojik Alanı olmak üzere yedi bölüm halinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.
Bölgenin en dikkat çeken özelliği rüzgâr ve yağmur sularının etkisiyle oluşan çok sayıda peribacasına sahip olmasıdır. Volkanik patlamalar sonucu bölgeyi kaplayan tüflerin rüzgâr ve su vasıtasıyla aşınmasıyla, milyonlarca yılda oluşan Kapadokya, jeolojik yapısı ile Paleolitik Dönem’den bu yana devamlı yerleşim alanı olmuş ve Anadolu tarihine tanıklık etmiştir.
Hattuşa: Hitit Başkenti
MÖ 1650’lerde kurulan Hitit Uygarlığının başkenti Hattuşa, 1986 yılından bu yana UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır.
Bir açık hava arkeoloji müzesi olan Hattuşa, Çorum Boğazköy’de yer almaktadır. Aşağı Şehir ve Yukarı Şehir olmak üzere iki alandan oluşmaktadır. Aşağı Şehir’de ortasında Büyük Tapınak yükselen sivil yaşam alanları yer alır. Yukarı Şehir’de ise çok sayıda tapınağı barındıran Tapınaklar Mahallesi yer alır. Bölgede bulunan Kral Kapısı ve Aslanlı Kapı Hitit taş işçiliğinin en güzel örneklerindendir.
Nemrut Dağı
Adıyaman Kahta’da yer alan 2 bin 150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı, yamaçlarında bulunan Kommagene Kralı I. Antiochos’un mezarı, anıtsal heykelleri ile Helenistik Dönem’in en görkemli kalıntılarındandır. Anıtsal kalıntılar Nemrut Dağı’nın doğu, batı ve kuzey teraslarında yer almaktadır. Doğu terasının kutsal sayılması nedeniyle en önemli heykel ve mimari kalıntılar bu kısımda bulunmaktadır.
İyi korunmuş durumda olan ve yüksekliği on metreyi bulan dev heykeller kireçtaşı bloklarından yapılmıştır. Tarihsel olarak varlığı bilinse de kral mezarı henüz keşfedilememiştir.
Nemrut Dağı, 1987 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’nde kültürel varlık olarak yerini almıştır.
Hieropolis-Pamukkale
Termal suların hava ile teması sonucunda meydana gelen beyaz travertenlerin kademeli şekiller oluşturduğu ve yer yer biçimli havuzlar meydana getirdiği Pamukkale Travertenleri’nin hemen yanında tüm görkemiyle ayakta duran Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’nin tarihi Roma Dönemi’ne kadar uzanıyor.
Denizli’nin 17 kilometre kuzeyinde yer alan Pamukkale Travertenleri ve Hierapolis Antik Kenti UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 1988 yılında dahil edilmiştir.
Hierepolis Antik Kenti büyük dört ada üzerine inşa edilmiştir. Antik Kent’in önemli yapılarından bazıları; Büyük Hamam Kompleksi, Frontinus Caddesi, Ticaret Agorası, Kuzey Bizans Kapısı, Güney Bizans Kapısı, Gymnasium, Tritonlu Çeşme Binası, İon Sütun Başlıklı Ev Latrina, Apollon Kutsal Alanı, Su Kanalları ve Nympheumlar, Plutonium, Katedral, Aziz Philippus ve Surlar’dır.
Bergama Krallığı döneminde Hierapolis ve Travertenler bir termal sağlık merkezi gibi görev yapmış, şifalı olduğuna inanılan kaynakları binlerce yıl boyunca sağlık ve güzellik arayan kişiler tarafından ziyaret edilmiştir.
Xanthos
Tarihi MÖ 3000’lere kadar uzanan Xanthos, Antik Çağ’da Likya’nın en büyük idari merkezi ve başkenti olarak bilinmektedir. Letoon ise aynı dönemin en önemli dini merkezlerindendir. Xanthos ve Letoon içerdikleri arkeolojik değerler açısından dünya mirasının önemli değerlerinden olmaları sebebiyle 1988 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.
Likya dilindeki en uzun ve önemli metinlerin bulunduğu taş yazıtların yer aldığı Xanthos ve Letoon yerleşimlerinde arasında yaklaşık 4 kilometrelik bir mesafe bulunmaktadır. Xanthos, Fethiye’ye 45 kilometre uzaklıkta, Muğla-Antalya il sınırındadır. 2 bin 200 kişi kapasiteli Xanthos Tiyatrosu Helenistik Dönem’de yapılmış, Roma Dönemi’nde yenilenmiştir.
1840 yılında keşfedilen Letoon kutsal alanında tiyatro, bazilika, yazıtlar, üç tapınak, portiko ve L biçiminde bir stoa bulunmaktadır. 3 tapınağın en büyüğü Leto Tapınağı batı bölgesinde, temelleri ahşaptan yapılmış olmasıyla dikkat çeken Apollon Tapınağı doğu bölgesinde yer almaktadır. Her iki tapınağın ortasında yer alan Artemis Tapınağı’nın alt kısımları su seviyesinin artmasıyla bugün sular altındadır.
Letoon
Tarihi MÖ 3000’lere kadar uzanan Xanthos, Antik Çağ’da Likya’nın en büyük idari merkezi ve başkenti olarak bilinmektedir. Letoon ise aynı dönemin en önemli dini merkezlerindendir. Xanthos ve Letoon içerdikleri arkeolojik değerler açısından dünya mirasının önemli değerlerinden olmaları sebebiyle 1988 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.
Likya dilindeki en uzun ve önemli metinlerin bulunduğu taş yazıtların yer aldığı Xanthos ve Letoon yerleşimlerinde arasında yaklaşık 4 kilometrelik bir mesafe bulunmaktadır. Xanthos, Fethiye’ye 45 kilometre uzaklıkta, Muğla-Antalya il sınırındadır. 2 bin 200 kişi kapasiteli Xanthos Tiyatrosu Helenistik Dönem’de yapılmış, Roma Dönemi’nde yenilenmiştir.
1840 yılında keşfedilen Letoon kutsal alanında tiyatro, bazilika, yazıtlar, üç tapınak, portiko ve L biçiminde bir stoa bulunmaktadır. 3 tapınağın en büyüğü Leto Tapınağı batı bölgesinde, temelleri ahşaptan yapılmış olmasıyla dikkat çeken Apollon Tapınağı doğu bölgesinde yer almaktadır. Her iki tapınağın ortasında yer alan Artemis Tapınağı’nın alt kısımları su seviyesinin artmasıyla bugün sular altındadır.
Safranbolu Şehri
Karabük’e bağlı Safranbolu, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 1994 yılında dahil edilmiştir.
Karadeniz kıyılarını, Batı, Kuzey ve Orta Anadolu’ya bağlayan yol üzerinde yer alan tarihi Safranbolu şehri eski çağlardan bu yana yerleşim görmektedir.
Tarihi MÖ 3000’li yıllara uzanan Safranbolu, sırasıyla Hitiler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar, Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlı İmparatorluğunun egemenlik kurduğu bölgede yer almaktadır.
Bugünkü mimari yapısını 17 ve 18. yüzyıllarda kazanmıştır. Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerinden olan yaklaşık 2000 Safranbolu evinin 800 kadarı yasal koruma altındadır. Bazıları müze olarak düzenlenen evlerde özellikle ahşap işlemeli tavanlar dikkat çekmektedir.
Safranbolu’da dünyanın en pahalı baharatlarından biri olan safran yetişmektedir. Yetiştirilmesi büyük emek isteyen safran; gıda, ilaç ve kozmetik sektörlerinde kullanılmaktadır.
Truva Arkeolojik Alanı
Çanakkale’de bulunan ve tarihi M.Ö. 3000 yılına uzanan, dünyanın en çok bilinen arkeolojik alanlardan biri olan Troya Antik Kenti, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 1998 yılında dâhil edilmiştir.
Homeros’un İlyada Destanı’nda bahsedilen alan, Troya Savaşı’nın yapıldığı yer olarak da bilinmektedir. 1871 yılından itibaren yapılan kazılar, kentin defalarca kurulup yıkıldığını ortaya koymuş, dokuz kent katmanının yanında kırk iki yapı katı ortaya çıkarılmıştır. Daha sonraki dönemlerde devam eden kazılarda tiyatro, hamamlar, gelişmiş bir kanalizasyon sistemi ve yapı temellerine ulaşılmıştır.
Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi
Edirne’nin en önemli anıtsal eseri olan Selimiye Camii ve Külliyesi, 16. YY.’da Sultan II. Selim adına yaptırılmıştır. 1568 yılında inşasına başlanmış, 1575 yılında tamamlanmıştır.
Camii ve Külliye Osmanlı’nın en önemli mimarlarından olan Mimar Sinan’ın ustalık dönemi eseri olup dönemin en görkemli yapılarındandır.
Camii ince ve zarif bir forma sahip dört minare ve görkemli bir kubbeye sahiptir. İç tasarımında taş, mermer, ahşap ve sedef kullanılmıştır. İznik çini motifleri, kubbe ve kemerlerindeki kalem işleri, mermer döşeli avlusu, el yazması eserlerden oluşan kütüphanesi ve eğitim alanları ile adeta mimarlık ve sanatın iç içe geçtiği bir başyapıttır.
Selimiye Camii ve Külliyesi 2011 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.
Çatalhöyük Neolitik Alanı
Konya ili Çumra ilçesinde yer alan Çatalhöyük, Neolitik Dönem’e ait en eski yerleşim yerlerinden biri olarak bilinmektedir. 1958 yılında keşfedilen Çatalhöyük, ilk ev mimarisi, ilk manzara resmi gibi özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutmaktadır.
Keşfedildiği dönemden bu yana yapılan bilimsel kazılar günümüzde de devam etmektedir. Çatalhöyük’teki buluntuların tarihi MÖ 7400’lere uzanmaktadır.
Höyüğün mimarisi oldukça ilgi çekicidir. Bir ailenin evdeki yaşam süresi dolduğunda ev toprakla doldurulmuş ve üzerine yeni bir ev inşa edilmiştir. Böylece on sekiz katlı, yirmi bir metre yüksekliğe sahip bir höyük meydana gelmiştir. Binaların yapımında kerpiç, ağaç parçaları, kamış ve kil toprak kullanılmıştır. Evler tek katlı olup evlerin girişleri damdan merdivenle sağlanmıştır. Evler bir oda ve bir depodan oluşmaktadır. Duvarlardaki sıvanın üzeri beyaza boyandıktan sonra insan ve hayvan figürleri resmedilmiştir.
Çatalhöyük Neolitik Kenti 2012 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.
Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu
Bursa’da yer alan miras alanı, Orhangazi Külliyesi ve çevresini içine alan Hanlar Bölgesi, Hüdavendigar (I. Murad) Külliyesi, Yıldırım (I. Bayezid) Külliyesi, Yeşil (I. Mehmed) Külliye, Muradiye (II. Murad) Külliyesi ve Cumalıkızık Köyü olmak üzere altı noktadan oluşmaktadır.
Bursa Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti olması sebebiyle külliyelerle bezenmiştir. Ayrıca ticaret merkezi konumundan dolayı Hanlar Bölgesi’nde inşa edilen hanlar, bedesten ve çarşılarla şehrin ekonomisinin merkezi olmuştur.
Cumalıkızık Köyü ve çevresindeki diğer köyler, Bursa kent merkeziyle ekonomik ilişkileri sayesinde beylikten imparatorluğa geçiş sürecinde önemli katkılar sağlamıştır. Cumalıkızık, yaşayan ticari kültürü ve kente yakın kırsal yaşamı ile erken dönem Osmanlı yaşam şekline iyi bir örnektir.
Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu, 2014 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.
Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı
Helenistik, Roma, Doğu Roma ve Osmanlı Dönemlerine ait unsurlar barındıran Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı, Pergamon (çok katmanlı kent), Kibele Kutsal Alanı, İlyas Tepe, Yağma Tepe, İkili, Tavşan Tepe, X Tepe, A Tepe ve Maltepe Tümülüsleri olmak üzere dokuz bileşenden oluşmaktadır.
Helenistik Bergama Krallığı’nın başkenti olan kent, önemli bir eğitim merkeziydi. Daha sonraları Roma İmparatorluğu’nun Asya Eyaleti başkenti olan Bergama, dönemin en önemli sağlık merkezlerinden Asklepion’a ev sahipliği yapmıştır.
Çevresindeki kültürel peyzaj ile birlikte Helenistik ve Roma dönemlerine ait pek çok unsuru da barındıran kent, Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait katmanlar üzerine yayılmış olan Osmanlı Dönemi mimarisine ait çok sayıda cami, han, hamam ve ticari merkez ile de önemini korumuştur.
İzmir’de bulunan Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 2014 yılında dahil edilmiştir.
Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı
Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı; Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri olmak üzere iki bileşenden oluşmaktadır. UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 2015 yılında dahil edilmiştir.
Diyarbakır Kalesi, Surları ve Burçları 7 bin yıllık tarihsel varlığa sahiptir. Bölgede hüküm süren medeniyetler tarafından dönemsel ihtiyaçlar doğrultusunda şekillendirilmiş fakat özgünlüğünü korumuştur. Kale, burçları üzerindeki görkemli kabartmalar ve kitabelerle dünyanın ender kalelerinden biridir.
Hevsel Bahçeleri 30’dan fazla uygarlığın izlerini taşıyan Diyarbakır bölgesinde yaklaşık 8 bin yıldır bahçe olarak varlığını sürdürmektedir. Tarımsal değerinin yanı sıra kültürel ve tarihi bir değere sahiptir. Bahçelerin oluşturduğu peyzaj, kentte binlerce yıldır kesintisiz yaşam sürülmesine katkıda bulunmuştur.
Efes
2015 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilen Efes Dünya Miras Alanı; Çukuriçi Höyük, Ayasuluk Tepesi (Selçuk Kalesi, St. John Bazilikası, İsa Bey Hamamı, İsa Bey Camii ve Artemision), Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evi olmak üzere dört bileşenden oluşmaktadır.
9 bin yıl boyunca kesintisiz yerleşim görmüş Efes, Antik dönemin en önemli merkezlerindendir. Tarih öncesi dönemden başlayarak Helenistik, Roma, Doğu Roma, Beylikler ve Osmanlı Dönemleri boyunca önemli bir liman kenti ve kültürel, ticari bir merkez olmuştur.
İzmir’de yer alan Efes Dünya Miras Alanı; Helenistik Dönem ve Roma Dönemi’nin mimarlık, kentleşme ve dini tarihine ışık tutan önemli simgeleri barındırmaktadır.
Ani Arkeolojik Alanı
Türkiye ve Ermenistan sınırında bulunan Ani Arkeolojik Alanı, İpek Yolu üzerinde yer alan çok kültürlü bir yerleşim yeridir. Erken Demir Çağı’ndan 16. YY’a kadar sürekli yerleşim alanı olmuştur. Ani Arkeolojik Alanı, Orta Çağ’ın şehircilik, mimarlık ve sanatının zenginliğini barındıran bir alandır.
İpek Yolu üzerinde yer alması sebebiyle çok kültürlü bir ticari merkez olarak gelişmiş, Ermeni, Gürcü, Bizans ve Selçuklu kültürlerinin buluşma noktası olmuştur.
Arkeolojik Alan 2016 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.
Aphrodisias
Aydın, Karacasu’da yer alan Afrodisias Antik Kenti 2017 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kaydedilmiştir.
MÖ 6. YY’da küçük bir köy görünümündeyken, MÖ 2. YY’da yoğun şehirleşmenin etkisiyle kent devleti (polis) statüsü kazanmıştır. Afrodisias, Eski Yunan ve Roma dönemlerine ait en görkemli antik kentlerden biridir. İçinde bulunduğu nehir havzasının doğal güzelliklerinden beslenen kentin antik dönemdeki en büyük zenginlik kaynağı Babadağ eteklerinde yer alan mermer ocaklarıdır. Mermer ocaklarına yakınlığı sebebiyle Afrodisias, heykel sanatı için yüksek kaliteli bir üretim merkezi olmuştur.
Göbekli Tepe
“Tarihin sıfır noktası” olarak nitelendirilen Göbeklitepe Arkeoloji Alanı, 2018 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.
Arkeolojik Alan, Şanlıurfa kent merkezine 18 kilometre uzaklıkta, Örencik Köyü yakınlarındadır. 1963 yılında bir yüzey araştırması sırasında keşfedilmiş alanın gerçek değeri 1994 sonrasında başlatılan kazı çalışmaları ile ortaya çıkmaya başlamıştır. Çalışmalar sonucunda Göbeklitepe’nin tarihinin 12 bin yıl öncesine uzandığı keşfedilmiştir.
Göbeklitepe, tarih öncesi avcı-toplayıcı grupların yaşamları ve inanç sistemleri ile ilgili bugüne kadarki tüm bilinenleri değiştiren bir kültür mirasıdır.
Araştırmalar sonucu törensel amaçlı kullanıldığı düşünülen, kireçtaşından yapılmış T şeklindeki tek parça dikilitaşların ön plana çıktığı yuvarlak, oval ve dörtgen yapılardan oluşan arkeolojik alan MÖ 9600 ile 8200 arasında daimi kullanılmış bir merkezdir.
Arslantepe Höyüğü
Malatya’nın 7 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Arslantepe Höyüğü, 2021 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.
MÖ 5000’lerden MS 11. YY’a kadar yerleşim gören Arslantepe Höyüğü, 5 ve 6. yüzyıllar arasında Roma köyü olarak kullanılmış ve Bizans Nekropolü (mezarlık) olarak yerleşimini tamamlamıştır.
Yapılan arkeolojik çalışmalarda; Geç Hitit Dönemi’nden kalma iki aslan heykeli ile Kral Tarhunza’nın heykeli ve dönemin sanatını ve dini inançlarını yansıtan taş levha ve MÖ 3000’li yıllara ait bir kerpiç saray, tapınak, iki bini aşkın mühür baskısı ve kaliteli metal eserler bulunmuştur. Arslantepe’nin aristokrasinin doğduğu ve ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı resmi, dini ve kültürel bir merkez olduğu düşünülmektedir.
Gordion
Ankara’nın Polatlı ilçesinde yer alan Friglerin başkenti Gordion Antik Kenti, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
Gordion, dünyada en uzun süre yerleşimin görüldüğü nadir alanlar arasında. Antik kent ve çevresinde yerleşim, 4 bin 500 yıldır çok fazla kesintiye uğramadan sürüyor. Yerleşim, günümüzde antik kentin bitişiğindeki Yassıhöyük’te devam ediyor.
Gordion, antik dünyanın en önemli yerleşimlerinden. Atina, Roma, Pompei, Hitit uygarlığının başkenti Hattuşa ve Babil ile aynı kategoride yer alıyor.
Gordion’un çevresinde, tarihi M.Ö. 9. ve 3. yüzyıla kadar uzanan, bir mezar ya da mezarlıklardan oluşan tümülüsler bulunuyor.
Eşrefoğlu Camii
Konya’nın Beyşehir ilçesinde, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde yapılan, ahşap direkleri, tavanı ve kündekari işçilikleriyle dikkat çeken Eşrefoğlu Camii UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
Ön cephesi kesme taştan yapılan 724 yıllık cami, 48 ahşap direğin üzerine oturtulmuş ahşap tavanı, ahşap ve çini süslemeleri, kündekari sanatıyla yapılmış minberi ve bey mahfili ile Selçuklu geleneğindeki “ulu cami” tarzında inşa edilen camilerin en gelişmiş ve büyük örnekleri arasında yer alıyor.
Mahmut Bey Camii
Kastamonu’da, Daday yolu üzerindeki Kasaba Köyü’nde, yer alan Anadolu’nun ahşap direkli camileri arasında bulunan 657 yıllık Kasaba Köy Mahmut Bey Camii UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Caminin ahşap çatısı bindirme tekniğinde yapılmıştır ve hiç metal çivi ve herhangi bir aksam kullanılmamasıyla Türkiye’deki ender örneklerden biridir. Caminin göz alıcı ve en önemli öğelerinden biri de marangozluk harikası olan kapısıdır. Cami içindeki tüm ahşap yüzeyler kökboyasıyla kalem işi süslenmiş ve tüm bu süslemeler hala orijinal haliyle durmaktadır.
Sivrihisar Camii
Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde, yer alan Anadolu’nun ahşap direkli camileri arasında bulunan 8 asırlık Ulu Cami UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Dört girişi bulunan caminin çatısını 67 ahşap sütun taşıyor. Caminin minberi Anadolu Selçukluları’nın en değerli örneklerinden biri olarak dikkatleri üzerine çekiyor. El işçiliğiyle yapılan bu sanat eserinin çivi kullanılmadan geçme (kündekârı) yöntemiyle hayat bulduğu biliniyor. Sivrihisar Ulu Cami aynı anda 2 bin 500 kişinin ibadet edebileceği kapasiteye sahip en büyük hipostil cami olma özelliğini taşıyor.
Arslanhane Camii
Ankara’nın Altındağ ilçesinde yer alan, Anadolu’nun ahşap direkli camileri arasında bulunan 13. Yüzyıla tarihlenen Ahi Şerefeddin (Arslanhane) Camii UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Ahşap malzeme ve desteklerden oluşan cami, Ahi Şerefeddin veya halk arasında bilinen adıyla Arslanhane Camisi, ahşap oyma sanatının en iyi örneklerinden sayılıyor. Caminin ceviz minberinin yanı sıra çini mihrapları, Anadolu’da eşi olmayan birer örnek olarak kabul ediliyor. Caminin ceviz ağacından, kündekari tekniğinde yapılmış minberi, bezemelerde kullanılan malzemeler, yapım teknikleri, sembolik açılımları da sanatsal ve estetik değerler taşıyor.
Afyon Ulu Camii
Afyonkarahisar’da yer alan Anadolu’nun ahşap direkli camileri arasında bulunan 1272-1277 yıllarında inşa edilen Ulu Cami UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Afyonkarahisar Ulu Camii, Selçuklu döneminde yapılan ahşap direkli camiler grubu arasında yer alıyor. Ulu Camii, 40 adet ahşap direk üzerine oturtulduğu için Kırk Direkli Cami olarak da biliniyor. Eser, çivi kullanılmadan geçme (kündekari) tekniği ile yapılmıştır.