Barındırdığı türlerin yüzde 30'u sadece kendine özgü olan ve 21 ülkenin kıyısı bulunan Akdeniz'in biyolojik çeşitliliği tehlike altında bulunuyor.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı – Akdeniz Eylem Planı (UNEP-MAP) tarafından hazırlanan Akdeniz Deniz ve Kıyı Durum Raporu'nda, Akdeniz ekosistemlerinin genel yapısına ilişkin değerlendirmeler yer alıyor.
Akdeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Barcelona Sözleşmesi) gereğince hazırlanan rapor, Akdeniz'in çevresindeki eğilimler hakkında bilgi vermesi, çalışmaların verimliliğini artırması ve geri bildirim işlevi görmesi açısından büyük önem taşıyor.
Raporda; şehirleşme, turizmdeki gelişmeler, habitat kaybı ve bozulması, kıyı erozyonu, ekolojik süreçleri ve ekosistem hizmetlerini etkileyen aşırı balıkçılık, tesadüfi avlanma veya yan avlar, deniz dibi yapısını bozan dip trolü ve diğer yöntemler de dahil tahrip edici balıkçılık; özellikle şehirleşme ve sanayileşmeden kaynaklanan kirlilik, bölgeden bölgeye yoğunluğu değişen baskı unsurları olarak tespit edildi.
Düşük su kalitesi ve yosunlaşma gibi ekolojik dengesizliklere neden olan aşırı besin maddesi varlığı, balıkçılık, denizcilik, enerji, su ürünleri ve desalinasyon da dahil olmak üzere denize bağlı endüstrilerin hem işlevsel hem de kaza sonucu sebebiyet verdiği kirlilik ve bozulma, iklim değişikliğinden ötürü istilacı türlerin yayılması, ticari balıkçılık için önemli balık üreme alanları olan ve türleri bir arada tutan geçiş veya nehir ağzı alanlarının bozulması da baskı unsurları arasında yer aldı.
İstilacı türler artıyor
Raporda, Akdeniz foku, göçmen kuşlar ve deniz memelilerinin sayısının azalması, Akdeniz'e özgü deniz çayırı gibi balıkların üreme alanlarının yok olması ve Akdeniz'de istilacı türlerin her geçen gün artmasına da dikkat çekildi.
Bunların yüzde 10'u su ürünleri yetiştiriciliğinden, yüzde 28'i deniz ulaşımından ve yüzde 47'si Süveyş Kanalı'ndan Akdeniz'e girdiği ifade edilen raporda, şu tespitler yer aldı:
''İklim değişikliğinin etkisiyle sıcaklığın artması istilacı türleri de artırıyor. Bunların bazıları önemli balıkçılık kaynağı olarak değerlendirilirken, bazıları da ekosistemi risk altına sokuyor. Aşırı balıkçılık, tesadüfi avlanma veya yan avlar, deniz dibi yapısını bozan dip trolü ve diğer yöntemler ekolojik süreçleri ve ekosistem hizmetlerini etkileyerek Akdeniz üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Ayrıca kıyı yerleşimlerinin yüzde 37'sinde kanalizasyon arıtılmadan denize deşarj ediliyor, atık su arıtım tesislerinin yüzde 18'i ise yetersiz. Ayrıca dünya deniz trafiğinin yüzde 15'i Akdeniz'de gerçekleşiyor ve kazalardan kaynaklı petrol kirliliği artıyor.''
Raporda, tehditler kümülatif olduğundan çözümlerin bütünleşik olması gerektiği belirtiliyor.
Barcelona Sözleşmesi'nce şart
Akdeniz'in kirliliğe karşı korunmasını hedefleyen ve Türkiye'nin de imza attığı Barcelona Sözleşmesi'ne taraf olan ülkelerin, sözleşmeyi ve protokollerini uygulamak için aldıkları hukuki, idari ve diğer önlemleri, bu önlemlerin etkililiğini ve karşılaşılan sorunları rapor etme taahhütleri bulunuyor.
Sözleşmeye taraf ülkelerin, sözleşme ve protokollerinin geçerli olduğu yerlerde, halkın çevrenin durumuyla ilgili bilgilere erişimini sağlama konusunda da yükümlülükleri var.
Duygu Can/AA