16 Aralık 2024 Pazartesi
Ana SayfaManşetBetona alternatif arayışı sürüyor..

Betona alternatif arayışı sürüyor..

8 Kasım Dünya Şehircilik Günü nedeniyle değerlendirmelerde bulunan sektör temsilcileri, inşaat yapımında betonsuz uygulamaların mümkün olduğunu, sürdürülebilir bir çevre için artık yeni yöntemlerinin oluşturulması gerektiğini kaydetti.

Türkiye’deki konut üretiminin ve mimarinin artık tekdüze haline geldiğini, şehirler ve üreticiler değişse de “betonun” değişmediğini söyleyen Helmann Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Selman Özgün, herkesin ev yapabileceğini, bunun maharet olmadığını dile getirerek asıl maharetin şehirlerimize ve şehircilik anlayışına saygı duyarak, toprağa, hayvanlara ve bitkilere zarar vermeden konut üretebilmek olduğunu ifade etti.

İstanbul’da milyonlarca insanın evinde balkonun bile bulunmadığını, pencerelerden yeşil namına hiçbir şey görülemediğini anlatan Özgün, “Betona boğarak şehirlerimize ihanet ediyoruz. Eskiden her şehrin, her semtin, her hatta mahallenin kendine mahsus bir karakteri, üslubu, rengi, kokusu, kısaca şahsiyeti vardı.” diye konuştu.

Özgün, Türkiye’de 20 milyona yakın konut bulunduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu konutlardan dönüştürülmesi gerekenlerin sayısı 7 milyona yakındı. Az da olsa bir kısmı dönüştürüldü. Yani toplam stokun 3’te birinin yıkılması gerekiyor. Yık-yap, yık-yap nereye kadar bu şekilde devam edeceğiz? Uzmanlarının büyük kısmı betona 60 yıl ömür biçiyor. Hiçbir betonarme bina geleceğe miras kalamayacak. İleride kimse 21. yüzyıl mimarlığından söz edemeyecek. Geleneksel inşaat teknikleri ve doğal malzemelerle ev yapma üzerine eğilmeliyiz. Bu konuya talebin artacağını düşünüyorum.”

Kentsel Dönüşüm ve Şehircilik Vakfı (KENTSEV) Genel Sekreteri Haldun Ersen, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin tüm dünyayı ve Türkiye’yi afetlere ve göçe açık hale getirdiğini, özellikle şehirleri tehdit eden iklim değişikliğine karşı acil önlemler alınması gerektiğini söyledi.

Dünyada karbon salımının yükselmesinin iklim değişikliğini meydana getiren en önemli sorunlardan biri olarak insanlığın karşısına çıktığını dile getiren Ersen, insanların ve diğer canlıların ölümüne, doğanın tahribine, milyonlarca insanın göç etmesine neden olan bu problem için önlem alma zamanı geldiğini, ülkelerin Paris İklim Anlaşması’nı zorunlu bir yol haritası olarak benimsemesi gerektiğini anlattı.

Ersen, son yıllarda karbon salımının artmasıyla şehirlerde hava kalitesinin düşmesinden, ısının artmasından, büyük yangın ve sellerin yaşanmasından bahsederek, karbon salımının yükselmesinin deprem risklerini de artıracağını vurguladı.

Önlem alınmaması halinde ülkelerin ulusal geleceklerini ve sürdürülebilirliklerini zorlayabilecek durumlarla karşılaşabileceklerini kaydeden Ersen, şu bilgileri verdi:

“Paris İklim Anlaşması kapsamında konutlarda ve binalarda kullanılması gereken sürdürülebilir ve karbon salımı düşük malzemelerin üretilmesi ve kullanılması çok önemli olacak. Yapılan araştırmalarda konut ve bina üretiminde kullanılan malzemelerin toplam karbon salımının yüzde 40’ını oluşturduğu görülmektedir. Beton yerine alternatif malzeme üretimi veya karbon salımı düşük beton üretimi konusunda Ar-Ge çalışmalarının yeni dönemde daha da gelişeceği görülmektedir. Özellikle şehirlerin gelişiminde çevresel sürdürülebilirlik ve kentsel dönüşüm konusu daha da önemli hale gelecektir.”

Ersen, kentsel dönüşüm ile şehirciliğin birbirinden bağımsız düşünülemeyeceğini belirterek, bu çerçevede kentsel dönüşüm yasasının revize edilmesi, çevresel sürdürülebilirlik konusunun bakanlık ve yerel yönetimler düzeyinde yeniden ele alınması gerektiğini söyledi.

Çevresel sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği sağlayan kentsel dönüşümün karbon salımı düşük konutlarla Türkiye’nin 2053’teki sıfır karbon hedefine büyük katkı sunacağını dile getiren Ersen, bu süreçte Paris Anlaşması’na sıkı sıkıya bağlı kalmanın öneminden bahsetti.

Ersen, “Kamu binaları ve konutlarda karbon salımının azaltılması amacıyla hayata geçirilecek projeler desteklenmeli. Kentsel dönüşüm yasası çevresel sürdürülebilirlik ve karbon salımı düşük binaların üretimi şeklinde revize edilmeli.” diye konuştu.

Yatırımcının konuta bakış açısının ve sektörden beklentilerinin değiştiğini belirterek, daha az katlı, bahçeli, geniş balkonlu, doğaya zarar vermeyen veya zararı minimum ölçüye indiren malzemelerin kullanıldığı binaların artık talep göreceğini söyleyen Özyurtlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Özyurt, bundan sonra binalarda betonun daha az kullanılacağını veya hiç kullanılmayacağını, çeliğin daha fazla tercih edileceğini dile getirerek “Çelik evlere doğru gidiş var. Çevreci sistemler, arıtma sistemleri, güneş panelleri, prefabrik, hızlı ve ekonomik çözümlerle konut üretilecek.” diye konuştu.

Özyurt, son dönemde tüketicinin talebinde yaşanan değişikliğin şehircilik açısından da olumlu bir gelişme olduğunu kaydederek, “Bahçeli, daha az katlı, balkonlu, peyzaj alanı ve yürüyüş parkurları bulunan projelerin daha çok tercih edilmesi şehircilik açısından da güzel gelişme.” açıklamasında bulundu.

Sektörde yaşanan dijital gelişmelerden bahseden Özyurt, şu ifadeleri kullandı:

“Sektör gelecekte bilim kurguyu andıran gelişmelere sahne olacak. Örneğin, inşaat atıklarıyla değerli bir kaynak yaratmak öncelikli olacak. Organik atık ve mantar sporlarıyla yetiştirilebilecek yapı malzemeleri geliştirilmesi ve eski nesil bir binanın atığının yeniden kullanılarak, yeni nesil binalar için malzemeye dönüştürülmesi mümkün olacak. Plastikten sürdürülebilir yollar oluşturmak için plastik atıkları kullanan ülkeler var. Hollanda’da plastik atıklarından bisiklet yollarının yapılması konuşuluyor, hatta denemeler başladı.”

Kaynak: Anadolu Ajansı

PROJE BİLGİ FORMU

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yapın

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen isminizi girin

Son Haberler

YAZARLAR

Ayla Özer
365 YAZI