16 Aralık 2024 Pazartesi
Ana SayfaManşetBu yapılar, hem mimarileriyle hem de hikayeleriyle büyülüyorlar..

Bu yapılar, hem mimarileriyle hem de hikayeleriyle büyülüyorlar..

Dancing House – Prag

Birçok tarihi binaya sahip olan Prag’da bulunan Dancing House, 1996’da inşa edilmesine rağmen ilginç mimarisi ile şehrin en ünlüleri arasında. Binanın şimdi bulunduğu yerdeki ev, İkinci Dünya Savaşı sırasında bombalanıp yıkılmıştı, bu evin yanında ise 1989’de Çek Cumhuriyeti’nin başına geçecek, o zamanlar politik bir figür ve bir oyun yazarı olan Václav Havel yaşıyordu. Havel’in hayali bu yıkılan binanın yerine bir kültür merkezi inşa etmekti. Bu nedenle Hırvat-Çek mimar Milunić ile anlaştı. Ancak projeyi finanse eden şirket, Milunić’in bir başka mimar ile berebar çalışmasını önerdi ve dünyaca ünlü dekonstrüktif mimar Frank Gehry de bu şekilde projeye dahil oldu. Binanın dikkat çekici mimarisi ilhamını dans eden bir çiftten alıyor. Binayı oluşturan bölümlerden cam olanı, kıvrımlı yapısıyla kadın dansçıyı, diğeri ise çimento yapısı ve statik şekliyle erkek dansçıyı simgeliyor.

Golden Gate Köprüsü

Dünyanın en çok fotoğraflanan köprüsü unvanını taşıyan Golden Gate özellikle rengiyle benzerlerinden ayrışıyor. Köprünün tasarımını New York’taki Manhattan Köprüsü’nün mimarı Leon Moisseiff, teknik çalışmalarını mühendis ve matematikçi profesör Charles Alton Ellis yaptı. Amerikalı bir konut mimarı olan Irving Morrow ise köprü kulesinin genel şekli, aydınlatma düzeni, kule dekorasyonları, sokak lambaları, korkuluk ve yürüyüş yolları gibi Art Deco unsurlarını tasarladı. Fakat bunlardan da önemlisi, köprünün en çarpıcı özelliği olan renginin altına imzasını attı. Golden Gate, henüz tasarım aşamasındayken, renginin gri olacağı kararlaştırılmıştı. Ancak inşaatı sırasında Amerikan Donanması, gemilerin köprüyü sisli havalarda rahat görebilmesi için bir fikirle geldi: Siyah üzerine sarı kalın çizgiler. Bu kadar emek harcanan köprüyü bir ucubeye çevirmek istemeyen Irving Morrow, paslanma önleyici kırmızı bir astar boyasından esinlenerek köprünün sıcak turuncu renge boyanmasını önerdi. Kabul edilen bu renk, Golden Gate’in ikonik bir yapı olmasının en önemli sebeplerinden biri oldu.

Aziz Vasil Katedrali – Moskova

Moskova’nın dünyaca ünlü yapılarından biri olan Aziz Vasil Katedrali, tarihin önemli sahnelerine tanıklık etmiş yerlerden biri olan Kızıl Meydan’da bulunuyor. Sık sık Kremlin Sarayı ile karıştırılan bu yapı, insanı büyüleyen renkleri ve mimarisi sayesinde UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne de kabul edildi. Yapının hikayesi ise şöyle; Korkunç İvan 1552 yılında Tatarlara karşı büyük bir zafer kazanınca, bu zaferi hafızalara kazımak için bir eser inşa ettirmek istemiş. Karar ve tasarım çalışmalarının ardından 1555 yılında yapımına başlanan Aziz Vasil Katedrali, 1561 yılında tamamlanmış. İşte efsane burada başlıyor. Yüzyıllardır dilden dile dolaşan bir rivayete göre, acımasızlığıyla nam salan Korkunç İvan, inşaatın tamamlandığı gün, döneminde eşi benzeri olmayan bu göz alıcı yapıyı başka yerde yapamasın diye katedralin İtalyan mimarı Barma’nın gözlerini dağlatmış.

Neuschwanstein Kalesi

Neuschwanstein Şatosu veya Neuschwanstein Kalesi, Almanya’nın Bavyera eyaletine bağlı Füssen yakınlarındaki Hohenschwangau kasabası yakınında bulunan sarp bir tepeye kurulmuş olan, 6 katlı, 19. yüzyıl Neo-romantizm mimari stiliyle yapılan kaledir.

Özellikle kış manzaralarıyla birçok yerde karşımıza çıkan Neuschwanstein Kral II. Ludwig’in eseri. Kral, tahta çıktıktan sonra, yalnız geçirdiği ve sadece hayal gücüyle renklendirebildiği çocukluğunun telafisi olarak, hayallerindeki şövalyelere layık ve hayranı olduğu operalardaki gibi gösterişli bir kale yaptırmak istedi. Böylece büyüdüğü köyde Neuschwanstein Kalesi’nin inşaatını başlattı. Almanya’da kalelerin stratejik öneminin kalmadığı bir dönemde yaptırılan Neuschwanstein Kalesi, halktan tepki çekti. İnşaatın bitmesiyle beraber, henüz dört oda dekore edilmişken kaleye yerleşen II. Ludwig, sadece 172 gün sonra savurganlığı ve takıntılı ruh hali yüzünden kendi bakanları tarafından suçlandı. 1886 yılında oluşturulan bir psikiyatri komitesi Ludwig’in zihinsel hastalığı olduğunu ilan etti ve kral, gözetim altında tutulmak üzere, bir ay sonra ölüm yeri olarak anılacak Berg Şatosu’na gönderildi.

Palais Idéal

Bir postacının rüyası da diyebileceğimiz Palais Idéal’in mimarı, 1836 yılında Fransa’nın küçük bir köyünde doğan, 13 yaşındayken okulu bırakıp postacı olan Ferdinand Cheval. Bir gece rüyasında bir saray inşa ettiğini gören Cheval, aradan yıllar geçtiğinde bir gün posta dağıtırken ayağına çarpan taşın şekline hayran olunca saklamak için cebine koydu. Topladığı taşları birleştirerek kendince heykel denemeleri yaparken gördüğü rüyası aklına geldi ve hayalindeki sarayı evinin bahçesinde inşa etmeye karar verdi. 1879 yılında sarayı inşa etmeye başlayan Cheval, sonraki 33 yıl boyunca yaklaşık 29 kilometre uzunluğundaki günlük posta turu sırasında taş toplamaya ve Palais Idéal’i inşa etmeye devam etti. 1912 yılında tamamlanan Palais Idéal, mimarı Ferdinand Cheval’in kitaplardan okuduğu, kartpostal ve dergilerde resimlerini gördüğü dünyanın onun gözündeki yansıması. Cheval, eserinin ana fikrini ise girişindeki “İnsanlar arasındaki kardeşlik” yazısıyla net bir şekilde ortaya koymuş. 1969’da tarihi eser olarak listelenen saray, bugün hala pek çok ziyaretçiyi ağırlıyor ve sanat etkinliklerine ev sahipliği yapıyor.

Kaynak: Brandlife

 

PROJE BİLGİ FORMU

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yapın

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen isminizi girin

Son Haberler

YAZARLAR

Ayla Özer
365 YAZI