Bursa Organize Sanayi Bölgesi (Bursa OSB), Uludağ Üniversitesi, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, Bursa Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (BOSİAD) ve Egok Yapı Analiz Teknolojileri işbirliği ile Bursa’da deprem gerçeği ve Bursa’da sanayinin durumu hakkında bilgilendirici bir sempozyum gerçekleşti.
Moderatör Prof.Dr. Adem Doğangün 6 Şubat’ta başlayarak 11 ili etkisi altına alan depremlerin Türkiye’ye maliyetinin büyük olduğunu belirterek, “Ancak can kayıplarımız maliyetlerle ölçülemez. Bursa’da 24 saat vardiya ile çalışan sanayi kuruluşlarımız var. Dolayısıyla Bursa’da olası bir depremde sanayi bölgelerimizde de can kayıpları gündeme gelebilir. Sanayi bölgelerimizdeki maddi kayıpların büyüğü aslında binalarda değil oradaki makinelerde, aletlerde meydan geliyor. Aynı zamanda yaşanabilecek iş gücü kaybı kayıpları daha büyük boyutlara çıkarıyor. Üretim olmadığı zaman bu bütün toplumu etkiliyor ve adeta hayatı felç ediyor. Dolayısıyla sanayi yapılanmaları biraz daha ön planda olmalı. Aynı zamanda sanayi bölgelerinde bulunan bir takım kimyasalların yayılması ya da yaşanabilecek yangınlar çok daha büyük zarara neden olabiliyor. Sanayi bölgelerindeki doğru yapılanmalar can ve mal kayıplarını azaltmada etkili olacaktır” dedi.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er ise, ‘Aktif Fay Hatları ve Bursa için Riskler’ konulu sunumunda, “Bursa’da 17 tane sanayi bölgesi var ve şehrimizden aktif fay hatları geçiyor. Dolayısıyla Bursa, ciddi önlemler alınması gereken bir şehir. Türkiye’de 3 ay içerisinde gerçekleşen deprem sayısı 30 bini geçti. Bu depremlerin yarattığı stres bizleri de etkileyebilir. İstanbul’da, Bursa’da, Marmara ve Ege bölgelerinde yaşanabilecek depremlerin kayıpları çok daha büyük olacaktır. Güney Marmara’yı etkileyebilecek üç fay hattı var Bursa’da ve şehrimiz bir sanayi kenti. Bir bölgenin depremden etkilenmesi için öncelikle 6 büyüklüğünde bir etki yaratabilecek bir fay hattının olması gerekiyor. Bu, Bursa’da var. İkinci olarak bu fay hattının bizim yerleşim bölgemize ya da sanayi alanımıza yakın olması lazım ve bu da şehrimizde mevcut bir gerçek. Ne yazık ki Bursamızda içinden fay hattı geçen sanayi bölgelerimizin olduğunu da biliyoruz. Dördüncüsü bizim binalarımızın eski olması lazım. 2004 yılından önce yapılan binaların çoğu hazır beton değildi. Beşincisi binaların statik hesaplarının uygun olmamasıydı. Bursa sadece bina kaybetmez, Türkiye sanayisini kaybeder. Türkiye milyarlarca dolar zarara uğrar. Bu yüzden iyi zemin, iyi bina çok önemli ve bundan sonraki tüm önlemler bu gerçekler göz önünde bulundurularak alınmalı” dedi.
Jeoloji Mühendisi Mehmet Samast, “Zemin Etüdü ve NTD Tahribatsız Test Yöntemleri” konulu sunumunda, konut ya da sanayi binalarının yapımında zemin etütlerinin önemine değindi. Yüksek İnşaat Mühendisi Fatih Genç ise “Performans Analizi Süreçleri ve Güçlendirme” yöntemleri sunumunda konut ya da sanayi yapılarında mevcut binaların sağlamlık durumlarının bir an önce gözden geçirilerek, zemin ve bina durumlarına göre doğru yöntemlerle gerekli güçlendirme çalışmalarının yapılması gerektiğini vurguladı.
Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hakan Tacettin Türker “Endüstriyel Yapılardaki Genel Riskler” konulu sunumunda, depremlerde yaşanan yıkımlara binaların durumundan çok zeminlerin zayıf ya da problemli olmalarının neden olduğunu anlattı.
(Kaynak: Ali Şahin – Ekonomim.com)