Prof. Celal Şengör 10 soruda İstanbul depremini değerlendirdi…
1- Deprem nedir?
Yer kabuğunun hareketleri neticesinde bükülen bir kesiminin daha fazla bükülemeyip kırılması ve bu kırılmanın yarattığı elastik titreşimin ürettiği dalgaların yer kabuğu içinde yayılmasıdır. Bunu çelik bir cetvelin bükülme sınırına ulaşıp kırılmasına benzetebiliriz. Kırılmanın akabinde cetvelin kırılan parçaları titreştikleri için vınlamaya benzeyen bir ses çıkar. Bu sesin nedeni kırılmadan sonra bükülme öncesi durumunu almaya çalışan çeliğin titreşimlerinin yarattığı dalgalardır.
2- Fay nedir?
Yer kabuğu kütlelerinin yer değiştirdiği kırık yüzeyidir. Fay kırılması, aslında fayın üzerinde, fay boyunca serbest harekete engel olan pürüzlerin kırılmasını ifade eder. Bu pürüzler fay üzerinde serbest hareketi engelledikleri için gerilme birikimine neden olurlar. Bu birikme de sonunda pürüzü kırar ve fay boyunca ani bir hareket oluşur. Bu depremdir.
3- Deprem büyüklüğü ve deprem şiddeti nedir?
Bu iki kavram çok sık karıştırılır. Depremin büyüklüğü deprem esnasında açığa çıkan enerjinin çeşitli şekillerde hesaplanabilen ifadesidir. Şiddet ise depremin verdiği zararın ifadesidir ve depremin etkilediği zemine ve etkilenen yapıların cins ve dirençlerine göre değişir.
4- İstanbul'da niçin deprem bekleniyor?
İstanbul, Kuzey Anadolu Fayı denen ve Doğu Anadolu' da Karlıova'dan Ege Denizi'nde Saros Körfezi'ne kadar 1200 kilometre mesafede uzanan büyük bir fayın, 8'le 15 kilometre kuzeyinde yer alır. Bu fayın güneyinde kalan Anadolu, kuzeyine nazaran her yıl 2,5 santimetre batıya doğru hareket etmektedir. Bu hareket sürekli olsa, deprem olmaz. Ama fay üzerindeki pürüzler hareketi engellemekte, bu da gerilme birikimi olmasına yol açmaktadır. 27 28 Aralık 1939 Erzincan depreminden sonra fayın Erzincan kesimi kırıldı (yani pürüzü kırarak kaydı), batısında kalan kesimindeyse gerilim arttı. Bu nedenle sırasıyla 1942'de Niksar Erbaa kesiminde, 1943'te Lâdik'te, 1944'te Bolu, Gerede ve Çerkeş'te, 1967'de Adapazarı'nda ve nihayet 1999'da da Gölcük ve Düzce'deki pürüzler kırılarak fay üzerinde ani hareket, yani deprem meydana geldi. Şimdi sıra Gölcük'ün batısındaki kesimde. Burada da küçük depremlerin en az görüldüğü, yani bir pürüz tarafından kitlenmiş olan yerde olması bekleniyor. Bu yer de kabaca Silivri ile Tuzla arasında.
5- Bu deprem ne zaman olabilir?
Bunu bilebilmek, en azından bilimin bugünkü düzeyinde mümkün değil. Yerin 8 10 kilometre derininde başlayan kırılmanın çok karmaşık mekanizmasının detayları henüz bilinmiyor. Ancak geçmişteki deprem tekrarlarına bakarak bazı tahminler ileri sürülebilir. Örneğin, İstanbul civarında âfet halindeki depremler beri kabaca her 250 yılda tekrarlanıyor. Bundan önce de aralıklarda depremler olmakla beraber, onların büyüklükleri hakkında bilgilerimiz, eldeki kayıtların nedeniyle daha az. Buradan hareketle, son büyük 1766'da yaşamış olan İstanbul'u 250 yıl sonra, yani 2016 civarında afet düzeyinde bir deprem bekliyor olabilir. Ancak yukarıdaki "civarında" ifadesine vurgu yapmak gerekir. Zira bu aralık 50 yıl oynayabilir. İstanbul 2016 yerine 2066'da bugünle 2066 arasında herhangi anda büyük depremi görebilir. Küçük bir ihtimalle, büyük deprem 2066'dan sonra da gelebilir.
6- Büyüklüğü ne kadar olur?
Bazı jeologlar Marmara Denizi altında büyük bir detayla haritası çıkarılmış olan fayın İstanbul güneyinde ani dönüş yaptığı için süreksiz olduğunu ve doğu batı kesimlerinde parçaların ayrı ayrı depremlerde kırılacağını savunuyor. İçinde benim de bulunduğum diğer bir grup jeologsa aksini savunuyor. Çünkü İstanbul'un güneyindeki doğrultu sapmasının fayda süreksizlik yarattığı konusunda elde hiçbir veri yok. Üstelik geçmiş depremlerin hasar dağılım raporlarından Kuzey Anadolu Fayı'nın Marmara altındaki kısmının hep Yalova ile Şarköy arasında, bir seferde kırıldığı görülüyor. Eğer fay Yalova ile Şarköy arasında kırılırsa bu 150 kilometrelik bir uzunluk demek. Bu da 7.6 büyüklüğünde bir deprem oluşturabilir. GPS (Küresel yer tespiti sistemi) ölçümlerine göre bu 150 kilometrelik fayın yüklemesi yılda 2.4 santimetre olarak alınır. Bu Anadolu'nun fay boyunca yılda ne kadar "gitmeye çalıştığını" gösterir. Bu fay üzerindeki son kırılma 1766 olduğuna göre, büyüklük türü, elastik bir parametre ve fayın yüzeyinin çarpımıyla elde edilir. Böylece eğer kırılma derinliğini 10 kilometre kabul ederseniz depremin büyüklüğü en çok 7.6 olur. Fay iki seferde kırılırsa, yine de oluşacak depremlerin biri 7.2'den büyük olabilir.
7- 7.6 büyüklüğünde bir deprem ne kadar sürer?
Bir depremde fay saniyede ortalama 2.5 3 kilometre yırtılır. Bunu 150 kilometrelik bir fayın yırtılmasına tatbik ederseniz, 150 bölü 3, eşittir 50 saniye çıkar. Yırtılan noktanın ucundan deprem dalgasının geri geleceğini düşününce yaklaşık iki dakikalık bir zaman öngörülebilir.
8- İstanbul'u etkileyecek böyle bir deprem şehre ne kadar zarar verir?
İstanbul üzerinde çalışan deprem mühendisleri şehri etkileyecek şiddet haritaları üretti. Buna göre sahil kesimleri genelde 9 şiddetinde etkilenecek ki, bu özel planlanmış yapılarda bile hatırı sayılır hasar, iyi planlanmış iskelete sahip yapıların yatması, büyük binalarda ciddi hasar ve kısmi çökme, binaların temellerinden ötelenmesi, yerin yer yer çatlaması ve yeraltı borularının kırılması anlamına gelir. Şiddet, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü enleminde ortalama 6'ya düşüyor. Bu da herkes tarafından hissedilen şiddetli sarsıntı, mobilyaların hareketi, bazı bacaların devrilmesi veya duvar sıvalarının dökülmesi şeklinde olabilecek sallantı ve hasar demek.
9- Depremden korunabilir miyiz?
Deprem bir doğal afettir ve ondan korunmanın yolu onu anlamaktan geçer. İstanbul depreminin anlaşılması konusunda hiçbir tereddüt kalmadı. Bilim insanlarının üzerinde anlaşamadığı konular teknik bazı detaylarla sınırlı. Her ciddi bilim insanı şehri tehdit eden tehlikenin büyüklüğünün farkında ve bunu söylüyor. Sorun, deprem tehlikesinin yöneticilerce anlaşılamaması. Bunun nedeni toplumumuzu yöneten kadroların büyük bilgisizliği. Bu nedenle gerekli önlemler alınamıyor ve ülke çok büyük bir felakete hazırlıksız olarak sürükleniyor.
10- Ne yapılmalı?
Tek çare, sivil baskı grupları oluşturarak yönetimi depremi ciddiye almaya zorlamak. Bunun için yönetimin ciddi bilim insanları ve mühendislerle işbirli ği yapması gerekir. Şu anda Türkiye'de bu eşgüdümü ve ciddiyeti sağlayabilecek tek kurum Türk Silahlı Kuvvetleri'dir.