23 Aralık 2024 Pazartesi
Ana SayfaManşetCumhurbaşkanı Erdoğan "Ekonomik Reform" paketini açıkladı

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ekonomik Reform” paketini açıkladı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen  “Ekonomi Reformları Tanıtım Toplantısı”nın İstiklal Marşı’nın kabulünün 100. yıl dönümünde yapıldığını hatırlatarak, “Bu da bizim ekonomik bağımsızlığımızın inşallah değişik bir yapısının açıklanmasına vesile olacak” ifadesini kullandı.

Türkiye ekonomisinin yarınlarını şekillendireceğine inandıkları reform programının hazırlıklarının geçen yılın kasım ayından bu yana yürütüldüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

“Çalışmamızın özünde ekonomiyi yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyütme amacı bulunuyor. Üretimde verimlilik artışı sağlayarak potansiyel büyümemizi artıracağız. Reel ekonomiyi daha da güçlendirerek, ithal girdi kullanımını azaltmış, katma değerli üretimle ihracatta yeni rekorlar kıran yerli ve milli bir ekonomi hedefliyoruz. Programın hazırlıkları sürecinde arkadaşlarımız, özel sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek tüm talepleri ve teklifleri dinledi. Sık sık ekibimle, heyetimle bir araya geldim ve değerlendirmeleri bu şekilde yaparak son şeklini verdik.”

Bakanlıklar ve AK Parti’nin ilgili birimleriyle program başlıklarının masaya yatırıldığını, etkili ve kalıcı çözüm yollarının açık yüreklilikle tartışıldığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Biz de bu süreci en başından itibaren takip ettik, yönlendirdik ve nihai şeklini verdik. Toplantının İstiklal Marşı’mızın kabulünün 100. yılına denk gelmiş olması da ayrı bir gurur vesilesidir. Türkiye’nin, bu 3 kelimenin altını özellikle çiziyorum, istihsal mücadelesini, istiklal ve istikbal mücadelesi kadar önemli görüyoruz. İşte bu anlayışla tam da İstiklal Marşı’mıza yakışır şekilde ve aynı ruhla yaşadığımız devrin ihtiyaçlarına göre şekillendirdiğimiz yeni yol haritasını milletimizle paylaşıyoruz. İnşallah bu yol haritasını milletimizle, kurumlarımızla, iş dünyamızla tüm paydaşlar hep birlikte hayata geçireceğiz. Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek için gece gündüz çalışarak hedeflerimize mutlaka ulaşacağız. Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle o günlerin çok yakın olduğuna yürekten inanıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yakın tarihe bakıldığında ülkelerin ekonomilerinin en çok siyasi istikrarsızlıklardan ve güven ikliminin bozulmasından etkilendiğinin görüldüğünü belirterek, şunları söyledi:

“İki kavram çok çok önemli. Bu, istikrardır ve güvendir. Biz de bu tespitten hareketle, 2002 yılında ülkenin yönetimini devraldığımızdan beri Türkiye’yi istikrar ve güven esasına göre geliştirmenin, büyütmenin, güçlendirmenin mücadelesini veriyoruz. Türkiye, uzunca bir dönem koalisyonların yol açtığı istikrarsızlıkların, terör ve kaos ortamının tetiklediği güvensizlik ikliminin ağır bedellerini ödemiştir. Bu tablo, ülkemizin uluslararası siyasi, ekonomik, sosyal krizlere de hazırlıksız yakalanmasına yol açmıştır. Tek başımıza iktidarda bulunduğumuz hükümetlerimiz döneminde de bu sıkıntıyı hep gördüğümüz için sürekli tetikte olduk. Dirayetli yönetimimizle 2009 küresel krizi gibi 2013 sonrasındaki pek çok siyasi, sosyal, ekonomik, bütün bu sarsıntıları başarıyla göğüslemeyi ve ülkemizi 2023 hedeflerinin rotasında tutmayı başardık. Esasen ülkemizin yönetim sistemini değiştirme talebimizin gerisindeki en önemli sebep, eski yönetim sisteminin kırılganlıklarının yol açtığı tehlikeleri yakından görmüş olmamızdır.”

Erdoğan, Cumhur İttifakı’nın anlayış birliği ve milletin desteğiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçerek, Türkiye’yi bu kırılgan siyasi iklimden kalıcı olarak kurtardıklarını söyledi.

Artık bu ülkede hiç kimsenin, hiçbir kesimin, hiçbir odağın, millete rağmen devleti ve toplumu yönetme hevesine kapılamayacağını vurgulayan Erdoğan, milletin yarısından fazlasının desteğini alarak göreve gelen hiçbir yöneticinin de layüsel davranma, ülkenin çıkarlarına aykırı hareket etme, insanları herhangi bir sebeple ayrıştırma, dışlama şansı olmadığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir başka ifadeyle demokratik ve ekonomik kalkınmanın temel şartlarından biri olan siyasi istikrarı kurumsallaştırdık. Bu aynı zamanda güven ikliminin tesisini de kolaylaştıran bir adım olmuştur. Türkiye, bölgesel ve küresel nice krize rağmen gücünü koruyor. Hedeflerine yürümeyi eğer sürdürebiliyorsa işte bu sayededir.” diye konuştu.

Yeni yönetim sisteminin gerektiğinde geliştirilmek suretiyle asırlar boyunca ülkede istikrar ve güven ikliminin teminatı olacağına inandıklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

“İnşallah yeni ve sivil anayasayla birlikte bu yönde ihtiyaç duyulan bazı adımları atacağız. Dünyanın tamamıyla birlikte ülkemizi de etkileyen koronavirüs salgını hem 18 yılda ülkemizde kurduğumuz güçlü altyapının hem de yeni yönetim sistemimizin adeta bir sınamasına dönüşmüştür. Hamdolsun sağlıktan üretime, güvenlikten sosyal dayanışmaya kadar her alanda bu sınamayı başarıyla verdik. Elbette sıkıntılar yaşadık, yaşıyoruz ama bunların hiçbiri de üstesinden gelinemeyecek hususlar değildir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki tabloya baktığımızda Türkiye’nin bu kriz sürecinde olumlu yönde nasıl ayrıştığını daha iyi görebiliyoruz. Mesela 2020 yılında dünya ekonomisi yüzde 3,5 küçüldü. Küresel ticaret yüzde 10’a yakın daraldı. Uluslararası doğrudan yatırımlar yüzde 42 azaldı. Küresel borç toplamı 282 trilyon dolara ulaşarak tarihin en yüksek seviyesini gördü. Gıda fiyatları dünya çapında son 6,5 yılın, metal fiyatları ise son 9,5 yılın rekorunu kırdı. Salgının yıkıcı etkileri henüz sona ermediği gibi her geçen gün yeni tehditler ortaya çıkıyor.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aşı ve ilaç alanındaki gelişmelerin elbette umutları artırdığını dile getirerek, şunları aktardı:

“Bununla birlikte 100’ün üzerinde ülkenin hala aşıya erişememiş olmasını dünyadaki eşitsizliğin ve adaletsizliğin çarpıcı bir örneği olarak hafızalarımıza nakşediyoruz. Üstelik yapılan analizler 2023 yılına kadar dahi 85 yoksul ülkenin aşıya ulaşamayacağına işaret ediyor. Halbuki aşı ve ilaç adil bir şekilde tüm ülkelerin kullanımına açılmadıkça dünyanın zenginlerinin de huzur bulamayacağı, büyük ekonomilerin istikrar kazanamayacağı ortadadır.

Erdoğan, “Peki dünyada bunlar yaşanırken Türkiye ne yaptı?” diye sorarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Kendini nasıl farklılaştırdı? Eğer böyle bir şey sorarsanız cevabımız gayet basittir. Öncelikle hiçbir vatandaşımızın mağdur olmaması için devletimizin tüm imkanlarını seferber ettik. Elimizdeki imkanları kendi vatandaşlarımızla birlikte tüm dostlarımız ve kardeşlerimizle de paylaştık. Güçlü sağlık altyapımız ve herkesi kapsayan adil sosyal güvenlik sistemimiz sayesinde hiçbir insanımızı salgın karşısında çaresiz ve tek başına bırakmadık. Sosyal destek programlarımızın kapsayıcılığını genişleterek, şartlarını kolaylaştırarak, işlemlerini hızlandırarak, ihtiyaç sahibi herkesin yanında olduk. Böylece salgının ortaya çıkardığı ekonomik ve sosyal tehditlere karşı güçlü bir direnç sergiledik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağladığı koordinasyon ve yönetim kapasitesiyle proaktif, esnek ve etkili politikaları hayata geçirerek Türkiye’yi pek çok ülkeden olumlu yönde ayrıştırmayı başardık. Hepsinden önemlisi Türkiye’nin her türlü farklı senaryoya hazırlıklı olduğunu ve hızlı hareket edebildiğini tüm dünyaya gösterdik. Salgına rağmen 2020 yılında yüzde 1,8 oranında büyüdük. G20 ülkeleri arasında ekonomisini reel olarak büyütmeyi başaran iki ülkeden biri olduk ve Çin’in ardından 2. sırada yer aldık. Özellikle yılın ikinci yarısında aldığımız tedbirler ve ekonomiyi canlandırmaya yönelik destek paketlerimiz sayesinde dünyada ekonomisini büyütebilen nadir ülkelerden biri olmayı başardık. Sanayimizdeki üretim çeşitliliği, değişikliklere adapte olabilme kabiliyetimiz ve yetkin insan kaynağımız en büyük avantajlarımızdır.”

Diğer yandan üzerine daha güçlü biçimde odaklanmaları gereken hususlar olduğunu da bildiklerine işaret eden Erdoğan, “İktidarlarımız döneminde karşılaştığımız her problemin üzerine nasıl çözüm odaklı bir şekilde ısrarla gitmişsek, bugün de aynısını yapıyoruz. Ülkemizi güçlendirecek reformları hayata geçirecek adımları hiç tereddüt etmeden atıyoruz.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıkladıklarını hatırlatarak, bugün de hem özel sektörü teşvik edici hem de kamu tarafını disipline edici unsurlar taşıyan Ekonomik Reformları kamuoyunun takdirine sunduklarını söyledi.

Reform programıyla güçlü yönleri perçinlerken sorun gördükleri alanlar için de gerçekçi ve ayakları yere sağlam basan çözümler getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Biz bugüne kadar hiçbir problemi halının altına süpürmedik, görmezden gelmedik. Değişimin, dönüşümün, gelişmenin ve tekamülün hayatın bir gerçeği olduğuna, dolayısıyla süreklilik içerdiğine inanıyoruz. Yıllardır hep bu anlayışla çalıştık, şimdi de aynı hissiyatla milletimizin huzurundayız. Salgınla mücadeleyi kazanmakta kararlı olduğumuz 2021’i ortada vadede nitelikli büyüme dönemine girişin de hazırlık yılı olarak değerlendiriyoruz. Türkiye, salgın sonrası özellikle bu dönemin ekonomik yapılanmasına uygun şekilde sürdürülebilir, güçlü ve kaliteli bir büyümeyi mutlaka ama mutlaka yakalayacaktır. Büyümenin toplumun her kesiminin refahını artıracak istikamette gerçekleşmesi olmazsa olmazımızdır. Bu süreçte tüm politikalarımızı makroekonomik istikrarı güçlendirecek, verimliliği temel alan rekabetçi yatırımları ve üretimi destekleyecek şeffaf ve öngörülebilir bir yönetim anlayışıyla hayata geçiriyoruz.”

Makro ekonomik istikrar

Erdoğan, güçlü, sağlam ve her türlü şoka karşı dirençli bir ekonomiye giden yolun makro ekonomik istikrarın tesisinden ve devamlılığından geçtiğini söyledi.

İstikrarı sürdürmek için makro politikalar yanında bir dizi yapısal tedbirin ve dönüşümün gerçekleştirilmesinin şart olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu sebeple açıklanacak reformların omurgasını makro ekonomik ve yapısal politikaların oluşturduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, makro ekonomik istikrar kapsamında kamu maliyesi, enflasyon, finansal sektör, cari açık ve istihdam alanlarına odaklandıklarını dile getirerek, “Yapısal politikalar tarafında ise kurumsal yapının güçlendirilmesi, yatırımların teşvik edilmesi, iç ticaretin kolaylaştırılması, rekabet politikaları, piyasa gözetimi ve denetimini reform kapsamımıza aldık.” diye konuştu.

İlk reform alanının risklere karşı daha güçlü bir kamu maliyesi yapısını oluşturmak olacağını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Son 18 yıldır hep olduğu gibi önümüzdeki dönemde de güven ve istikrara dayalı mali disiplin en temel önceliğimizdir. İkide bir ‘fiyat istikrarı, fiyat istikrarı’ diyorlar ya biz onu atıp bir kenara koyduk. Şimdi yeni dönem az önce anlattığım gibi aslında dört temelin üzerinde bina edilecek. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat. Bu amaçla harcama disiplini, kamu borç yönetimi, vergi düzenlemeleri, kamu alım ihaleleri, kamu özel iş birlikleri ve kamu iktisadi teşebbüsleri gibi hususları kapsayan yeni politikaları şimdi bu dönemde hayata geçiriyoruz. Harcama disiplini konusunda önceliği vatandaşa hizmet etmenin en önemli aracı olan bütçe politikalarına veriyoruz. Meclis’in bütçe hakkının kapsamını genişletirken şeffaflık ve hesap verebilirliği artırıyoruz. Bunun için iki önemli politika değişikliğine gidiyoruz. İlk olarak döner sermayeleri gözden geçiriyor, verimli olmayanları kapatıyor ve diğerlerini de kademeli şekilde merkezi yönetim bütçesine, dolayısıyla Meclis denetimi kapsamına alıyoruz. İkinci olarak bütçe dışında gerçekleştirilen özel hesap uygulamalarını acil ve zorunlu olanlarla sınırlandırarak bu kriterleri karşılamayanları yine kademeli olarak kaldırıyoruz. Böylece bütçede birlik ilkesini güçlendirmiş oluyoruz.”

“Kamuda taşıt alımı ve kiralanması gibi harcamalara sınırlama getiriyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, israfa kesinlikle tahammülleri olmadığı için kamu idarelerinde tasarruf anlayışını yaygınlaştıracak önemli düzenlemeleri hayata geçireceklerini belirterek, “Kamuda taşıt alımı ve kiralanması, temsil ve ağırlama gibi harcama alanlarına sınırlamalar getiriyoruz.” dedi.

Bunların ayrıntılarının kamuoyuna duyurulacağını dile getiren Erdoğan, takibinin de yakından yapılacağını anlattı.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bir gereği olarak kamu kurumlarının teşkilatlanmasını, yönetim verimliliği ve etkinliği ilkeleri çerçevesinde güçlendireceklerini belirterek, kamu personeliyle ilgili iş ve işlemlerin tek bir idare tarafından yönetilmesini sağlayacaklarını kaydetti.

Mahalli idarelerde mali disiplini güçlendirecek düzenlemeler

Kamu idaresinin bir bütün olduğu anlayışıyla merkezi yönetimin yanı sıra yerel yönetimlerle de tasarrufçu bir bakış açısının oluşmasını hedeflediklerini ifade eden Erdoğan, mahalli idarelerde mali disiplini güçlendirecek ve borç stokunun artmasını önleyecek düzenlemeler yaptıklarını söyledi.

Buradan sağlanacak kapasite artışıyla merkezi yönetim üzerindeki finansal yüklerin de hafifletileceğini vurgulayan Erdoğan, harcama alanında en temel hassasiyetlerden birinin de devletin sunduğu sosyal yardımların ihtiyaç sahibi ailelere ulaşmasında en ufak bir adaletsizliğin yaşanmaması olduğunu belirtti.

Bunun için merkezi ve yerel yönetimlerin sosyal yardım verilerini Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemi’ne entegre ederek veri paylaşımının sağlanacağını dile getiren Erdoğan, “Şeffaflığı artırmak gayesiyle bütçe sonuçlarını, politika gelişmelerini ve hedeflerimizi üç ayda bir Kamu Maliyesi Raporu’yla milletimizle paylaşıyoruz. Halkımızın ödediği her bir kuruş verginin nerelere harcandığını çok daha net görebilmesi için maliye politika uygulamalarını yakından takip edebilmesini temin ediyoruz.” şeklinde konuştu.

“Nakit yönetiminde verimliliği sağlıyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünlerde pek çok ülkenin milli gelirinin katbekat üzerine çıkan borçlarının sıkıntısıyla uğraştığını, Türkiye’nin kamu borcunun milli gelire oranının ise yüzde 41 seviyesinde olduğunu söyledi.

Buna karşılık Avrupa Birliği ülkelerinin borçluluk ortalamasının yüzde 90’a yakın olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Yıllardır uyguladığımız mali disiplin geleneği sayesinde güçlü bir borç yönetimi çerçevesine sahibiz. Borç yönetimini bütçe finansmanı için borçlanmanın yanında borç stokunun yapısını da idare etme yaklaşımıyla yürütüyoruz. Bu çerçevede borç stokunun dış şoklara karşı duyarlılığını azaltabilmek için döviz cinsi borçların toplam borç stoku içerisindeki payını düşürüyoruz. Ağırlıklı olarak kendi paramızla borçlanacak Türk lirası cinsi senetleri kullanacağız. Borçlanmanın ortalama vadesini piyasa şartlarıyla uyumlu olarak artırıyoruz. Hazine nakit yönetimini de daha güçlü hale getiriyoruz. Bunun için hazinenin kullanımı dışında kalan kurumların hesabını tek hazine kurumlar hesabı sisteminde toplayarak nakit yönetiminde verimliliği sağlıyoruz.”

“Vergi politikalarını sadeleştiriyoruz”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin risk primini düşürerek borçlanma maliyetlerini aşağıya çekecek politikaları tahkim ettiklerini belirterek, kamu maliyesinin gelir tarafını oluşturan vergi politikalarını hem sadeleştirdiklerini hem de öngörülebilirliği artıran adımlar attıklarını kaydetti.

Esnafa güzel bir müjde vermek istediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Salgın döneminde esnafımızın ne gibi zorluklarla mücadele ettiğini biliyoruz. Reform paketimizde dar gelirli küçük esnafımıza yönelik bir vergi muafiyeti de yer alıyor. Basit usulde vergilendirilen kuaför, tesisatçı, tuhafiyeci, marangoz, tornacı, çay ocağı işletmecisi, terzi ve tamirci gibi yaklaşık 850 bin esnafımızı gelir vergisinden muaf tutuyor, beyan yükümlülüklerini de kaldırıyoruz. Kapsama giren esnafımızı çok ciddi olarak rahatlatacağına inandığım bu kararın şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. Vergi Usul Kanunu’nu kayıt dışılığı azaltacak ve vergiye uyumu teşvik edecek şekilde güncelliyoruz. Güncelleme sonrasında mükelleflerimizin noter tasdiki, muhafaza ve bildirim gibi yükümlülükleri önemli ölçüde hafifletilmiş olacaktır. Vergi cezalarında uzlaşma kapsamını genişletiyoruz. Elektronik defter ve elektronik belge kullanımı uygulamasını kademeli olarak yaygınlaştırarak vergi kayıp ve kaçağını azaltıyoruz. Vatandaşlarımız vergi dairesine bizzat gitmeden işlemlerini dijital ortamda yapabilsinler diye 7 gün 24 saat hizmet verecek Türkiye Dijital Vergi Dairesi uygulamasını başlatıyoruz.”

“Dijital Vergi Asistanı”

Erdoğan, mükellef memnuniyetini sağlamak ve hizmet kalitesini artırmak için “Dijital Vergi Asistanı” sistemini devreye aldıklarını söyledi.

Uluslararası yatırımcıların vergi konusunda karşılaştıkları sorunları da reform kapsamına aldıklarını anlatan Erdoğan, bu çerçevede ortaya çıkabilecek muhtemel sıkıntıları engellemek amacıyla Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarını revize ettiklerini bildirdi.

Birden fazla ülkeyi ilgilendiren vergi meselelerinde karşılıklı anlaşma yöntemini daha yoğun şekilde kullanacaklarının altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:

“Yatırımcı güvenini ve vergideki öngörülebilirliği artırmak amacıyla Peşin Fiyatlandırma Anlaşmalarını yaygınlaştırıyoruz. Kamuya süresinde ödenmeyen borçların tek bir idare tarafından tahsil edilmesini sağlayarak, vatandaşlarımızın sıklıkla karşılaştıkları problemlerden birine daha çözüm getiriyoruz. Vergi denetiminde standart, öngörülebilir ve haksız rekabeti önleyen modellere geçiyoruz. Bu sayede vergi incelemelerinde sektörler ve konular itibarıyla ortaya çıkabilen farklı uygulamaları ortadan kaldırıyoruz. Özellikle dijitalleşmenin getirdiği hızdan faydalanarak, mükelleflerimizin uzun süreye yayılan denetimlerden kaynaklanan sıkıntılarını da çözüyoruz. Elektronik tebligat, elektronik inceleme, elektronik tutanak ve elektronik raporu içeren Dijital Vergi Denetimi Sistemini geliştirerek, vergi inceleme sürelerini kısaltıyoruz.”

Kamu alım ihalelerine yeni sistem

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu harcamalarıyla ilgili en önemli reformlardan birini de kamu alım ihalelerinde yaptıklarını belirterek, şöyle devam etti:

“Kamu alım ihalelerinde yeni ve dijital bir sisteme geçiyoruz. Önemli ölçüde azaltacağımız kamu alım ihalelerindeki istisnalardan muhafaza edilecekleri de disiplin altına alıyoruz. Ayrıca Sektörel Kamu Alımları Kanunu’nu çıkarmak için de hazırlıklara başlıyoruz. Kamu ihalelerine katılacak firmaların liyakat ve yetkinliklerini ihaleden önce objektif şekilde tespit ederek, kamuoyuyla paylaşıyoruz. Dijital olarak işleyecek bu sertifikasyon sistemi herkese açık olacaktır. Bu sistem üzerinden yapılacak ihalelerin daha hızlı, daha kolay ve daha az maliyetle gerçekleştirilmesini temin ediyoruz. Kamunun ekonomide ölçek oluşturma gücünden azami seviyede faydalanmak istiyoruz. Bu çerçevede kamu alımlarını yerli ürünlere yönlendirerek, yurt içi sanayinin gelişmesine, çeşitlenmesine ve büyümesine katkı sağlıyoruz. Stratejik sektörlerdeki ürünler için yerliliği artıracak ve teknoloji transferini sağlayacak alım garantilerinin önünü açıyoruz. Kamunun ithal ürün kullanımını azaltmak için Sanayileşme İcra Komitemizin çatısı altında Merkezi İzleme Sistemi kuruyoruz. Oluşturacağımız ihale şartname havuzlarıyla kamu alımlarına standart getiriyoruz.”

Kamu Özel İşbirliği Kanunu

Erdoğan, kamu-özel işbirliği projelerinin en somut örneğinin şehir hastaneleri olduğunu ve bu uygulamanın başarısının tüm dünyanın takdirini kazandığını söyledi. Bu uygulamayı bir üst seviyeye taşımak amacıyla Kamu Özel İşbirliği Kanunu’nun çıkarılmasını planladıklarını anlatan Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:

“Böylece yatırımcıların tek bir kanun ile muhatap olmasını, projelerin hukuki altyapısının güçlendirilmesini, sektörler ve projeler arasında öncelikli hale getirilmesini, süreçlerin daha öngörülebilir hale gelmesini hedefliyoruz. Kamu iktisadi teşebbüslerimizi günün ihtiyaçları ışığında reforma tabi tutmak üzere bir çalışma başlatıyoruz. Amacımız mevcut kamu iktisadi teşekküllerimizden güçlü ve rekabetçi küresel şirketler çıkartmaktır. Hatırlanacağı üzere 2009 küresel krizini takip eden dönemde uyguladığımız politikalarla tüm dünyada takdir edilen bir başarı elde etmiştik. Bu dönemde de hayata geçireceğimiz kamu maliyesi reformları sayesinde, yine pek çok ülkeden pozitif yönde ayrışarak yeni bir başarı hikayesi yazmakta kararlıyız. Bu sene için yüzde 4,3’ten yüzde 3,5’e revize ettiğimiz bütçe açığı hedefine, mali disiplinden taviz vermeden ulaşacağız.”

“Hedefimiz tek haneli düşük enflasyon oranlarına ulaşmaktır”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, salgının devam etme riskini göz ardı etmediklerini, bütçede bu amaçla var olan mali alanı yeteri kadar genişleterek, salgın ve benzeri fevkalade durumların gerektirdiği ihtiyaçları karşılamak için kullanacaklarını söyledi.

Erdoğan, enflasyonla mücadele konusunda yürütülecek çalışmaları da şöyle sıraladı:

“Öncelikli gündem maddelerimizden birisi de enflasyonla mücadele olacaktır. Hedefimiz tek haneli düşük enflasyon oranlarına ulaşmaktır. Yatırımlarda öngörülebilirliği azaltan, vatandaşımızın günlük hayatına olumsuz etkileri olan enflasyonla mücadeleyi ilk kez vermiyoruz. Biz bir dönem yüzde 100’leri geçen enflasyonu son olarak yüzde 30’lar civarından alıp tek hanelere düşürmüş bir yönetimiz. Enflasyondaki yükselmenin hem yapısal hem de dönemsel sebepleri vardır. Küresel gıda fiyatlarındaki yükselişe biraz önce değinmiştim. Ülkeler bu sene dünya genelinde beklenen kuraklık ve salgının sürüyor olması sebebiyle gıda stoklarını artırma eğilimindeler. Bu durum gıda fiyatlarında öngörülebilirliği azaltıyor, Gıda Komitesinin politika önerilerini şekillendirebilmesini ve piyasanın etkin çalışabilmesini temin için veri akışını sağlayacak bir erken uyarı sistemi kuruyoruz. Erken uyarı sistemi üzerinden özellikle üretim, toptan ve perakende aşamasında gıda zincirinin tamamı anlık olarak takip edilerek raporlanacaktır. Sistemin getirdiği anlık veri akışı sayesinde karar alma hızımız artacaktır.”

“Gıda bankacılığı sistemini cazip hale getirerek yaygınlaştırıyoruz”

Gıda tarafında kayıp ve israfın azaltılması için de harekete geçtiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Büyük bir üzüntüyle belirtmek isterim ki ülkemizde yılda 19 milyon ton gıda israf ediliyor. Üretilen sebze ve meyvelerin en az yüzde 25’i, çeşitli sahalarda israf oluyor. Hizmet sektöründe işletme başına israf, yılda 4 tonun üzerindedir. Bu gidişata dur demek için harekete geçiyoruz. Tarlada ve hallerde kalan taze meyve ve sebzeleri piyasaya kazandıracak mekanizmalar geliştiriyoruz. Bu ürünleri dijital tarım pazarına dahil ederek hızla alıcılarla buluşmasını sağlıyoruz. Dijital tarım pazarı sayesinde her ölçekteki çiftçi, ürünü için pazar bulabilecek, tüketici ve esnaf da istediği kalitede ürün tedarik edebilecektir. Sebze ve meyvede zayiatı azaltan soğuk zincirleri daha fazla destekliyoruz. Gıda bankacılığı sistemini cazip hale getirerek yaygınlaştırıyoruz. Tarımsal üretimde öngörülebilirliği artırmak ve fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek için, sözleşmeli tarım mekanizmaları geliştiriyoruz.” şeklinde konuştu.

İşlenmemiş gıda fiyatlarında aracılık maliyetlerinin düşürülmesine katkı sağlayacak Hal Yasası ile ilgili çalışmaları da hızla tamamladıklarını belirten Erdoğan, “Yıllık cirosu 500 milyar lira olan gıda sektöründe yaşanan israfı sadece yüzde 2 azaltsak, 10 milyar liralık bir tasarruf elde etmiş olacağız. Bu gelişme, suni fiyat dalgalanmalarının da önüne geçecektir.” dedi.

Enflasyonla mücadele

Erdoğan, enflasyonla mücadeleye sadece gıda fiyatları perspektifinden bakmadıklarını ifade etti.

Enflasyonda risk oluşturan yapısal şokları değerlendirmek, gerekli politikaları belirlemek ve yönetmek için Fiyat İstikrarı Komitesi’ni tesis edeceklerini aktaran Erdoğan, “Hazine ve Maliye, Sanayi ve Teknoloji, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Ticaret ve Tarım Bakanlıklarının yer alacağı bu komitenin, enflasyonla mücadelede etkinliği artıracağına inanıyoruz. Özellikle enflasyonla mücadelede beklentilerin yönetilmesi ve enflasyon ataletinin kırılması da özel bir öneme sahiptir. Bu amaçla, kamunun yönettiği ve yönlendirdiği fiyatlardaki artışlar, gerçekleşen enflasyon yerine hedef enflasyona göre yapılacaktır.” diye konuştu.

Erdoğan, finansal istikrarın sağlanması ve finans sektörünün geliştirilmesinin de öncelikli konular arasında olduğunu dile getirdi.

Türk Bankacılık Sistemi’nin sermaye yeterliliği, likidite, karlılık ve aktif kalite gibi finansal sağlamlık göstergelerinde, pek çok ülkeye kıyasla güçlü bir görünüme sahip olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Sektörün sahip olduğu gücü koruyup, bağışıklığını daha da kuvvetlendirmek istiyoruz. Salgının gecikmeli yansıyabilecek olumsuz etkilerini şimdiden bertaraf etmek ve bankacılık sektörünün aktif kalitesini daha da iyileştirmek üzere bazı tedbirler alıyoruz. Bu tedbirlerin başında, sorunlu kredisi bulunsa da yaşama şansı olan şirketlerin doğru yönlendirilmesi geliyor. Sıkıntı yaşayan şirketlerin hayatta kalabilmelerini temin için bankacılık sektöründe operasyonel yeniden yapılandırma ve firma rehabilitasyon fonksiyonlarının oluşturulmasını teşvik ediyoruz. Ayrıca, sorunlu kredilere yönelik Girişim Sermayesi Fonlarının kurulması amacıyla mevzuat altyapısı oluşturuyoruz. Varlık yönetim şirketlerinin rekabetçi ve kurumsal bir yapıda faaliyet gösterebilmeleri için, bu şirketlere uygulanan damga, harç ve kaynak kullanımını destekleme fonu kesintisi istisnasını süresiz hale getiriyoruz. Böylece, bankacılık sektörünün aktif kalitesini iyileştirirken, borçlular için de daha hızlı, esnek ve düşük maliyetli çözümler üretilmesini sağlıyoruz.”

“Uluslararası standartlarda bir katılım finans tahkim mekanizması kuruyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer taraftan katılım finans sektörünün gelişimini hızlandıracak yeknesak bir kanuni düzenleme hazırladıklarını, bu düzenlemeyle katılım finans sektörü tek çatı altında toplanırken, sektöre yönelik bir Merkezi Danışma Kurulu’nun da hayata geçtiğini anlattı.

Uluslararası standartlarda bir katılım finans tahkim mekanizması kuracaklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Finans sektörünün kurumsal altyapısını geliştirmek için de bir dizi adım atıyoruz. Bu maksatla ülkemizin tüm kredi ve risk verilerinin toplandığı Risk Merkezi’ni yeniden yapılandırıyoruz. Kartlı ödeme sistemleri alanında ülkemizin markası olan TROY’u, ayrı bir şirket çatısı altına alıyoruz. Amacımız, bu alanda muadilleriyle rekabet edebilecek güçlü bir yerli markanın oluşmasını sağlayarak, dışarıya ödediğimiz komisyonları azaltmaktır. Dijital paranın ekonomik, teknolojik ve hukuki altyapısını oluşturacak adımları atıyoruz. Tüketiciyi koruyacak bir gözetim mekanizması tesis ederek, bankalarla müşterileri arasındaki ilişkileri daha şeffaf bir yapıya kavuşturuyoruz.”

 “Çevreye duyarlı yatırımların finansman imkanlarını çeşitlendiriyoruz”

Finans sisteminin bir diğer sacayağı olan sermaye piyasaları alanında da önemli düzenlemeler yapacaklarını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şirketlerin finansman ihtiyaçlarını öz kaynakla yapmalarını teşvik ederek, halka arz süreçlerini kolaylaştırıyoruz. Sermaye piyasalarında ürün çeşitliliğini artırmak için Proje Finansmanı Fonu ve Projeye Dayalı Menkul Kıymetlere ilişkin düzenlemeleri tamamlıyoruz. Böylece altyapı, ulaşım, enerji, haberleşme ve sağlık alanlarındaki projelerin sermaye piyasaları yoluyla da finanse edilmesini sağlıyoruz. Hatta bu yatırımlara vatandaşlarımızın da iştirak edebilmesini mümkün hale getiriyoruz. Çevreye duyarlı yatırımların finansman imkanlarını çeşitlendiriyoruz. Uluslararası finans piyasalarında yoğun talep gören yeşil tahvil piyasasına dönük altyapıyı oluşturarak, bu ihraçları da teşvik ediyoruz. Yenilenebilir enerji, temiz içme suyu, karbon emisyonunu azaltan elektrikli ya da hibrit ulaşım araçları gibi yatırımlar, bu tür ihraçlarla finanse edilebilecektir. Reel sektör şirketlerimizin tahvil ihraçlarını özendirmek için Tahvil Garanti Fonu kuruyoruz. Bu fon, herhangi bir temerrüt durumunda yatırımcılara paralarının bir kısmını alma garantisi verecektir. Sağlanan garanti sayesinde, hem tahvil ihraç eden şirketler daha düşük maliyetle tahvil çıkarılabilecek, hem de yatırımcı talebi artacaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şirketlerden kısaca özetlediği bu imkanlardan en iyi şekilde faydalanarak, işlerini geliştirmelerini, büyütmelerini ve istihdamı artırmalarını beklediklerini ifade etti.

“Bireysel Emeklilik Sistemini çok daha geniş kesimlere yaygınlaştırıyoruz”

Finansal sektörün sigortacılık ayağını da ihmal etmeyerek, Bireysel Emeklilik Sistemi’nin derinleşmesine ve gelişmesine katkı sağlayacaklarını belirten Erdoğan, “Sektörün 18 senede gösterdiği performans, sistemin halkımız nezdindeki konumunu güçlendirmiştir. İçinden geçtiğimiz dönem bize, bu alanda yeni reformların vaktinin geldiğini gösteriyor. Bireysel Emeklilik Sistemini çok daha geniş kesimlere yaygınlaştırıyoruz. Nüfusumuzun yüzde 25’ini oluşturan 18 yaş altındaki çocuklarımızın sisteme girebilmesinin önündeki engelleri kaldırıyoruz. Böylece, tasarruf alışkanlığının ve finansal okur-yazarlık bilincinin küçük yaşlardan itibaren kazandırılmasını teşvik ediyoruz. Çocuklarımızın geleceğini güvence altına almak için, bu süreci yüzde 25 devlet katkısıyla destekleyerek, kamunun üzerine düşen sorumluluğu da yerine getiriyoruz. Sandık, vakıf ve dernek gibi kuruluşlardaki emeklilik birikimlerinin, 2023 yılı sonuna kadar Bireysel Emeklilik Sistemine aktarımına imkan veriyoruz. Ayrıca sistemi; eğitim, sağlık ve hayat sigortaları gibi çeşitli tasarruf ürünleriyle entegre ederek, uygun maliyetler ve devlet destekleriyle vatandaşlarımızın hizmetine sunuyoruz.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sermaye ve finans piyasalarında bir diğer önemli adımı genç girişimciler için attıklarına dikkati çekti.

Türkiye’nin teknolojiyi odağına alan girişimlerde ciddi bir potansiyele sahip olduğuna işaret eden Erdoğan, “Öyle cevval gençlerimiz var ki oyundan biyoteknolojiye, fintekten siber güvenliğe kadar pek çok alanda, gelecek vadeden teknolojiler geliştiriyor, yenilikçi işlere imza atıyorlar. Gururumuzu kabartan bu gibi projeler aksamasın ve girişimcilik ekosistemi belirli bir olgunluğa erişsin diye kitle fonlaması platformlarını hayata geçiriyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Cari açıkla mücadelede 3 temel politikayı takip edeceğiz’

Erdoğan, cari açıkla mücadelede 3 temel politikayı takip edeceklerini belirterek, “İlk olarak, yapısal cari açığa odaklanıyoruz. İkinci önceliğimiz, ihracatın tabana yayılmasını sağlayarak, potansiyeli olup hiç ihracat yapmamış KOBİ’leri ihracata teşvik etmektir. Üçüncü ve son alanımız ise sanayide yeşil dönüşümü desteklemektir.” dedi.

“Bu temel politikaların detaylarına girmeden önce dikkatinizi 1962 yılından bugüne ülkemizin ihracat serüvenine çekmek istiyorum.” diyen Erdoğan, görüntüde takip edilen alanın adının ürün uzayı olduğunu, hangi malların ihraç edildiğinin, sektörlerin ve hatta bu sektörlerin birbirleriyle ilişkisinin buradan izlenebildiğini kaydetti.

Erdoğan, 1962’de çoğunlukla tarım ürünleriyle sınırlı sayıda maden ihraç edildiğine işaret ederek, şöyle konuştu:

“Yıllar itibarıyla ihracatın niteliğindeki değişime baktığımızda 1960’larda ve 1970’lerde pek bir dinamizm göremiyoruz. Devamında 1980 sonrası dönemde ihracatta çeşitlilik artmaya başlıyor. Bu dönemde ihracat sepetimize tekstil, ana metaller ve bazı kimyasal ürünler dahil oluyor. Siyasi istikrarsızlığın hakim olduğu 1990’larda ihracatımız da aynı kaderi paylaşıyor. Bizim iktidarımızla birlikte 2002’den sonra ise ihracatımızda görülmemiş bir hareketlilik başlıyor. Makine ihracatı, beyaz eşya ihracatı, ekipman ihracatı hızla artıyor. 60 küsur sene sonra nihayet bu dönemde sanayide büyük bir gelişime, üretimde ve ihracatta kayda değer bir çeşitlenmeye şahitlik ediyoruz. Hemen arkamda Türkiye’nin ürün uzayını izleyebiliyoruz. Bu başarıyı takdir etmekle birlikte yeterli görmüyoruz. Sanayide ithal ara malına bağımlılığımızın yüksekliği ve teknoloji yoğunluğunun arzu ettiğimiz seviyelerde olmaması sebebiyle ihracatımızın kilogram başına değeri düşüktür. Yapısal cari açıkla mücadele işte bu yüzden önemli, işte bu yüzden gereklidir.”

“Cumhurbaşkanlığına bağlı Sağlık Endüstrileri Başkanlığı kuruyoruz”

“Sanayimizde kapasite artışı sağlayacak ve rekabet gücümüzü bir üst basamağa taşıyacak adımlar atıyoruz.” diyen Erdoğan, şu bilgileri verdi:

“Özellikle kredi garanti fonu teminatıyla 5. ve 6. bölgelerde yapılacak imalata dayalı ithal ikamesini sağlayan ve ihracatı önceleyen yatırımlara uzun vadeli cazip kredi destekleri veriyoruz. İmalat sanayimizi, küresel değer zincirlerine daha güçlü bir şekilde entegre etmek üzere hedef ülkeler özelinde destek programlarını uygulamaya koyuyoruz. Yenilikçi ve güçlü bir sağlık endüstrisinin geliştirilmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığına bağlı Sağlık Endüstrileri Başkanlığı kuruyoruz. Bu yeni bir adım. İlaçtan aşıya medikal cihazlardan biyoteknolojik ürünlere kadar pek çok stratejik malzemenin yurt içi imkanlarla rekabetçi bir şekilde geliştirilmesi ve üretilmesi çalışmaları bu Başkanlığın sorumluluğunda yürütülecektir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni gelişen teknolojilerde de söz sahibi olmak istediklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Bilindiği gibi dijital dönüşüm ve yapay zeka temelli tüm teknolojilerin tabanında yazılım bulunuyor. Ekonomide rekabet gücü kazanma, doğru veriye ulaşma, veriyi analiz etme ve en uygun çözümleri geliştirme konusunda da yine yazılım teknolojilerine ihtiyaç duyuyoruz. Ülkemizin bu alandaki kabiliyetlerini geliştirmek, genç istihdamını teşvik etmek ve küresel rekabet gücü kazanmak için Cumhurbaşkanlığı himayesinde bir de Yazılım ve Donanım Endüstrileri Başkanlığı kuruyoruz. Bu iki yeni yapı tıpkı Savunma Sanayinde olduğu gibi sağlıkta ve yazılımda yerlilik oranlarının artmasına hizmet ederek, yurt içi ekosistemi besleyecek ve ülkemize yeni üstünlük alanları kazandıracaktır.”

“EXİMBANK’ı ihtiyaçları ve uluslararası uygulamaları dikkate alarak yeniden yapılandırıyoruz”

Erdoğan, cari açığı sürükleyen, özellikle tetikleyen faktörlerden bir diğeri olan enerji alanında ham madde zengini bir ülke olmadıklarının ortada olduğunu, bunun için enerjide dışa bağımlılığı azaltan politikaları etkin şekilde uygulamayı sürdüreceklerini ifade etti.

Enerji verimliliği desteklerinin kapsamını genişlettiklerine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

“Elektrik enerjisi depolama tesislerinin kurulmasına yönelik yasal alt yapıyı tamamlıyoruz. Doğalgaz piyasasını yeniden yapılandırarak bu alanı rekabetçi bir temelde geliştiriyoruz. Madencilik, petrol ve doğalgaz arama ve üretiminde yatırım ortamını iyileştiriyor, yatırım güvencesini artırıyoruz. İhraç ürünlerimizin daha hızlı ve daha düşük maliyetle pazarlara erişimi için yurt dışında lojistik merkezleri kuruyoruz. Yeni nesil ihtisas serbest bölgelerini faaliyete geçirerek, yüksek teknolojili mal ve hizmet üretiminde kümelenmeyi teşvik ediyoruz. EXİMBANK’ı ihtiyaçları ve uluslararası uygulamaları dikkate alarak yeniden yapılandırıyoruz. Aynı şekilde kredi garanti fonunu da katma değeri yüksek üretimi ve nitelikli istihdamı uygun maliyetli selektif kredilerle destekleyecek şekilde geliştiriyoruz.”

“İŞKUR desteklerinde revizyona gidiyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin gücünü, genç ve nitelikli insan kaynağından alan bir ülke olduğunu, “taşı sıksa suyunu çıkartacak” enerjiye sahip, dinamik, üretken, kabiliyetli ve kıpır kıpır bir gençliği olduğunu belirtti.

“Bu evlatlarımızın istihdamını artırmak ve yeteneklerini geliştirmek için kolları sıvıyoruz.” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

“Mesleki eğitim merkezlerini gençler için cazip kılmak amacıyla çocuklarımızın kalfalık döneminde aldıkları ücretleri yükseltiyoruz. Bu merkezlerde eğitim gören öğrencilerin ücretlerini kamu olarak üstleniyor ve sanayici üzerindeki yükü kaldırıyoruz. İş gücümüzü geleceğin alanlarına bugünden yönlendirmek için il il sektörel beceri haritaları oluşturuyoruz. Geleceğin mesleklerinde yeni iş imkanları oluşturmak için İŞKUR desteklerinde revizyona gidiyoruz. Gençlerin dijital yetkinliklerini geliştirebileceği uzun dönem staj programlarını destekliyoruz. Mevcut istihdam teşviklerinin etkinliklerini gözden geçirerek mükerrerliğe sebep olan uygulamaları belirliyor, sistemde sadeleştirmeye gidiyoruz.”

“Salgının istihdam piyasalarında oluşturduğu tahribatı gidermek için İlave İstihdam Finansman Desteği adıyla yeni bir destek modeli getiriyoruz.” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yeni destek likidite sıkıntısı çeken mikro ve küçük ölçekli firmalarımız bunlardan faydalanabilecektir. Buna göre firmalar istihdama kattıkları her bir ilave kişi için kredi garanti fonu kefaleti ile 24 ay vadeli ilk 6 ayı ödemesiz 100 bin liralık kredi kullanabilecektir. En fazla 5 kişiye kadar olan bu uygulamada taahhüdünü yerine getiren firma ilave istihdam için yıl boyunca ödediği sosyal sigorta ve işsizlik sigortası primlerini kredi finansman maliyetinden düşebilecektir. Bir başka ifadeyle istihdam oluşturan firmalar bankalardan çok daha düşük finansman maliyetiyle kredi kullanma imkanına kavuşacaklardır. Nakdi ücret desteğinden yararlanıp çalışanını tekrar istihdama dahil eden iş verenler gereken şartları taşımaları durumunda ilave istihdama finansman desteğini de kullanabileceklerdir.”

‘Ekonomideki tüm gelişmeleri yakından izlemek ve yönetmek amacıyla iki yeni yapı kuruyoruz’

Erdoğan, makro ekonomik istikrara ilişkin reformların yapısal politikalarla tamamlandığını dile getirdi.

Yapısal reformların ilkini kamuda kurumsal yapının güçlendirilmesinin oluşturduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Ekonomideki tüm gelişmeleri yakından izlemek ve yönetmek amacıyla iki yeni yapı kuruyoruz. Bunlardan birincisi, Cumhurbaşkanı Yardımcımızın başkanlığında çalışacak Ekonomi Koordinasyon Kuruludur. İkincisi ise Hazine ve Maliye Bakanımızın başkanlığında faaliyetlerini yürütecek Finansal İstikrar Komitesidir. Yeni oluşturacağımız bu yapılarla ekonomi ve finans politikalarımızda şeffaflığı, öngörülebilirliği ve koordinasyonu artırarak, iletişim mekanizmalarını güçlendiriyoruz. Kamu yönetimine olan güveni en üst seviyeye çekmek ve alınan kararların kalitesini artırmak için en üst düzey kamu görevlerine atanmada aranan mesleki tecrübe şartlarını güçlendiriyoruz. Kamu görevlileri kadrolarına bağlı pozisyonları dışında en fazla bir kurumun yönetim veya denetim kurullarında görev alabileceklerdir.”

Erdoğan, Türkiye İstatistik Kurumunun ilişkili kuruluş haline dönüştürüleceğini belirterek, “Diğer yandan üretken yatırımların artmasını sağlamak için özel sektörde öngörülebilirliği güçlendirecek adımlar atıyoruz. Yatırımcıların kamu uygulamalarından kaynaklanabilecek risklerini en aza indirerek, asli işlerine yani yatırıma, üretime, istihdama ve ihracata odaklanmalarını sağlıyoruz. Özel kesim yatırımlarını kolaylaştırmak ve hızlandırmak için Yatırım Uyuşmazlığı Kurumunu faaliyete geçiriyoruz. Oluşturacağımız bu yeni sistem sayesinde yatırımcının idareyle karşılaştığı ihtilaflı konular hızlı bir şekilde çözüme kavuşturulacaktır.” diye konuştu.

“Nakdi teşvikler için seçici ve daha etkin desteklere yöneliyoruz”

Yatırım Teşvik Sistemi’nin sade, anlaşılır ve çok daha cazip bir yapıya dönüştürüldüğünü vurgulayan Erdoğan, şunları anlattı:

“Yeni teşvik sisteminde özsermaye ağırlıklı gerçekleştirilen yüksek katma değerli ve bölgesel kümelenme öncelikleriyle uyumlu yatırımlara daha fazla destek sağlıyoruz. Yatırım teşviklerinde uygulanan Sosyal Güvenlik Kurumu prim desteği sürelerini gençlerin ve kadınların istihdamı durumunda artırıyoruz. Nakdi teşvikler için de seçici ve daha etkin desteklere yöneliyoruz. Girişimcilere özellikle yatırım döneminde daha yoğun destek sağlayarak projelerin daha çabuk hayata geçmesinin önünü açıyoruz. Büyük yatırımlarda kısmi tamamlamayla birlikte hak kazanılan yatırıma katkı tutarına yeniden değerleme yapma imkanı veriyoruz. Böylece yatırımcımızın yararlanacağı teşvikin değerini koruyoruz. Ayrıca yatırımların devletçe finanse edilen kısmının daha hızlı karşılandığı bir sistem oluşturuyoruz. Bu kapsamda yatırıma bağlı olarak elde edilen devlet katkısının diğer vergilerden de belirli oranlarda mahsup edilmesini sağlıyoruz. Devlet desteklerinde kamu kaynaklarının etkinliğini ve verimliliğini artırmak için tüm destek uygulamalarının ilke ve esaslarını belirleyen etki değerlendirmesi yapılmasını mümkün kılan bir çatı mevzuat oluşturuyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iç ticarette rekabetçiliği artıracak ve ticareti kolaylaştıracak uygulamaların hızla hayata geçirileceğini vurgulayarak, “Perakende ticarette haksız ticaret uygulamalarının ortadan kaldırılması amacıyla AB mevzuatına uygun yeni düzenlemeler yapıyoruz. Ticaret sicili hizmetlerinde dijitalleşmeyi geliştirerek şirket kuruluşlarının süratle tamamlanabilmesini, şirketlerin hızlı karar alabilmesini sağlıyoruz.” dedi.

“Piyasa gözetimi ve denetimi alanında da çok yenilikçi bir adım atıyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kooperatiflerin ve üst kuruluşlarının daha şeffaf ve profesyonel bir yönetim yapısına kavuşması için Kooperatifçilik Kanununda düzenlemeler yaptıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

“Dijital piyasalarda rekabetçi ve adil bir ortam oluşturarak büyük platformların güçlerini kötüye kullanmalarının önüne geçiyoruz. Bu platformlarda tutulan verilerin amacı dışında ya da rekabeti kısıtlayacak şekilde kullanılmasını önleyecek tedbirleri alıyoruz. Dijital pazar yeri platformlarında ürünlerini satışa sunan firmaların haklarını koruyacak özellikle düzenlemelere gidiyoruz. Böylece en küçük girişimcinin dahi dijital piyasalarda faaliyetlerini güvenle yürütebilmesini temin ediyoruz. Yurt dışına veri aktarılmasına yönelik Avrupa Birliği düzenlemeleriyle uyumlu olarak kişisel verilerin korunması kanununda değişiklikler yapıyoruz. Piyasa gözetimi ve denetimi alanında da çok yenilikçi bir adım atıyoruz. Gözetim ve denetim sorumluluğunun farklı idarelere dağılmış olması hem mükerrer işlemlere yol açıyor hem de hızlı hareket edilmesine engel oluyor. Bunun için tüketicinin korunması, kayıtlılığın artması ve piyasada haksız rekabetin etkin bir biçimde önlenmesi amacıyla bağımsız bir Piyasa Gözetim ve Denetim Kurumu kuruyoruz. Piyasada adil ve rekabetçi bir ortam oluşmasını temin edecek bu kurum, bağımsız düzenleme ve denetim yapma yetkisine de sahip olacaktır. Ayrıca bu kurum çatısı altında, özel sektörün ve tüketicilerin de temsil edildiği bir piyasa gözetimi ve denetimi koordinasyon kurulu da oluşturuyoruz.”

Erdoğan, görüldüğü gibi Ekonomik Reform Paketi’nin Türkiye’yi geleceğe güvenle taşıyacak somut ve çözüm odaklı politikalar içerdiğini vurgulayarak, “Burada özetle ifade ettiğim ve takvimlendirdiğimiz tüm reformları belirlediğimiz sürelerde tamamlayacağız. Her 3 ayda bir gerçekleştireceğimiz reform takip toplantılarıyla programın uygulama başarısını değerlendireceğiz.” diye konuştu.

Türkiye’nin salgın sonrası döneme çok daha güçlü bir küresel aktör olarak gireceğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu hedefe giden yolun ekonomik temelleri güçlenmiş, şoklara karşı direnç ve bağışıklık kazanmış, kamunun özel sektörü güçlendirerek destek olduğu, mülkiyet haklarının güçlü bir şekilde korunduğu, verimliliği, rekabeti ve serbest piyasa ilkelerini odağına almış bir yapıdan geçtiğini biliyoruz. Bugün sizlerle paylaştığımız ekonomi reformları ve geçen hafta açıkladığımız İnsan Hakları Eylem Planı gibi belgeler hedeflerimize ulaşmamızı kolaylaştıracak adımlardır. Bu reformlar bizim için ne ilktir, ne de son olacaktır. Dünyanın ve ülkemizin değişen şartlarına, milletimizin beklenti ve taleplerine göre ne gerekiyorsa yapmayı, hangi adımlara ihtiyaç varsa atmayı sürdüreceğiz. Elbette reform belgelerimizle ilgili tenkitler olacaktır. Biz yapıcı her türlü eleştiriyi dikkate aldık, alırız. Hazırlık sürecinde tüm tarafların görüşlerini açık yüreklilikle tartışmak suretiyle istişareyle hazırladığımız bu programın Türkiye’nin programı olduğuna samimiyetle inanıyoruz. Küresel ekonominin tarihin en zorlu dönemlerinden geçtiği böylesine zor bir dönemde ayakta kalabilmenin yolu birlikten, beraberlikten, kardeşlikten, dayanışmaktan geçiyor. Birlikte üretecek, birlikte bölüşecek ve hep birlikte güçleneceğiz. İşlerimiz bereketli, yolumuz açık, geleceğimiz aydınlık olsun.

PROJE BİLGİ FORMU

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yapın

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen isminizi girin

Son Haberler

YAZARLAR

Ayla Özer
365 YAZI