Dünya Şehircilik Günü, 8 Kasım’da Türkiye’nin ve dünyanın kentleşme gündemi hakkında düzenlenen etkinliklerle kutlandı. 56 yıldır Türkiye’de yalıtım sektörüne öncülük eden İzocam, bu önemli günde hem artan enerji maliyetlerini düşürerek tasarruf etmek hem de geleceğin ihtiyacı olan “enerji verimli şehirler”i oluşturmak amacıyla yalıtımın önemine dikkat çekti.
Gün geçtikçe artış gösteren sera gazı salımı, küresel ısınmayı tetikleyerek iklim krizine zemin hazırlıyor. Gelecekte daha yaşanabilir bir dünya hedefine ulaşabilmemiz için çok geçmeden enerji kullanımını azaltmamız ve var olan kaynaklarımızı çok daha verimli bir şekilde kullanmaya başlamamız gerekiyor. Bu bilinçle ortaya çıkan “enerji verimli şehirler” kavramı, ekolojik sorunlardan arınmış yaşam alanları için, enerji politikalarının küresel bazda stratejik bir yaklaşımla belirlenmesi gerekliliğini ortaya koyuyor.
Dünya ülkelerinin, bu hedef doğrultusunda en önemli adımlardan biri olan sera gazı salımının sıfırlanmasına yönelik uluslararası anlaşmalara imza attığını belirten İzocam Genel Direktörü Murat Savcı; “2030 yılına kadar karbon emisyonlarının 1990 yılı seviyelerine göre yüzde 55 oranında azaltılmasını ve 2050 yılına kadar Avrupa kıtasının ilk karbon-nötr kıta olmasını amaçlayan Avrupa Birliği (AB), 14 Temmuz’da yayınladığı ’Fit For 55 Package’ ile yol haritasını belirledi. Buna göre, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonunun yüzde 55 seviyesine çekilmesi için bina sektöründe emisyonların yüzde 60 oranında azaltılması gerekiyor. Binalardan ortaya çıkan emisyonların çoğu ise genel alan ısıtma ve soğutmasından kaynaklanıyor. Bu noktada da binalarda yalıtımın önemi devreye giriyor. Yalıtım, dünyamızı bekleyen küresel ısınma ve iklim krizi tehlikesiyle mücadelede en önemli kalkanımız” diye konuştu.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne dayanarak hazırlanan Paris Anlaşması ile de endüstriyelleşme öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışının 2 santigrat derecenin olabildiğince altında, mümkünse 1,5 derece seviyesinde tutulması hedefleniyor. Anlaşmada, Kyoto Protokolü’nden farklı olarak, taraf ülkelerin ulusal katkı beyanlarını (Intended Nationally Determined Contribution/ INDC) sunarak, emisyon azaltım ve sınırlama hedeflerini koyması isteniyor. Kısa süre önce Paris Anlaşması’nı onaylayan ülkeler arasına katılan Türkiye’nin de daha önce hazırlanan 2030 hedefindeki ulusal katkı beyanlarını güncelleyerek; “enerji, atık, ulaşım, binalar, tarım” sektörlerinde emisyon azaltım hedeflerini yeniden sunması planlanıyor.
Türkiye’de INDC beyanı ile birlikte, yeni yapılan konut ve hizmet binalarının Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği’ne uygun enerji etkin olarak inşa edilmesi gerekliliği, binalarda Enerji Kimlik Belgesi (EKB) oluşturularak enerji tüketimlerinin yıllara bağlı olarak azaltılması zorunluluğunu getirdi. Geçtiğimiz sene yürürlüğe girmiş olan EKB zorunluluğunun binaların ısı yalıtımı açısından değerinin belirlenmesinde önemli bir faktör olduğuna değinen Murat Savcı; “EKB’nin binaların alınması, satılması hatta kiralanması sırasında ibraz edilmesi gerektiğini artık biliyoruz. Yeni binalarda EKB sınıfının en düşük C sınıfı olması bekleniyor, ısı yalıtımı standartlarına göre inşa edilmeyen ve Enerji Kimlik Belgesi C’den düşük olan yeni binalar artık ruhsat alamıyor. EKB sadece yeni binalar için değil, eski binalar için de göz önüne alınması gereken bir konu. Eski binaların tadilatı sırasında ısı yalıtımı göz önüne alınırsa, hem EKB sınıfı yükseltilebilir ve konut değeri artar hem de buradaki hane halkı için doğalgaz faturalarında yüzde 60’ın üzerinde bir tasarruf sağlanmış olur” dedi.
Bir konutta yaşam konforunu belirleyen en önemli unsurun doğru yalıtımla doğru ısıl değerlere ulaşmak olduğunu kaydeden Savcı, “Doğru yalıtım; ısı yalıtımı yapılırken, binaların yangın riski ve yanıcılık yükü ile ses yalıtımı değerleri de göz önüne alınarak uygun malzeme ve kalınlıkta, yönetmeliklerin belirttiği şekilde yalıtım uygulamasının yapılmasını ifade eder. Doğru yalıtım binaların ve konutların değerlerini artırırken, kentlerin yaşam standartlarını da yükseltir; ülke ekonomisine de katkı sunar” şeklinde konuştu.
Tükettiğimiz enerjinin yarısından fazlasını dışarıdan ithal eden bir ülke olarak “enerji verimli şehirler”in ülke ekonomisine de katkısının büyük olacağının altını çizen Savcı; “Türkiye’ye baktığımızda 2019 yılında enerji ithalatımızın 41,2 milyar dolar ile 202,7 milyar dolarlık toplam ithalatın %20,3’ünü teşkil ettiğini görüyoruz. 2020 yılının ilk 9 ayında ise enerji ithalatımızın 21,5 milyar dolar ile 156,2 milyar dolarlık toplam ithalatımızın %13,7’sini oluşturmuş. Bu düzeyiyle enerji ithalatının, dış ticaret açığımızın en önemli kısmını teşkil ettiğini söyleyebiliriz. Yine Türkiye İstatistik Kurumu verilerine baktığımızda, Türkiye’nin enerji ithalatı faturası 2021 yılının ilk çeyreğinde 8 milyar 695 milyon dolar seviyesinde gerçekleşmiş. Son 10 yılda toplam enerji ithalatının ülke ekonomisine maliyeti 450 milyar doların üzerinde… Cari açığı daha düşük seviyelere indirmek ve enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmak için enerji verimliliği ve iyi yalıtım uygulamaları şart” dedi.
Enerji verimliliğini en önemli gündem maddesi olarak benimsediklerini ifade eden İzocam Genel Direktörü Murat Savcı, yalıtım- enerji verimliliği- multi konfor evler ilişkisinin de altını çizdi. Savcı; “En fazla enerji verimliliğine multi konfor binalar ile ulaşılıyor. Sıfıra yakın enerjili ev kavramından türeyen ve biyo iklimsel tasarımı hedefleyen, sürdürülebilir, ekolojik, ekonomik ve sosyal etmenleri göz önünde bulunduran multi konfor binalar, yüksek enerji tasarrufuyla birlikte azami ısıl konforu sunuyor. Kusursuz akustik ve görsel konfor, kaliteli iç ortam havası, yangın korunumu ve güvenliği sağlayan hem iç mekânlarda hem de dış mekânlarda son derece esnek tasarım çözümleri barındırabilen multi konfor binalar yalıtımsız bir binaya göre en az yüzde 90 enerji tasarrufu sağlamayı hedefliyor” diye konuştu.