Kapitalizmin insanları peşinden sürüklediği 2 anahtar; Ev ve Otomobil anahtarı. Tüm hayatınız boyunca çalışıp sonunda sahip olunca bizi rahatlatan, görevimizi tamamladığımıza ikna eden 2 metafor.
Nereden ev almalı? İle Nasıl bir araba almalıyım? soruları birbirine paralel aslında.
Bazıları orta sınıf Alman arabası ister. Yani tam rayicinde ev alıp, 10 yıl 20 yıl sonra da rayicinde satabilmeyi ister. Çok esprisi olmasın ama rahatsız edici yönü de olmasın kaygısı vardır. Örneğin ulaşım yolları üzerinde, merkezi konumlu ama biraz eski ve konforlu olmayan konutlar gibi.
Bazıları İtalyan ve Fransız halk otomobilini tercih ederler. Alış ve satış fiyatları nettir. Bütçeyi sarsmaz ve ayağınızı yerden kesmeye yeter. Çok konfor ve performans beklemezsiniz. Bu kategoride aldığınız ev de böyledir. Bazı modellerin fiyatları başka bir model çıktığında aniden düşebilir, bazı modeller ise bazen sürprizlerle bazen de kimsenin anlam veremediği şekilde normal değerinin üzerinde seyreder. Popüler aksların dışında kalmış ama birden yakınlarına metro hattı gelmiş gayrimenkuller gibi…
Bazıları Kore ve bazı Uzak Doğu otomobillerini tercih ederler. “Seri araba ama piyasası yok” ya da “yakıtı iyi ama parçasını zor bulursun” gibi karar mekanizmasını zorlayan durumlarla karşılaşabilirsiniz. Tıpkı ferah, kullanışlı ama değerlenme kat sayısı düşük gayrimenkuller gibi.
Bazıları ise spor araba meraklısıdır. Hız, her şeyin önünde gelir. Şehir hayatının tam ortasında yer alan konutlar gibi…
Bu konutlarda da ‘ulaşım’ avantajı en çok arzulanan özelliktir. Sosyal yaşantının merkezinde, her yere rahat ulaşımın olmasına karşın; lüks, konfor, sosyal alanlar gibi özellikler çok geri plandadır.
Şimdi gelelim asıl sorumuza; Evinizin anahtarları ile arabanızın anahtarları birbirine ne kadar benziyor?