Milliyet gazetesi köşe yazarlarından Şükrü Andaç, gayrimenkul sektörüyle alakalı bazı çözüm önerilerini kaleme aldı.
İşte Andaç’ın, “Gayrimenkul sektörü için çözüm önerileri” başlıklı köşe yazısı:
Aslında bu durum Türkiye için çok da büyütülecek bir konu değil. Çünkü gerek ‘genç nüfus’, gerek ‘büyüyen ekonomi’ gerekse ‘evlenme ve boşanma rakamları’ konuta olan ilginin ülkemizde sürekliliğini sağlıyor.
Peki zaman zaman “Konutta balon mu var?” sorusunun tartışılmasına da yol açan, arzın mevcut talebin üzerinde olmasının (evlerin satış hızının azalmasının) nedeni ne?
Gayrimenkul sektörünün markalı üreticileri işini iyi yapanın hâlâ kazandığı görüşünde birleşiyor. Ancak markalı üreticiler toplam pazarın çok küçük bölümü. Diğer tüm müteahhitleri işin içine aldığımızda satışlarda ciddi durgunluk olduğu bir gerçek.
Sermaye ve arz sınırı
Bu noktada, geçtiğimiz aylarda “Sektöre hem sermaye hem arz sınırı gerek” çıkışına imza atan Nef’in İcra Kurulu Başkanı Erden Timur’un görüşünü bir kez daha hatırlatmakta fayda var; “Gayrimenkul sektörünün sürdürülebilir olması gerekiyor. Bu yüzden her isteyen konut projesi üretememeli. Sınırlama hem adet, hem de sermaye yeterliliğine göre olmalı”.
“Konutta yaşanan durgunluğun sebebi ne?” denildiğinde piyasanın farklı cephesinde yer alan bir oyuncuya daha dikkat çekmek istiyorum. Binanın içinde ve dışında aslında pek görülmeyen ancak dokunduğu noktalar itibariyle adeta evin tüm alanlarında kendisine yer bulan Häfele… Almanya merkezli bir mimari donanım devi. Kuruluş yılı 1923!
“Konut piyasasında iğne düşse bizim haberimiz olur. Hatta hemen herkes arar sorar, ‘Neler oluyor’ diye…” sözleriyle, piyasadaki iddiasını ortaya koyan Häfele Türkiye’nin İcra Kurulu Başkanı Hilmi Uytun, grup olarak 12 yıldır Türkiye’de bulunduklarını, kesilmeden, sıkılmadan bu sektöre yatırım yaptıklarını söylüyor. Bu yüzden de piyasadaki hareketlere en ince detayına kadar hakim olduklarını ifade ediyor.
“Çimento fiyatı artıyor, demir artıyor, sunta artıyor, o artıyor, bu artıyor ama ev fiyatları bir türlü artmıyor” diyen Uytun, şöyle devam ediyor; “Düşünün müteahhit 600 bin TL’ye evi satışa çıkarmış, aradan 11 ay geçmiş ev yine 600 bin TL’ye satışta. Evi satamıyor, fiyatı artıramıyor. İşte sorun burada yatıyor. Maliyetler ve kredi faiz yükü artarken ev fiyatları artmıyor. Bu da şirketlerin nakit akışını ve en önemlisi kârlılığını bozuyor.”
Bu tablodan da anlaşılacağı üzere stres olan müteahhitin hata riski artıyor. Telaş satışları da piyasanın dengesini bir anda bozuyor.
‘Yüzde 250 büyürüz’
Konut satışlarının Türkiye’de durmadığını ve durmayacağını, bugün hangi tapuya gitseniz işlemlerin sürdüğünün görüleceğini anlatan Uytun, “Satılık kaç tane, satılan kaç tane” diye bakıldığında piyasada bir dengesizlik görüldüğünü anlatıyor.
Bu gibi dönemlerde farklı olanların kazandığını, kapısından gardrobuna, mutfağından banyosuna hayata dokunan noktalarda yer almanın avantajını yaşadıklarını anlatan Uytun, 5 yıldızlı oteller, şehir hastaneleri ve yurtdışı projeler odaklı işler sayesinde 2017’yi yüzde 100 büyümeyle kapattıklarını, 2018’de hedeflerinin yüzde 250 büyüme olduğunun altını çiziyor.
Geçmişe bir bakalım
Bugünlerde milyar dolarlık bir dev olan Häfele’nin kuruluşu oldukça ilginç bir hikaye…
“1923’te, Almanya’da enflasyon zirveye ulaştığında (kriz ortamında), genç Adolf Häfele ile Hermann Funk, kaderlerini ellerine alırlar. 1 Aralık’ta Aulendorf, Württemberg’de nalbur dükkanı için nalbur ve alet endüstrisi ürünleri dükkanını açarlar…”
Ülkemizde son dönemde yükselen enflasyon ve piyasalardaki gerginlik düşünüldüğünde “Yatırım yapmayalım” diyenlere verilecek mesaj aslında bu cümlede saklı; “Uzun vadeli düşünen kazanır.”
Çok çalışmak, en iyisini yapmak ve farklı olmak şartıyla.