Girişimci, her hangi bir girişime yatırım yaparken karşısına pek çok belirsizliğin çıkacağını öngörmelidir. Yaratılacak ürün ve hizmetlerin hangi alıcılar tarafından ne miktar ve fiyatta talep göreceği, ham madde ve faaliyet giderlerinin nasıl bir seyir izleyebileceği, finansman kaynaklarına erişim imkânları ile maliyetleri bu belirsizliklerden bazıları olarak öne çıkıyor.
Döviz kurlarının geleceği ve risklerin yönetim kabiliyeti de özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler özelinde girişimlerin var olma mücadelesindeki önemli sınavlardan biridir. Geleceğe ümitle bakan, başarı potansiyeli yüksek pek çok girişim bu konuda sıkıntı yaşıyor ve kepenklerini kapatmak durumunda kalıyor.
Girişimcilerin döviz kurları konusunda ön görülü olmaları ve iyi analiz yapmaları gerektiğini belirten Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, “COVID-19 pandemisinin getirdiği belirsizlikler ve uzun süredir ABD ile Çin arasında devam eden ticaret savaşları, ileriye yönelik kur tahminleri yapmayı global düzeyde bile zorlaştırmaktadır. Dünyadaki ticaretin önemli bir kısmına hükmeden Amerikan Doları’nın zayıflaması ile otoritesinin sorgulanması kur tahminleri yapmayı çok bilinmeyenli bir denklem haline getirmiştir. Nitekim ABD Doları hemen tüm diğer önemli uluslararası para birimleri karşısında değer kaybetmektedir. Konjonktür Türk Lirası’nın geleceği ile ilgili öngörülerde bulunurken sadece ulusal değil global bazdaki makroekonomik değişimleri takip etmeyi de bir zorunluluk haline getirmiştir.” dedi.
Türkiye’de iş yapan sanayiciler başta olmak üzere şirketlerin önemli bir kısmının direkt ya da indirekt olarak dışa bağımlı olduğunu vurgulayan Kuran, “Bu durumda çoğu şirket için kurların artması ile maliyetlerinin artması kaçınılmaz bir durumdur. Kurlardaki artış TL bazındaki işçilik giderlerini reel olarak düşürecek olsa da bu durum ancak emek yoğun faaliyetlerle uğraşan şirketler için olumlu bir yansıma yaratabilir. Diğer büyük çoğunluk eğer ihracat ağırlıklı olarak çalışmıyor ise kurlardaki artıştan genel olarak olumsuz bazda etkilenecektir. Pek çok şirket yurt dışından ithal etmiş olduğu ham madde, yarı mamül veya mamül ile iş yapmakta, sanayici ise ham maddeyi işleyip ürün haline getirmekte veya perakende sektöründe ise ithal ettiği ürünlere direkt aracılık yapmaktadır.12.09.2018 tarihinde yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar kapsamında Türkiye’de istisnalar hariç sadece TL bazında fatura kesilebilmesi ithalat ağırlıklı maliyet alt yapısı oluşturmuş şirketler için kur riskini yönetebilmek bakımından önemli bir engeldir. Şirketler ancak faturalama yapana kadar kurlardaki artışı fiyatlarına yansıtma imkânına sahipken özellikle faturayı kestikten sonra tahsil edene kadar geçen zaman içindeki olası kur artışları karlılıklarını azaltmaktadır. Kurlardaki artışın daha büyük olması durumunda özellikle düşük kârlar ile iş yapmaya çalışan şirketler zarar dahi edip tahsil ettikleri para ile ham maddelerini bile yerine koyamayacak durumda kalabilmektedirler. Sipariş üzerine çalışan sanayi kuruluşları için durum daha da vahim olabilir. Özellikle direkt ithalat yapan dolayısı ile ödemesi döviz bazında olan şirketler siparişi TL alıp üretime geçtikleri tarihten itibaren kur riskine maruz kalmaktadırlar. Üretim süresi görece uzun ise bir de üzerine tahsilat süresi de eklendiğinde olası kur artışlarından etkilenme riski daha da artmaktadır.” dedi.