18 Aralık 2024 Çarşamba
Ana SayfaManşetİş Sağlığı ve Güvenliği ile İş Kazası Kapsamında Koronavirüs Değerlendirmesi

İş Sağlığı ve Güvenliği ile İş Kazası Kapsamında Koronavirüs Değerlendirmesi

Coronavirus (Covid-19) hastalığı, 11/03/2020 tarihinden itibaren Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “pandemi” olarak ilan edilmiş, ülkemizde ve dünyada hızla yayılan bu hastalık hem iktisadi hem de günlük yaşamı önemli ölçüde etkilemiştir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Wuhan şehrinden dünyaya yayılan bu hastalığın, 13/03/2020 tarihinden itibaren merkez üssünün Avrupa olduğu DSÖ tarafından açıklanmıştır. Bilindiği üzere Türkiye ihracatının neredeyse %50’si Birlik ülkelerine yapılmaktadır. Alınan tedbirler ve “gönüllü karantina” uygulamaları ile üretimin etkilenmesinin yanı sıra üretimin kanalize olduğu pazarlar da zor durumda kalmıştır. Tüm bu süreçlerin işletmeler bakımından da bir takım hukuki neticeleri olacağı açıktır.

Bu yazı kapsamında, “salgın” nedeniyle işçi ve işveren bakımından gündeme gelebilecek hukuki meseleler devam eden sözleşmelerin de dikkate alınması suretiyle soru-cevap şeklinde değerlendirilecektir. Yazı serisinin “İş Sağlığı ve Güvenliği ile İş Kazası” konulu ilk bölümünü aşağıda istifadenize sunuyoruz.

  1. İş kazası nedir, hangi zamanlarda gerçekleşebilir ?

İş kazası, işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olaydır. 6331 sayılı  İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun m. 3/I-g hükmüne göre bir olayın iş kazası sayılabilmesi için kazanın işyerinde ya da işin yürütümü nedeniyle olması ve çalışanın ölümüne, vücut bütünlüğünün bozulmasına veya ruhen yada bedenen engelli hâle gelmesine neden olması gerekmektedir. Bunun yanında  5510 sayılı Sosyal Si̇gortalar Ve Genel Sağlık Si̇gortası Kanunu m. 13 hükmüne göre iş kazası tanımı geniş tutulmuş işçinin işyerinde bulunduğu sırada, görevli olarak işyeri dışında başka bir yerde bulunduğu sırada,  işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında iş kazası sayılabilecek bir olaya maruz kalabileceği ayrıca belirtilmiştir.

Burada unutulmamalıdır ki işveren, uzaktan çalışma ilişkisiyle iş verdiği çalışanını da yaptığı işin niteliğini dikkate alarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri hususunda bilgilendirmek, gerekli eğitimi vermek, sağlık gözetimini sağlamak ve çalışanına sağladığı ekipmanla ilgili gerekli iş güvenliği tedbirlerini almakla yükümlüdür.

  1. İşçinin sağlığı işverenin sorumluluğunda mıdır? 

İşveren, kendi bireysel sağlığının yanı sıra yanında çalışan işçinin de sağlığına dikkat etmesi gerekmektedir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde işveren bakımından; sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi, iş sağlığı ve güvenliği hakkında eğitim ve bilgi verilmesi, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması vb. gibi bir takım tedbirlerin alınması yükümlülüğü düzenlenmiştir. İşverenin bu yükümlülüğüyle işçinin maddi varlığının yanı sıra manevi varlığının da korunması amaçlanmaktadır. İşbu husus 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 417. maddesinde de düzenlenmiştir.

Kanunlarla sadece işverene yükümlülük getirilmekle yetinilmemiş, bununla birlikte işçilerin de bu yükümlülüklere uyacakları Türk Borçlar Kanunu’nun 417. maddesinde “işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür” denilmek suretiyle belirtilmiştir.          

  1. İşveren ve işçinin İş Sağlığı ve Güvenliği ve Sosyal Si̇gortalar ve Genel Sağlık Si̇gortası Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı davranmasının hukuki ve cezai müeyyidesi var mıdır, müeyyidelerin işveren lehine hafiflemesi veya ortadan kalkması mümkün müdür?

İşverenin; iş kazası sebebiyle işçiye, yakınlarına ve SGK’ya karşı tazminat yükümlülüğü olduğu gibi cezai müeyyidelerle karşılaşması da söz konusu olur. Bununla birlikte iş kazalarında işverenin hukuki ve cezai sorumluluğu alınması gereken tedbirlerin tümünün alınması, bilgilendirmelerin usulüne uygun olarak yapılması, nedensellik bağının kesilmesi(mücbir sebep ile zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru) vb. durumlara göre azalacak ve hatta belirli durumlarda ortadan kalkabilecektir. İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği kanundan, Sosyal Si̇gortalar Ve Genel Sağlık Si̇gortası Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülüklerine eksiksiz uyması sorumluluğun belirlenmesinde önemlidir.

“İş sağlığı ve güvenliği önlemlerine aykırılık sebebiyle oluşan zararları tazmin etmek amacıyla açılan davalarda işverenin kusuru, zarar miktarına ulaşılmasında büyük önem taşır. Bu nedenle kazanın gerçekleşmesinde tarafların kusur durumlarının çeşitli ihtimallere göre ortaya konulması ve kusurun tazminata ne şekilde etki ettiğinin belirlenmesinde fayda bulunmaktadır.” (YARGITAY 21. HD. E. 2019/5246 K. 2020/975 T. 20.2.2020)

“Taksirle gerçekleştirilen bazı eylemlerin suç olarak tanımlanıp cezai yaptırıma bağlanmasıyla, insanların gittikçe yoğunlaşan ve karmaşık hale gelen toplum hayatı içinde daha dikkatli davranmalarının temin edilmesi amaçlanmaktadır. Kanun ve ortak hayat tecrübesinin sonucu olarak kendisine toplum tarafından yüklenen dikkat ve özen görevini ihlal eden ve bu hareketiyle öngörülebilir zararlı neticeye sebep olan kişinin taksirle işlenen suçlara dair cezai sorumluluğu benimsenmiş, fakat taksirden söz edilmesi için de failin hareketiyle meydana gelen netice arasında nedensellik bağının bulunması ve neticenin öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması aranmıştır.” (YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2014/12-103 K. 2014/552 T. 9.12.2014

  1. Koronavirüs (COVİD-19) salgını “iş kazası” olarak değerlendirilebilir mi?

Öncelikle daha öncede belirtildiği üzere salgından etkilenen çalışanın, iş kazası geçirdiğinin söylenebilmesi için bu kazanın işyerinde ya da işin yürütümü nedeniyle olması gerekmektedir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 15/04/2019 tarihli kararında Ukrayna seferinden dönen bir tır şoförünün, sefer esnasında H1N1 (domuz gribi) virüsüne yakalanması ve bunun neticesinde vefat etmesini iş kazası olarak değerlendirmiştir. İlgili ilamda “Ukrayna’ya yapılan sefer sırasında bulaştığı yukarıda belirtilen rapor kapsamından anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak, daha sonra meydana gelen ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır.” denilmektedir (YARGITAY 21. HD, 2018/5018 E., 2019/2931 K., 15.04.2019 T.). Yargıtay’ın verdiği bu karar ışığında; uyuşmazlık çıkması halinde mahkemeler tarafından Koronavirüs salgını nedeniyle hastalanan veya vefat eden çalışanlar için de iş kazasına maruz kaldıkları yönünde hüküm kurulabilecektir. Daha önce de belirtildiği gibi alınması gereken tedbirlerin tümünün alınması, bilgilendirmelerin usulüne uygun olarak yapılması, nedensellik bağının kesilmesi (mücbir sebep ile zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru) vb. durumlarda işverenin kusuru azalacak ve hatta belirli durumlarda ortadan kalkabilecektir.

Tüm bu durumlarda işverenin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, işçinin işyerinde veya işin yürütümü esnasında Koronavirüs hastalığına yakalanması ve bunun sonucunda ölüm gerçekleşmesi veya vücut bütünlüğünün ruhen ya da bedenen engelli hâle gelmesi halinde “iş kazası”nın varlığının kabulü gerekecektir.

  1. Koronavirüsün işverenin her türlü tedbiri almasına rağmen sakınamayacağı bir olgu olduğu varsayımında işverenin sorumluluğu yine de devam edecek midir?

Koronavirüsün engellenmesi için işverenin her türlü tedbiri almış olmasına rağmen hastalığın işçilere bulaşmasının önüne geçemediği durumlar olabilecektir. Ancak bu durumda İşverenin kusursuz olduğu iş kazalarında da işverenin sorumluluğuna gidilebilecek midir sorusu gündeme gelecektir. Bu durumda konunun mücbir sebep ile beklenmedik hal bağlanmında değerlendirilmesi gerekecektir. Biz koronavirüsün “beklenmeyen hal” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

“Görüldüğü üzere mücbir sebep ve beklenmeyen hâl kavramları, kusurdan bağımsız olmaları, önlenemez olaylar sonucu ortaya çıkmaları ve işverenin sorumluluğunu etkilemeleri nedeniyle benzer iseler de birbirlerinden farklı kavramlardır. Öncelikle mücbir sebep yıldırım, kasırga, savaş vb. daha güçlü olaylar sonucu borcun ihlaline sebep olurken beklenmeyen hâl de bu derece güçlü ve yoğun olaylar söz konusu değildir. Diğer taraftan mücbir sebep illiyet bağının kesilmesi nedeniyle borçlunun sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırırken, beklenmeyen hâl her zaman borçlunun sorumluluğunu tümden ortadan kaldırmamakta bazı durumlarda kısmen sorumluluktan kurtarmaktadır.”(YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2015/10-2682 K. 2019/986 T. 1.10.2019)

Yargıtay’ın ilgili kararlarında “kaçınılmazlık” kavramı üzerinde durulmuş, kaçınılmazlık durumunun iş kazası olgusunu ortadan kaldırmayacağına ve işverenin sorumluluğunun devam edeceğine karar verilmiştir. Ancak bu durumda işveren hakkaniyet gereği zararın tamamından sorumlu olmayacaktır.

“Kaçınılmazlık beklenmeyen hal olarak nitelendirilir. Kaçınılmazlığın bir başka adı da aksi tesadüftür. Kaçınılmazlık öngörülebilir fakat engellenemeyen hadiseleri ifade eder. Bazen her türlü önlemin alınması durumunda dahi iş kazası yada meslek hastalığı meydana gelebilir. Kaçınılmazlık durumunda zararın tümüne işçinin katlanması hakkaniyete uygun düşmez Yargıtay uygulamalarında kaçınılmazlık durumunda sorumluluğun paylaştırılması kural olarak %60 işveren, %40 kazalı kusuru olarak sorumluluğun paylaştırılması şeklindedir.(…) davacılar murisinin ölümü ile neticelenen olayda %100 “kaçınılmazlık” olgusunun etkili olduğu açıktır.” (YARGITAY 21. HD E. 2019/4094 K. 2019/7643 T. 10.12.2019)

  1. Koronovirüse bağlı iş kazalarında illiyet bağının (neden-sonuç ilişkisinin) kurulması mümkün müdür, illiyet bağı nasıl kurulur?

Koronavirüsün iş kazası olarak değerlendirilebileceğini belirttikten sonra, işçinin koronavirüs hastalığının işyerinden veya işin yürütümü nedenlerinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, bu kapsamda iş kazası olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorunu ortaya çıkacaktır. İş kazalarında nedensellik bağının ortadan kaldırılması işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırabilecektir. Koronavirüs kapsamında iş kazalarına bakıldığında hastalığın sonuçları sonradan ortaya çıkacağı için uygun illiyet bağının kurulması önemlidir. Örneğin, işçi hastalığa işin yürütümü esnasında yakalanmış, ancak hastalığın zararlı neticeleri daha sonradan ortaya çıkmışsa (örneğin işçi yıllık izindeyken), hastalığın iş kazası olduğunun kabulü gerekecektir.

Yasada iş kazası, sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olay olarak tanımlandığından, olayın etkilerinin bir süre devam ederek zaman içinde artması ve buna bağlı olarak sonucun daha sonra gerçekleşmesi mümkündür. Yani,iş kazası ani bir olay şeklinde ortaya çıkıp ,buna bağlı olarak zarar, derhal gerçekleşebileceği gibi, gazdan zehirlenme olayında olduğu şekilde etkileri daha sonra da ortaya çıkabilir. Sonradan oluşan zarar ile olay arasında uygun illiyet bağı bulunması koşuluyla olay iş kazası kabul edilmelidir.” (YARGITAY 21. HD. E. 2018/5018 K. 2019/2931 T. 15.4.2019)

  1. İşyerinde alınabilecek tedbirler nelerdir?

Koronavirüs salgını kapsamında değerlendirildiğinde işveren genel olarak aşağıda sayılan tedbirleri alabilecektir. Ancak bu tedbirlerin her işin niteliği ve koşulları çerçevesinde kendi özelinde değerlendirilmesinin doğru olacağı unutulmamalıdır.

  • Gerekli araç ve gereçler sağlanmalı: Maske, eldiven, alkol bazlı dezenfektanlar, ateş ölçümü için gerekli aletler işyerinde bulundurulmalı,
  • Bilgilendirme ve denetim yapılmalı: Bu hastalıktan korunmanın yolları açıklanmalı, tedbirlerin uygulanmalı, ekipmanların kullanımı zorunlu tutulmalı, iş esnasında ve molalarda sosyal mesafenin korunmasına özen gösterilmeli, kişisel temizliğe dikkat edilmeli,
  • İşyeri değişen şartlara uygun hale getirilmeli: Çalışma ortamında çalışanlar arasında mesafe düzenlenmeli, çalışma ortamı dezenfekte edilmeli, sınırlı sayıda müşterinin işyerine girmesi sağlanmalı, çalışma saatleri düzenlenmeli, mümkünse uzaktan çalışmaya geçilmeli, mesailer kaldırılmalı,
  • Kişilerin işe uygunluğu gözetilmeli: Kronik rahatsızlıkları olanlar tespit edilmeli, çalışmalarına izin verilmemeli, çalışanlar arasında annelik gibi durumu hassas olanlara uygun çalışma ortamı sağlanmalı,
  • Tehlike bulunan yerlere girilmemeli: Karantina altında bulunan yerlerin yanı sıra hastalığı kapma ihtimalinin yüksek olduğu yerlere çalışanlar gönderilmemeli,

Tüm bu tedbirler alınırken işçiye gerekli ekipmanın verildiği, çalışma ortamının değişen şartlara uyumlu hale getirildiği vb. gerçekleştirilen tüm değişik ve tedbirlere ilişkin işçinin yazılı onayı alınması, belgelenmesi ve dosyasına konması yerinde olacaktır. İşveren gerekli gördüğü takdirde farklı tedbirleri de yürürlüğe koymaktan çekinmemelidir. İSGK 4. maddesi uyarınca işveren alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri sebebiyle işçisinden masraf talep edemeyecektir.

Yukarıda da belirtildiği üzere, işverenin, yanında çalışan işçi için alması gereken tedbirler konusunda bir sınırlama yoktur. Bu hususta işveren, işyerinde tedbirler alacağı gibi, işçiyi korumak için farklı yollar da deneyebilecektir. Evden çalışma, yıllık izinlerin kullandırımı, telafi çalışması yapılması, ücretsiz izin verilmesi ve kısa çalışma yapılması İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamında gerçekleştirilecek tedbirlere örnek olarak sayılabilir.

  1. İşçinin işyerine gelmeksizin uzaktan çalışması mümkün müdür?

Bilişim imkanlarının gelişmesi sayesinde bazı meslekler ve sektörler için evden veya işyeri dışında başka bir yerden çalışılması imkanı söz konusu olabilmektedir. Yaşanılan bu salgın nedeniyle işverenler, gerekli ekipmanları sağlayarak işçinin evinden çalışmasını böylece kalabalık iş ortamından uzak durmasını sağlayabilir. Uzaktan çalışma esnasında da işverenin sağlık ve güvenlik ile ilgili yükümlülükleri devam etmektedir. 4857 sayılı İş Kanunu m. 14’e göre  “İşveren, uzaktan çalışma ilişkisiyle iş verdiği çalışanın yaptığı işin niteliğini dikkate alarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri hususunda çalışanı bilgilendirmek, gerekli eğitimi vermek, sağlık gözetimini sağlamak ve sağladığı ekipmanla ilgili gerekli iş güvenliği tedbirlerini almakla yükümlüdür.” işveren işçinin uzaktan çalışması sebebiyle iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almaktan kaçınamaz.

Bu olağanüstü durum beraberinde birçok hukuki ihtilafı da gündeme getirecektir. Tüm bu süreçlerde hak kaybına uğramamak adına bir avukattan hukuki destek alınması tarafların menfaatine olacaktır.

Kaynak: ÇEBİ Hukuk & Danışmanlık

 Av. Ömer ÇEBİ – Stj. Av. Batuhan ÖZATA

PROJE BİLGİ FORMU

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yapın

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen isminizi girin

Son Haberler

YAZARLAR

Ayla Özer
365 YAZI