Karabük Üniversitesi (KBÜ) Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü tarafından düzenlenen inşaat mühendisliği ve yer bilimleri alanlarında bilim insanlarının, araştırmacıların, özel sektör temsilcilerinin ve öğrencilerin bir araya geldiği “4. Uluslararası İnşaat Mühendisliği ve Yer Bilimleri Mühendislik Uygulamaları Sempozyumu”nda konuşan İTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper İlki, “İstanbul, Bursa, İzmir gibi deprem bekleyen şehirlerde fazla zamanımız yok” dedi.
“Afet azaltma ve önleme”, “jeotermal enerji”, “jeoloji”, “jeofizik”, “jeokimya” ve “mimarlık ve şehircilik” alanında uzman pek çok bilim insanının bilgi, fikir ve deneyimlerini ulusal ve uluslararası geniş katılımla paylaşarak konu ile ilgili literatüre katkı sağlaması hedeflenen sempozyumun açılışına; KBÜ Rektör yardımcıları Prof. Dr. Mustafa Yaşar ve Prof. Dr. İzzet Açar, İl Afet ve Acil Durum Müdürü Ahmet Ali Artun, davetli katılımcılar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Sempozyumda konuşan İTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Alper İlki, Yönetmeliğe uygun herhangi bir yapının yıkılma durumuyla karşılaşmadıklarını belirterek şunları söyledi:
“1999 depremini yaşadıktan sonra daha çok ders aldığımızı düşünüyorduk. Bakarsanız bir miktar ders almışız. Daha yeni yapılar daha iyi performans gösterdi. Ama buna rağmen tam problemi çözememiş, yeni yapılmış olan bazı yapıların kusurları sebebiyle depremde can kaybına neden olacak şekilde hasar gördüklerini gözlemledik. Başka bir şey daha gözlemledik yeni revize edilen Deprem Yönetmeliğinin oldukça başarılı bir sınav verdiğini gördük çünkü yönetmeliğe uygun herhangi bir yapının yıkılma durumuyla karşılaşmadık. Bütün illerde bu açıdan iyi, yani yönetmelik mevzuatı iyi oldu ama uygulamada maalesef bu kuralların tam olarak yerine getirilemediği, denetim sisteminde bazı aksamalar olduğunu alınan her türlü önleme rağmen gördük. Dolayısıyla bu hem sahadaki uygulamaların iyileştirilmesi hem de denetimlerin daha da iyileştirilmesi gerektiği açık.
Denetimlerin denetiminin yapılması ve yaptırımlarının ağırlaştırılması gerekiyor. İki temel konu var. Biri bundan sonra yapılacak yapıları doğru projelendirip doğru inşa etmek ve can kayıplarını engellemek, ikincisi en az o kadar önemli olan mevcut yapılarımızın daha eski yıllarda yapılan ve depremlerde can kaybına neden olma riskleri yüksek olan yapılarımızın belirlenip bunların depreme karşı performansıyla ilgili iyileştirecek önlemler alınması. Bu tip yapı stoku da çok büyük bir stok olduğu için burada bir önceliklendirmeye gidilmesi şart. Önce en riskli binaların belirlenip can kayıplarına neden olması yüksek olan binaları tespit edip müdahaleleri ve kaynaklarımızı buralara yönlendirmemiz lazım.”
Burada kentsel dönüşümün öneminin ortaya çıktığını vurgulayan İlki, “Kentsel Dönüşüm iki alternatifi olan bir kavram. Binaların yıkılıp yeniden yapılması veya güçlendirilmesi. Binaların güçlendirilmesi aslında uygun olan. Teknik olarak uygun olduğu durumlarda hem yıkıp yeniden yapıma göre daha ekonomik hem de daha hızlı bir yöntem. Özellikle İstanbul, Bursa, İzmir gibi deprem bekleyen şehirlerde fazla zamanımız yok. Fazla kaynağımızın olmadığı da açık. O yüzden kentsel dönüşümü sadece yıkıp yeniden yapmak değil daha etkin olmak, daha fazla can kurtarmak, daha hızlı tepki göstermek açısından uygun olan yerlerde güçlendirme düşünmek gerekiyor.” dedi.