Yapılan son araştırmalara göre dünya gıda ihtiyacı 30 yıl sonra 60 kat artmış olacak. 2030 yılına geldiğimizde ise 122 milyon insan açlıkla yüz yüze gelecek. Türkiye’de ise son 10 yılda, Hollanda’nın yüz ölçümünün yarısı kadar tarım toprağı kaybedildi. Geleceği tasarlamak için çiftliklere entegre ve sürdürülebilir sistemler dizayn etmek her geçen gün daha çok önem kazanıyor. Bu gerçeklikten yola çıkarak Türkiye ve Hollanda’dan mimarlar, sanatçılar, bilim insanları, sosyologlar, araştırmacılar ve şehir planlamacıları ile şefler, “Farm to Fork” konferansında bir araya gelerek, tarımın alternatif geleceğini tartıştı. 18 Şubat 2020 tarihinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde gerçekleştirilen konferansın ana teması “Çiftlikten Sofraya”ydı. Inter National Design (IND) tarafından düzenlenen, Hollanda Stimulerings Fond ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin desteği ile organize edilen etkinlik, 18 Şubat 2020 tarihinde tüm gün boyunca, yüksek katılımla düzenlendi.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Handan İnci Elçi’nin açılış konuşmasını yaptığı konferansın öğleden önceki bölümünde, MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sema Ergönül, IND [Inter.National.Design] Kurucu Ortağı Felix Madrazo, Prof. Hasan Hayri Tok, Doçent Kaya Sönmezler ve Prof. Dr. Güzin Konuk, yediğimiz ve eriştiğimiz gıdaların sofralarımıza nasıl ulaştığını ve bu yolculuğun yüzyıllar boyu nasıl dönüştüğünü masaya yatırdı. Bu bölümde ayrıca Hollanda’nın tarım alanında en yenilikçi deneylerinden Wageningen Üniversitesi tarafından geliştirilen Amsterdam’ın kuzeyinde Almere şehri “Oosterwold” yerleşkesinin kentsel tarım planlama tekniği ile Goldsmith Company tarafından geliştirilen Rotterdam’daki “Yüzen Çiftlik” projeleri katılımcılara ilham verdi.
Gıdanın geleceği için “bilmek” yetecek mi?
Özellikle çiftçilik ve tarım uygulamalarının salt bilgiyle değil, ciddi bir deneyim ile transfer edildiğinde hemfikir olan konuşmacılar, çiftçilikte kuşaktan kuşağa deneyim aktarımını geri kazanmanın önemini vurguladılar.
Erzincan’dan başarı hikayesi: Lokal ile modernin sentezi – Palanga Sanat ve Mimarlık Çiftliği
Konferansın, ikinci bölümünün ana konusu, Erzincan ovasında holistik ve biyodinamik yöntemlerle 1888 yılından beri besi hayvancılığı yapan ve 2016 yılından itibaren Kutluğ Ataman tarafından dönüştürülen Mehmet Ali Bey Palangası oldu. Şimdiki ismi ile Palanga Sanat ve Mimarlık Çiftliği (PAAF), “sağlıklı toprak sağlıklı hayvan, sağlıklı hayvan sağlıklı insan” mottosu ile yola çıkılan 1000 dönümlük bir arazide, toprağın sürülmediği, kendiliğinden yetişen her türlü doğal otun korunduğu bir alanı temsil ediyor. Burada tam anlamıyla serbest tam açık büyükbaş damızlık ve besi hayvancılığı yapılıyor. Mutlu ve sağlıklı, serbest dolaşan hayvanlar ve onların ekosistemi, döngüsü ile sağlıklı gıda temin etmek için dizayn edilen Palanga’da çeşitli disiplinler kendi uzmanlıklarını ortaya koymuştur.
Sağlıklı beslenmek için döngüyü kim yönetecek? Mutlu doğa, mutlu hayvan ve mutlu insan döngüsünün tek “mimarı” mimarlar mı?
Arkitera işveren ödüllü Palanga Projesine farklı fonksiyonlarda mekanlar tasarlayarak katkı sağlayan mimar ve sanatçı kadrosu Nevzat Sayın, Hasan Çalışlar, Arman Akdoğan, Cem Sorguç, Kerem Piker, Selin Maner,, Oral Göktaş, Giovanni Bellotti, Mevce ve Eren Çiraci, Dilara Demiralp konuyla ilgili görüşlerini paylaştılar.
Ayrıca, sürdürülebilir gıda şehirlerinin imkanları ve İstanbul’da kentsel çiftçiliğin önündeki zorlukların masaya yatırıldığı seansta, Biyogaz Uzmanı ve Makine Mühendisi Barış Samir Anadolu’daki şehirlerde ve kırsal alanlarda enerji üretimi ve kullanımı ile ilgili çiftlik sahiplerini ve işletmelerini ilgilendiren önemli bilgiler verdi. Ayrıca, Elektrik mühendisi Özgür Şahin, tarım ve hayvancılık endüstrisinin Palanga örneği ile kapalı devre enerji tasarımının nasıl geliştirilebileceği konusunda yorumlarını sundu.
Her gün her dakika “yemek” konuşuyoruz
Boğaziçi Üniversitesi Profesörü ünlü sosyolog Zafer Yenal’ın son konuşmacı olduğu konferansta Yenal “Herkes hep yemekten bahsediyor. Evet, giderek ısınan bir dünyada yaşıyoruz, özellikle tarım ve hayvancılıkla ilgili önemli kaygılarımız var. Yani ‘bugün ne yiyeceğiz?’ sorusunu sorarken sağlıklı gıdaya nasıl ulaşacağımızla ilgili bir kaygı ve korku halindeyiz. Diğer taraftan da yemek büyük bir arzu nesnesi. Şehir hayatı artık yemeği sadece yemek olarak değil, hayatın önemli bir parçası olarak görüyor” derken, iki türlü konuşmanın da gıda ile olan ilişkilerimizin ne kadar bozulduğunun ispatı olarak yorumluyor. “Yemek, tasarım ve geleceği”” isimli sunumunda araştırmalarını ortaya koyan Yenal, dünyadaki aile çiftlikleri tarafından işletilen alanların oranlarını da aktardı. Bu oranlar Asya’da yüzde 85, Kuzey ve Orta Amerika’da yüzde 83, Avrupa’da yüzde 68.