Kira sözleşmesiyle ilgili Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin reddettiği bir karar Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nden emsal teşkil edecek bir kararla kiracının aleyhine döndü..
Kira sözleşmesinde kabul edilen kiralama süresi bağlayıcı oldu
Ankara’da bir şirket; 1 ocak 2012 tarihinde düzenlenen bir sözleşmeyle aylık 14 bin TL kira bedeliyle bir iş yeri kiraladı. Taraflar arasında 5 yıllık olarak düzenlenen kira sözleşmesinde kiraya veren taraf; sözleşmeye kiracının 5 yıldan önce çıkması durumunda arada kalan ayların kirasını da ödeyeceğini maddesini koydu, kiralayan taraf ta sözleşmeyi bu maddeyle birlikte imzaladı.
İzleyen yıllarda işlerinin kötüye gittiğini ve bu kira bedelini ödeyemeyeceğini belirten şirket sözleşmede belirtilen tarihin dolmasına 21 ay kala kiraya veren tarafa bir ihtarname göndererek kirayı feshettiğini açıklayarak işyerini boşaltarak işyerinin anahtarını kiralayana teslim etti.
Daha sonra kiraya veren taraf; işyerini boşaltan kiracıdan sözleşmede yazılan maddeye göre erken boşalttığı ayların kirasını talep ederek icra takibi başlattı. Buna itiraz eden kiracı firma da Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açtığı bir dava ile icraya itiraz etti. Görülen davada mülk sahibi duruşmada verdiği ifadesinde sözleşme süresi devam ederken mülkü tahliye ve terk etmesinin kira sözleşmesine aykırı olduğunu, davalı hakkında cezai şart bedelinin tahsili için yapılan takibe davalının itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline karar verilmesini istedi. Karşı tarafın avukatı da sözleşmenin ilgili maddesindeki düzenlemenin tazminat niteliğinde olduğundan ve taşınmazın tahliyeden hemen sonra yeniden kiraya verilerek boş kalmadığından dolayı davacının herhangi bir zararının olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etti. Tarafları dinleyen Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi tarafların anlaşarak taşınmazın tahliye edildiği ve tahliyeden sonra da taşınmazın hemen kiraya verildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verdi.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nden tartışmaya açık karar
Mahkeme kararını mülk sahibinin temyiz etmesinden sonra dava Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’ne intikal etti.
Daire; sözleşme hukukuna egemen olan sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin hukukta kabul edildiğine işaret ederek; “Sözleşmeye bağlılık ilkesi uyarınca taraflar sözleşme süresi ile bağlı olup kural olarak akdin süresinden önce feshi mümkün değildir. Aksi durumda haklı bir sebep olmaksızın sözleşmeyi fesheden tarafın, karşı tarafın zararını tazmin etme yükümlülüğü doğar. Ancak sözleşmede kiracı lehine erken fesih hakkı tanınabilir. Bu durumda feshin sözleşmede kararlaştırılan koşullara uygun olması gerekir. Taraflar arasındaki kira sözleşmesinde kiracıya herhangi bir bedel veya tazminat ödemeksizin erken fesih hakkı tanınmamıştır. Kira süresi bitiminden önce kiralananı erken tahliye eden kiracı şirket sözleşme gereğince kira süresi sonuna kadar tüm kiraları ödemekle yükümlüdür. Taraflar arasında düzenlenen tahliye protokolünde; davacı kiraya veren, sözleşme kapsamındaki alacaklarını saklı tutmuş olup, davacı tarafından anahtarın teslim alınması da cezai şart talebinden vazgeçildiği şeklinde yorumlanamaz. Bu sebeple mahkemece sözleşme hükmüne göre kiracının cezai şart olarak sözleşme süresi sonuna kadar olan kira bedelinden sorumlu olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Temyiz itirazlarının kabulü hükmün bozulmasına oy birliğiyle karar verildi” şeklinde benzer davalara emsal teşkil edecek ve tartışmaya açık bir karar verdi.
Kaynak: Sabah.com.tr