İnşaat sketörünün dört büyük ismi olan Ahmet Taçyıldız, Ömer Faruk Çelik, Süleyman Varlıbaş ve Ali Ağaoğlu, bugünlere nasıl geldiklerinden inşa ettikleri konutların sağlamlığına kadar pek çok konu hakkında samimi açıklamalarda bulundular..
İstanbul'un bir yakasından diğerine, haberden habere giderken, uzun zaman önce düştü bu fikir aklıma. Her yerde onların yaptıkları binalar ve reklamları vardı. İnsanlara sadece yeni bir daire değil, yeni bir yaşam biçimi sunuyorlardı. Aralarından biri epey sivrilmiş, süperstar kadar bilinir ve tanınır olmuştu. Ya diğerleri? Onları da tanımak istemez miydi Türk halkı? Üstelik İstanbul'u bekleyen büyük deprem yaklaşırken, sorulacak sorular yok muydu 'konutların efendileri'ne? Benim sorularım vardı ve hepsine sordum: "Yaptığınız binalara kefil misiniz?" Fakat bu sorudan daha zoru varmış; konutların efendilerini yan yana getirmek. Günlerimi aldı… Ama sonuç muhteşem oldu. Fotoğraf servisimizden Kutup'la (Dalgakıran) 'uçtuk'. Bizimle birlikte onlar da uçtu. Bir yandan makyajları yapılırken, bir yandan bu fotoğrafı tartıştılar aralarında. Sadece Ali Ağaoğlu'nda değil, Süleyman Varlıbaş, Ömer Faruk Çelik ve Ahmet Taçyıldız'da da varmış o star ışığı! Ve buna belki de en çok hayatı modellerin arasında geçen Zekai Demir şaşırdı. O kadar doğal ve zorlanmadan poz verdiler ki… Çekimleri yaptığımız Diagonal Stüdyoları'ndaki tüm arkadaşlara, müthiş fotoğraf için stüdyonun sahibi Zekai Demir'e ve Kutup Dalgakıran'a teşekkür ederim.
AHMET TAÇYILDIZ GAP İNŞAAT – ÇALIK GAYRİMENKUL GRUP BAŞKANI
KONUTTA SAĞLAMLIK VE ESTETİK OLMALI
– Gayrimenkul sektörüne ne zaman atılmaya karar verdiniz?
– Çalık Holding'in iş hayatındaki temelleri aslında 1930'lara dayanıyor. Tekstille başladığımız yolculuğumuza bugün yedi ayrı sektörde devam ediyoruz. Ahmet Çalık Bey'in iş hayatındaki disiplini, yüksek çalışma performansı ve vizyoner bakış açısı aslında faaliyet gösterdiğimiz bütün alanlardaki liderliğin ve başarının özünü oluşturuyor. Sanayi ile başlayan iş hayatımız bugün sanayi, ticaret, bankacılık ve hizmet sektörleri gibi birçok sektörde sanayicilikle üretimden güç alıyor. Çalık Grubu, oluşturulan bu katma değerle sektörünün lider şirketlerini tek çatı altında toplayan güçlü bir holding olarak konumlanmış durumda. İnşaat ve gayrimenkul sektörü ise; Çalık Holding'in temel iş sahalarından biridir. Gap İnşaat olarak 8 ülkede birçok projeyi hayata geçirdik. Bu büyüme paralelinde özellikle 90'lı yılların sonundan itibaren Dünyanın En Büyük 225 Uluslararası Müteahhidi listesinde yer almayı başardık. Bugün geldiğimiz noktada dünyanın birçok bölgesinde faaliyet gösteren, üç kıtada şantiyeleri olan, Türkiye'de ise Çalık Gayrimenkul bünyesinde 4 milyar dolarlık portföy büyüklüğüne sahip bir şirket konumundayız.
– Kendinizi diğer inşaat ve konut şirketlerinden farklı olarak nerede konumlandırıyorsunuz?
– Gap İnşaat olarak bizi ayrıştıran özelliğimiz uzun yıllardır yurt dışında kazandığımız tecrübeyi, birikimi Türkiye'ye taşıyor olmamızdır. Gap İnşaat olarak bizi farklı kılan sanayi inşaatlarından altyapı çalışmalarına, konut ve ofis projelerine kadar birçok alanda büyük projelere imza atmış bir firma olmamızdır. Şimdi bu büyük kazanımlarla yurt dışında çalışmaya devam ederken Türkiye'de de prime projelere odaklanmış durumdayız. Güçlü taahhüt firması kimliğimize yepyeni bir ünvan daha eklemek istiyoruz. Bu da tüketici odaklı bir şirket olmak. Gayrimenkul geliştiricisi bir şirket olarak ortaya koyduğumuz nitelikli ve öncü projelerimizle tüketicinin dikkatini çekmeye başladık. Bu yönüyle GAP İnşaat ve Çalık Gayrimenkul'e yepyeni bir kas daha ekleyip, rekabet yeteneği kazandırıyoruz.
– Artık bir konut yerine, bir yaşam biçimi sunuluyor alıcılara. Siz alıcılara sunduğunuz yaşam biçimini nasıl tanımlıyorsunuz?
– Özellikle proje geliştirme süreçlerinde bölgeden ve projeden konut sahibi olmak isteyecek müşteri profilinin beklentilerini ve isteklerini doğru tespit etmek ve bu doğrultuda proje üretmek çok önemli. Belirttiğiniz gibi artık konut projeleri yatırımcılarına yalnızca dört duvar sunmak yerine bir yaşam biçimi vadediyor. Bu anlamda privacy dediğimiz müşteriye ne kadar özel yaşam alanı verdiğinizle ve diğer sosyal imkanlarla rakiplerinizden farklılaşıyorsunuz. Gap İnşaat olarak bu anlayışla proje geliştirme süreçlerinde bunu dikkate alarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ataşehir'de inşa ettiğimiz Metropol İstanbul, Altunizade'de devam eden projemiz Şehrizar Konakları ve Türkiye'nin ilk kentsel yenileme projesi olma özelliği taşıyan Tarlabaşı Kentsel Yenileme Projesi bunlar için doğru birer örnek olacaktır.
– İstanbul için beklenen büyük depreme hazır mı binalarınız? 'Binalarımıza kefiliz' diyebilir misiniz?
– Hemen belirtmeliyim ki; konu deprem gibi kritik bir konu olunca sahip olduğumuz sektörel tecrübe ile mütevazi konuşmanın bir anlamı aslında yok. Konutta sağlamlık ve estetik olmazsa olmaz. Uzun yıllardır özellikle yurtdışında deprem riski yüksek bölgelerde çok sayıda proje ürettiğimiz için bu alanda Türkiye'de en deneyimli firmalardan biri olduğumuzu söyleyebiliriz.
ÖMER FARUK ÇELİK SİNPAŞ GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIĞI BAŞKANI
İNSANLAR EV DEĞİL, STATÜ İSTİYOR!
– Gayrimenkul sektörüne ne zaman atıldınız?
– 1974 yılında şirketimizi Avni Çelik kurdu. Ankara Meşrutiyet Caddesi'nde. Sahil bölgelerini gözüne kestirdiği için, şirketin adını da Sahil İnşaat Pazarlama koydu. Avni Bey'le amca çocuğuyuz. 1988 yılında SİNPAŞ'a geldim. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ve İcra Kurulu Başkanıyım. 2007 yılında şirketin yarısını halka açmak istedik. SİNPAŞ GYO'yu kurduk. Böylece SİNPAŞ GYO'yu da ben yönetir oldum. GYO'nun yüzde 49'u halka açık, yüzde 51'de ailede. Ayrıca Konut Geliştiricileri Derneği'nin de başkanlığını yürütüyorum.
– Eğitiminiz?
– Liseden terkim. Üniversitelere konuşma yapmaya davet edildiğimde, çocuklara 'Ben iyi örnek değilim, bana bakmayın, okuyun,' diyorum. (Gülüyor.)
– Peki, üniversite okusaydınız hangi bölümü seçmek isterdiniz?
– İşletme ya da mimarlık okurdum.
– 80'li yıllardaki müşteri profilinizle, 90'lı yıllardaki ve bugünkü müşterilerinizin tercihleri nasıl farklılık gösteriyor?
– 80'lerdeki algı 'Aman başımızı sokacak bir evimiz olsun, yeter! Yarın işsiz güçsüz kalırsak, hiç değilse kira ödemek zorunda kalmayalım,' idi. 90'lı yılların sonunda 'Başımızı sokacak bir evimiz olsun, ama biraz da şık olsun,' algısına gelindi. Şimdi 'Statümüze göre lüks bir evde yaşayalım, bir de kira geliri getirecek bir daire daha alalım,' düşüncesi hakim. Ev ikinci plana düştü. Müşteri artık statü istiyor. Gelir seviyesi arttıkça, insanlar kendi statüsündeki insanlarla bir arada olabilecekleri sosyal ortamlar aramaya başladı. Kariyerine yakın insanlarla bir yerde oturacağı, çocuklarının birlikte oynayacağı, lüks yaşam alanları arıyorlar.
– Rakiplerinizden hangi özelliğinizle sıyrıldığınızı düşünüyorsunuz?
– Çok yeni bir anket yaptırdık. 'Neden bizi tercih ettiniz?' diye sorduğumuzda aldığımız ilk cevap 'Güvendiğimiz için,' oldu. Müşteri sizden ev aldığı gün, ona aslında o evin hayalini satıyorsunuz. Bir maketten görerek sözleşmeyi imzalıyor, gelip parasını ödüyor. Güvenilir bir marka olmasanız, kimse görmediği evi sizden satın almaz. Biz yıllardır 'En fazla ciro yapan şirket olalım,' değil, 'İşin en iyisini yapmaya çalışan firma olalım,' dedik.
– Bir daireye girdiğinizde, notunuzu vermek için alıcı gözüyle ilk nereye bakarsınız?
– En basit detaylarına bakarım. Mesela süpürgeliğin nasıl döşendiğine… O ayrıntı, genel ile ilgili hemen bir fikir verir.
– Gayrimenkuldeki arz patlaması bir kriz yaratır mı? Bu sizi nasıl etkiler?
– Hayır. Türkiye'deki gayrimenkul sektörü, 10 yıl sonra bile lokomotif sektörlerinden biri olarak ihtiyacı karşılamaya devam edecek.
– Mütekabiliyet yasası kalktıktan sonra yabancı alıcıdan beklediğiniz ilgiyi gördünüz mü?
– Biz mütekabiliyet yasasını sektör olarak belki dört-beş yıldır söylüyoruz. Gerekçemiz şu: Biz 1970-80'lerdeki Türkiye değiliz. Artık özgüveni yüksek bir ülkeyiz. Yabancılar Türkiye'den ev alabilsinler. Ama Türk halkı hâlâ biraz tutucu. Yabancılarla aynı sitede yaşamaya henüz hazır değiller gibi gözüküyor.
– 'Deprem yönetmeliği çıkmadan önceki inşaatlarımıza ve yönetmelikten sonra yaptığımız binalara kefiliz,' diyor musunuz?
– Biz her zaman güçlü bina yaptık. Sonuna kadar kefiliz. Depremde önemli olan, binanın içerideki insanları tahliye edecek, onları burunları bile kanamadan dışarıya çıkaracak kadar sağlam olmasıdır.
SÜLEYMAN VARLIBAŞ VARYAP YÖNETİM KURULU BAŞKANI
100 METRE ÖTEDEN UYGULAMADAKİ HATAYI GÖRÜRÜM
– Süleyman Varlıbaş kimdir?
– Trabzonluyum, 1951'de Çaykara'nın Ulucami köyünde doğdum. İlkokulu köyde okudum, üniversiteyi Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde. Ziraat Fakültesini bitirdim. Çaykur'un değişik fabrikalarında idarecilik yaptım. 1980'de kendi isteğimle özel sektöre geçtim. Ailemizin bir kısmı Hatay'da. Trabzon köylerinde bir sel felaketi olmuştu, bazı köyler Hatay'a taşındı. Biz de Hatay'a iskan edildik. Hatay'da Amik ovasında tarlalarımız vardı. Hatay'ı çok severim. Rahmetli babam 1970'li yıllarda inşaat, taahhüt işleri yapıyordu. Babam, birader ve ben, Varlıbaşlar İnşaat Şirketi'ni kurduk. Elektrik ile başladık, enerji hatları, yol, okul, hastaneler, TEKEL'in tütün işleme tesisleri, aklınıza ne gelirse. En son Galatasaray'ın Seyrantepe'deki stadını, Çağlayan Adliye Sarayı'nı, Danıştay binasını yaptık. 35 yılım var meslekte. 2000 yılı, inşaat ve taahhüt işlerinde büyük işler yapmaya başladığımız bir dönem. Bu, Allah'ın lütfudur.
– İnşaatçıların çoğu Karadenizli. Bu bir tesadüf mü? Yoksa genlerinde mi var?
– Karadeniz yamaçlıdır. İnsanların ihtiyaçlarını ancak dışarıdan karşılayabileceği, hayat şartlarının zorlu olduğu bir coğrafyadır. Belki bu arayış bizleri dışarıda başka işler yapmaya zorladı. İnşaat bunlardan en önemlisidir. Hayal gücümüzü zorladık. Hayal kurmayı, kurduğu hayalleri gerçekleştirmeyi seven bir yapım var.
– Depreme hazır mısınız? Bugüne kadar yaptığınız tüm binalara kefil misiniz?
– Binalarıma o kadar kefilim ki; şehir yıkılsa benim binam ayakta kalır. İçeriden çıkmadan hayatlarını sürdürebilirler burada. Yani İstanbul'da olabilecek büyük deprem riski göz önüne alınarak, kriterleri onun da üstüne çıkartarak depremden etkilenmeyecek binalar inşa ediyoruz.
– Uzun yıllar boks yaptığınızı duydum. Boks size ne öğretti?
– Boksta rakibinizle değil, kendinizle savaşıyorsunuz. Aslında kendi zaafınızı görüyorsunuz. İnsan zaafını bildiği ve onu giderecek tedbiri aldığı zaman güçlü olur. Zaafınızı bilmeden rakiplerinizle baş edemezsiniz.
– Rakiplerinizden farkınız?
– Türkiye'yi dünyada temsil eden en üst düzey markalardan biriyiz. Artık Türkiye ile değil dünya ile yarışıyoruz. Dünyada aldığımız ödüller bunu kanıtlıyor.
– Bir daireye girdiğinizde ilk olarak neye bakarsınız?
– Önce tasarıma, sonra uygulamaya bakarım. Yüz metre öteden uygulamadaki hatayı görürüm. 40 yılım inşaatta geçti. Malzemeyi bir çok inşaat mühendisinden daha iyi tanırım.
– Daire alacak insanlara tavsiyeniz ne olur?
– Önce projesine, kimin yaptığına bakacaksın ve nasıl, hangi kriterlere göre yapıldığını araştıracaksın. Tecrübe çok önemlidir. Kimin yaptığı her şeyden çok önemlidir. Mesela Varyap Meridian'de C-60 beton uyguladım. Türkiye'de şu ana kadar uygulaması olmayan bir şey. Demir gibi sağlam ve elastik.
– Hobiniz var mı?
– Çok gezmek ve arsa almak. Gelişmeye en müsait yerde arsa alırım. Hiçkimsenin ilgilenmediği yerde arsalarım var. Günü geldiğinde o arsanın etrafı gelişiyor. Çocuklar soruyor 'Baba burayı ne zaman almıştık?' diye. O gün geldiği zaman, bakıyorsun ki çok kıymetli bir ürün kapmışsın. Parayı para olarak tutmayı sevmeyen bir insanım; hep gayrimenkule, arsaya yatırdım. Elimizde büyük miktarda para olduğu zaman ya arsaya ya da projeye yatırırız. Bir hobim de tabancadır. Karadeniz erkeğinin aksesuarıdır tabanca. İki şey severim; bir saat, bir de silah….
ALİ AĞAOĞLU AĞAOĞLU ŞİRKETLER GRUBU BAŞKANI
ÜNİVERSİTEYE GİTSEYDİM, MİMARLIK OKUMAK İSTERDİM
– Babanız hastalandığı için gayrimenkul işini siz devralmışsşınız çok erken yaşta. Kaç senesiydi?
– 1975! Babamın rahatsızlanması beni korkutmuştu ama işten hiçbir zaman yılmadım, korkmadım. Karadeniz insanı, orada yaşayabilmek için doğa ile sürekli bir mücadele ve kavga halindedir. Bu yüzden hayal gücü kuvvetli, iyi müteahhitler çıkıyor Karadeniz'den. Ben Ofluyum, gurur duyuyorum Oflu olmaktan.
– Liseyi yarım bırakmışsınız.
– Evet, lise sonda bıraktım. Yoğun tempo nedeniyle vaktim olmadı mezun olmaya. Üniversite okusaydım, mimarlık okumak isterdim.
– Rakiplerinizden hangi özelliğinizle sıyrılıyorsunuz?
– Bugün gidin Tüketici Mahkemesi'ne, orada tek davası olmayan biziz. Türkiye'de nitelikli konut konseptini biz başlattık. Konutu sığınak olmaktan çıkarıp bir yaşam biçimi, statü haline getirdik. Bizden orta sınıf ev alır. Biz A gelir grubu insanlarının yaşam standardını, B gelir grubuna monte ettik. Müşterilerimin yüzde 88'i; 25-50 yaş arası, beyaz yakalı, üniversite mezunu, çocuklu, eğitimli, yeme içmesini bilen, kültürlü kişiler. Jet sosyeteye daire satma iddiam yok. Mahalle kültürüyle yetişmiş bir insanım. Biz mahallemizde babamızı ne kadar sayıyorsak, komşumuza da aynı saygıyı gösterirdik. Türk toplumunda 'Ev alma, komşu al,' lafı vardır. Yaptığımız sitelerde komşuluk ilişkisinin geliştiği yaşam ortamları sunuyoruz. Spor yapabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, çocuklarını bir araya getirebilecekleri… Çünkü şehirler öylesine büyüdü ki, çocuğu sokağa bırakma şansınız yok.
– Kimler sizden ev alabilir? Bir bütçe verin…
– Karı koca çalışıp, ayda 2 bin lira taksit ödeyebilen insanlar bizden ev alabilirler. 10 yıla kadar taksitle. B gelir grubunun altına inemiyoruz, B'nin eksisine inebiliyoruz ama C'ye inemiyoruz. Asıl onların daha çok konuta ihtiyacı var ama özel sektör olarak bizim C gelir grubuna proje üretme şansımız çok az. Arazi fiyatları inanılmaz pahalı. Zaten bir konutun maliyetinin yüzde 50'sinden fazlasını arsa ve arazi oluşturuyor.
– Beklenen büyük depreme hazır mısınız? Bütün inşaatlarınıza kefil misiniz?
– Deprem yönetmeliği öncesi de sonrası da yaptığım bütün inşaatların arkasındayım. Binalarımın hepsine kefilim. Deprem olduğu zaman 'Sokakta daha çok tehlike var, binaya gir,' diyebilecek kadar güveniyoruz inşaatlarımıza. Ben 25 sene önce aldığım arsalara bugün proje yapıyorum. 25 sene sonra yapacağım projeler için de bugün arsa alıyorum. İstanbul Gebze ve Silivri tarafına doğru büyüyecek. O bölgelerden arazi alıyorum şimdi.
– Beton mu, yoksa orman mı sizin için daha önemli?
– Bunun tartışması dahi olmaz. Bir tane ağaç için yapamayacağım şey yoktur. İnsanlar söylediklerimi çarpıttı. 'Ormanın içine ev yapıyorum,' demedim. 'Evinizin yakınında böyle bir orman var,' dedim.
– Vicdanınızla cüzdanınız arasında kaldığınız zaman hangisini seçersiniz?
– Kesinlikle vicdanımı.
– Maddiyat mı, maneviyat mı?
– Kesinlikle maneviyat. Babam 84 yaşında. 'Oğlum parayı başının üstüne alırsan, para her zaman seni çökertir. Parayı ayağının altına alırsan, o zaman yücelirsin. Kazanmasını bileceksin ama paranın esiri olmayacaksın,' der. Hiçbir zaman paranın esiri olmadım. Kahramanım babam. İş yapma becerisini ondan almışım. Her sabahın çaycıdan önce işimin başındayım. Yanımda isterse Adriana Lima olsun, sabah 07.00'de işimin başındayımdır.
– İnşaattan başka nelere meraklısınız?
– Güzel arabalara binmeyi seviyorum. 25 adet klasik otomobilim var. Bir de saat severim. Gördüğüm güzel bir saati mutlaka alırım. Çakma hiçbir şey kullanmadım. Taşı da severim, ama en çok inşaat taşını severim.