Günümüzde, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerin başlıca gündem konularına baktığımızda enerji sektörünü ilk sıralarda görüyoruz. Bunun bir sebebi kuşkusuz talebin hızlı bir şekilde artıyor ve arz-talep dengesinin giderek daha hassas bir noktaya geliyor olması. Bir diğer önemli sebebi ise, yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırım yetersizliğinden dolayı enerji üretiminin sürdürülebilir ve temiz enerji noktasından giderek uzaklaşması. Dünya genelinde enerji tüketimi; gelişmekte olan toplulukların büyüme eğilimleri, sanayileşme ve kentleşmenin devam etmesi, nüfus artışı gibi nedenlerle son 40 yılda ikiye katlandı. 2035 yılı senaryosu ise bu rakamın %40 üzerinde bir tüketim olacağı yönünde.
Türkiye enerji gündemine baktığımızda ise yine benzer bir tabloyla karşılaşıyoruz. Türkiye, 2002 yılından bu yana elektrik ve doğalgazda Çin’den sonra en fazla talep artış hızına sahip ikinci büyük ekonomi olmuştur ve önümüzdeki yıllarda da enerji tüketiminin dünya ortalamasının iki katından fazla artacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizde elektriğin %45’inin doğalgazdan üretildiği, doğalgazın ise %97’sinin ithal edildiği düşünüldüğünde, enerjiden kaynaklı cari açık ekonomimiz üzerinde büyük bir yüktür.
Bu noktada, yaşanan enerji açığını kapatmak için iki çözüm olduğunu düşünüyoruz. Bunlardan birincisi, daha fazla üretmek ki bu durum fosil yakıtlara yönelinmesi durumunda daha farklı çevresel problemler doğurmaktadır. İkincisi ise, daha az tüketmek, yani enerji kullanımında tasarrufa gitmektir. Bu doğrultuda; enerji verimliliğinin, akıllı ve geleceği düşünen enerji politikaları içerisinde giderek daha önemli bir rol oynadığını görmekteyiz. Enerji verimliğini hedef alan çevre dostu ve enerji tasarrufu sağlayan uygulamalar, dünyada son 20 yıldır artarken; Türkiye'de ise son dönemde hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. Binaların enerji tüketimindeki payları göz önüne alındığında ise tasarrufa buralardan başlamak doğru bir hamle olacaktır.
Enerjinin yüzde 40’ının da binalarda kullanıldığını düşünecek olursak; mevcut binalarda sadece ısıtma verimliliğini artıracak uygulamalarla enerji tasarrufunda yüzde 25’lik bir iyileşme sağlanabilir. Bu iyileşme rakamıyla da, Türkiye enerji konusunda yılda yaklaşık 5-6 milyar dolarlık tasarruf sağlayabilir. Bu yüzden özellikle enerji verimliliği uygulamalarının, gerek çevresel gerek toplumsal gerekse ekonomik açıdan sürdürülebilir bir gelecek için çok kritik olduğunu görülmektedir.
Önümüzdeki günlerde çıkması beklenen kentsel dönüşüm yasası da, enerji verimli projelerin hayata geçirilmesi ve varolan binaların bu yönde dönüştürülmesi için önemli bir fırsat olacaktır. Yasa kapsamında yenilenecek yapıların bu bakış açısıyla yapılması Türkiye üzerinden yüklü bir enerji faturasını da kaldıracaktır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın "Yeşil binaların yapımı ve doğa dostu malzemelerin üretilmesi konusunda teşvikler gelecek” açıklaması da önemli adımlar atılmasının yolunu açacaktır. Bu doğrultuda, tüm gayrimenkul sektörünün yeni hedefini “yeşil kalkınma” için “yeşil binalar” doğrultusunda koyacağına inanıyoruz.
