Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, enflasyon tahminlerinde herhangi bir değişikliğe gitmeyerek 2023 yıl sonu tahminini yüzde 22,3, gelecek yıl sonu tahminini de yüzde 8,8’de sabit tuttuklarını bildirdi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu, yılın ikinci Enflasyon Raporu’nun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi’nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, tahminlerine baz teşkil eden temel varsayımlarla ilgili olarak emtia fiyatlarındaki aşağı yönlü seyri dikkate aldıklarını dile getirdi.
İthalat fiyatlarında 2023 yılı için aşağı yönlü beklentilerinin güçlendiğine işaret eden Kavcıoğlu, bir önceki rapor dönemine göre küresel büyümenin bölgesel olarak daha dengeli ve hızlı toparlandığını, arz kısıtlarının ve tedarik koşullarının tahmin ettiklerinden daha güçlü iyileştiğini gözlemlediklerini anlattı.
Kavcıoğlu, enerji ve emtia fiyatlarının bir önceki raporda beklediklerinden daha olumlu gerçekleşeceğini varsaydıklarına işaret ederek, “Küresel koşulların ve artan yerli tedarikin desteğiyle enerji fiyatlarının tüketicilere yılın başına kıyasla daha uygun şekilde yansıtılacağını tahminlerimize dahil ettik. Küresel gıda fiyatları oldukça önemli ölçüde geriledi. Diğer taraftan, yılın başında kuraklıkla ilgili gündeme gelen kaygılar son iki aydaki yağışlarla büyük ölçüde giderildi. Yurt içinde başta et fiyatları kaynaklı olmak üzere iç piyasa sorunlarından dolayı tahminimizden yüksek bir gıda enflasyonu geldi. Yılın geri kalanında gıda piyasasında fiyat istikrarı ve arz odaklı tüm tedbirlerin alınarak yurt içi gıda fiyatlarının uluslararası gıda fiyatlarıyla daha uyumlu bir seyir izleyeceğini tahminlerimize yansıttık.” değerlendirmesini yaptı.
Küresel büyüme rakamlarının tahminlerin üzerinde gerçekleştiğine ve resesyon endişelerinin azaldığına dikkati çeken Kavcıoğlu, buna bağlı olarak küresel büyüme tahminlerini önceki rapor dönemine göre sınırlı oranda yukarı yönlü güncellediklerini aktardı.
Kavcıoğlu, küresel finansal koşullardaki mevcut sıkılığın ise krediler yoluyla süreceğini değerlendirdiklerini belirterek, “Uyguladığımız politika bileşiminin tahmin döneminde parasal istikrarı güçlendirmesini bekliyoruz. Bu kapsamda, ‘Liralaşma Stratejisi’nin tüm unsurlarıyla uygulandığı ve finansal koşulların enflasyonda öngördüğümüz düşüş süreciyle uyumlu oluştuğu bir görünümü esas aldık. Tahminler üretilirken fiyatlama davranışlarını ilgilendiren tüm yapısal konularda gereken tedbirlerin alınacağı, fiyat istikrarı odaklı bütüncül bir yaklaşımın kararlılıkla uygulanacağı bir görünüm esas alınmıştır.” diye konuştu.
“İşlenmemiş gıda fiyatlarındaki artışlar etkili oldu”
Enflasyon tahminlerine ilişkin Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
“Enflasyon tahmin aralığımızın orta noktaları, 2023 yılı sonunda yüzde 22,3, 2024 yılı sonunda yüzde 8,8 seviyelerine tekabül etmektedir. Enflasyon gerilemeye devam etmekle birlikte önceki Enflasyon Raporu’nda sunulan tahmin aralığının üzerinde gerçekleşmiştir. Bu gelişmede, işlenmemiş gıda fiyatlarında öngörülerin üzerinde gerçekleşen artışlar önemli bir rol oynamıştır. Buna karşın, 2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi metninde de ifade ettiğimiz gibi enflasyon tahminlerimizi bir ara hedef olarak değerlendiriyoruz. Liralaşma Strateji’mizin tüm araçlarını tahminlerimizle uyumlu bir enflasyon patikasını desteklemek için kullanmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla tahminlerimizde herhangi bir değişikliğe gitmeyerek 2023 yıl sonu tahminimizi yüzde 22,3, 2024 yıl sonu tahminimizi de yüzde 8,8’de sabit tuttuk. Güncellemelere baktığımızda Türk lirasındaki istikrarlı seyrin devamıyla birlikte Türk lirası cinsi ithalat fiyatları, tahminlerimize 2,3 puanlık düşürücü etkide bulundu. Gıda fiyatları, bahsettiğim olumlu etkilere ek olarak, gerçekleşmenin etkisinden dolayı tahminlerimizi 1,5 puan yukarı çekti. İç talebin ise tahmin ettiğimizden güçlü seyretmesi nedeniyle 0,2 puanlık bir katkısı oldu.”
“Enflasyonla mücadele stratejisini kararlılıkla izleyeceğiz”
Şahap Kavcıoğlu, fiyat istikrarı odaklı bütüncül politikaların tüm paydaşlarca en etkin şekilde uygulanacağı enflasyonla mücadele stratejisini kararlılıkla izleyeceklerini ifade ederek, “Mevcut politika çerçevemiz içinde enflasyondaki düşüş süreciyle uyumlu kredi koşulları ile istikrarını koruyan döviz kurlarının, enflasyonun ana eğiliminde bir önceki rapor tahminlerimizden daha güçlü bir iyileşme sağlayacağını öngörüyoruz. Dolayısıyla gıda ve deprem kaynaklı olarak oluşan tahmin sapmasının ana eğilimdeki düzeltmeyle büyük oranda dengelenerek 2023 yılı tahminleri üzerinde 0,6 puan yukarı yönlü etkisi oldu.” dedi.
Küresel ekonomide yaşanan periyodik krizlere karşın, enflasyonun ve faizlerin on yıllardır düşük seyrettiği, kamu açıklarının ve merkez bankası bilançolarının hızla genişlediği dönemin, salgın ve savaş sonucundaki arz şoklarının enflasyonist etkileriyle birlikte sona erdiğini vurgulayan Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
“Arz şoklarının ilk etkileri ortadan kalkarken çekirdek enflasyon göstergelerinin yüksek olduğu, finansal koşulların sıkılaştığı, borçlanma maliyetlerinin arttığı ve finansal sistem üzerindeki belirsizliklerin yüksek seyrettiği bir geçiş dönemindeyiz. Bu konjonktürde, birbirini tamamlayan araçlarla ve sürdürülebilirlik anlayışıyla oluşturduğumuz para politikası çerçevemiz olan Liralaşma Stratejisi, Türkiye ekonomisinin potansiyelini gerçekleştirme kabiliyetini ve dayanıklılığını artırmaktadır. Geçtiğimiz iki yılda, pandeminin etkileri henüz tam anlamıyla ortadan kalkmamışken yakın bölgemizdeki savaş ve yüksek küresel enflasyonun yol açtığı çok yönlü negatif şoklar karşısında uyguladığımız politika çerçevesinin sunduğu sağlam yapı ekonomimizin başarıyla güçlenmeye devam etmesini sağlamıştır.”
Kavcıoğlu, jeopolitik ve küresel finansal koşulların zorlayıcı etkilerine karşın, 2022’de Türkiye ekonomisinin, tüm beklentilerin üzerinde bir performans sergileyerek, milli gelirini yüzde 5,6, makine-teçhizat yatırımlarını yüzde 11,7, ihracatını yüzde 12,9 ve istihdamını yüzde 6,8 artırarak dayanıklılığını kanıtladığını söyledi.
Uyguladıkları etkin politikaların, deprem felaketiyle mücadelede de yaraların mümkün olan en hızlı şekilde sarılmasına katkıda bulunduğunu dile getiren Kavcıoğlu, şöyle konuştu:
“Önümüzdeki dönemde sürdürülebilir ve kalıcı fiyat istikrarı perspektifiyle oluşturulan Liralaşma Stratejisi kararlılıkla uygulanmaya devam edilecektir. Politika faizlerimizi, ekonominin içinde bulunduğu dengeyi ayrıntılı olarak analiz ederek üretim kapasitesinin gelişimini sağlayacak düzeyde belirlerken hedefli kredi politikası ve likidite araçlarımızla da amaçladığımız parasal aktarımın sağlıklı şekilde işlemesini sağlayacağız. Uyguladığımız çerçeveyi, bir taraftan yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın gelişimi doğrultusunda, diğer taraftan finansal kaynakların bu amaçları engelleyen talep yönlü etkilerini en aza indirecek şekilde geliştireceğiz. Arz kapasitesini yükseltecek finansal koşulları oluşturarak cari dengemizi kalıcı fiyat istikrarıyla uyumlu bir yapıya kavuşturacağız. Liralaşma adımlarımız ve çeşitlendirilmiş rezerv yönetimimiz sonucunda rezervlerimizin dayanıklılığını önemli ölçüde yükselttik. Döviz piyasalarındaki oynaklıkların azalmasında da önemli bir çıpa vazifesi gören güçlü rezerv yapımızı koruyacağız.”
“Uyguladığımız politikalar enflasyonu düşürme gücüne sahip”
Kavcıoğlu, uyguladıkları politikaların enflasyonu düşürme gücüne sahip olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Küresel şokları daha yoğun hissettiğimiz bir coğrafyada olmamıza rağmen, yüksek bir ekonomik performansla eş anlı olarak enflasyonumuzun düşüyor olması bunun en büyük göstergesidir. Ülke ve dünya ekonomisine dair gelişmeleri güncel ve geniş kapsamlı veri setimizle sürekli olarak izlemekte, gerek reel sektör gerekse finansal sektöre ilişkin sahadan anlık olarak edindiğimiz bilgilerin de katkısıyla söz konusu gelişmeleri titizlikle değerlendirmekteyiz. Bu çerçevede, Türkiye ekonomisinin sahip olduğu dinamizm ile dayanıklılığa ve reel sektör ile bankacılık sektörü göstergelerinin gücüne hep birlikte şahit olmaktayız. Bu sayede, deprem felaketinin açtığı yaraları da hızla sarmaktayız. Önümüzdeki dönemde enflasyondaki düşüş süreci devam ederken aynı anda üretim ve cari fazla kapasitemizin gelişeceğini, finansal kaynakların en verimli şekilde kullanılmasının sağlanacağını ve afet bölgesinin ihyasına yönelik faaliyetlerin başarıyla süreceğini öngörüyoruz. Geliştirdiğimiz politikaların sunduğu araçlarımızla bu öngörünün gerçekleşmesine engel teşkil edecek olan unsurları ortadan kaldırmaya ve enflasyondaki düşüş sürecini kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.”
Başkan Kavcıoğlu, İstanbul Finans Merkezindeki binalarının yapım sürecinde son aşamaya geldikleri bilgisini de vererek, gelecek dönemde toplantılarını yeni binalarında düzenleyeceklerini bildirdi.
Kavcıoğlu, yılın ikinci Enflasyon Raporu’nun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi’nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında, yükselen küresel enflasyon ve finansal koşullardaki sıkılaşmanın gelişmiş ülkelerde finansal sistem üzerindeki risklerin artmasına yol açtığını söyledi.
Söz konusu gelişmenin beklentilerde oluşturduğu belirsizliğe karşın, 2023’ün ilk çeyreğinde küresel iktisadi faaliyetin, tahminleriyle uyumlu olarak güçlendiğini belirten Kavcıoğlu, takip ettikleri yüksek frekanslı göstergelerin, bu yıl küresel büyümeye ilişkin daha olumlu bir görünüme işaret ettiğini dile getirdi.
Kavcıoğlu, ülke ekonomilerinin finansal koşullara beklenenden daha çok dayanıklılık göstermesi ve Çin’in Kovid-19 salgını sonrası açılma süreci nedeniyle küresel talebin güçlü seyrederken, küresel arz kısıtlarının gevşediğini, bununla uyumlu olarak, ticaret ortaklarının bu yıl büyüme tahminlerinin önceki rapor dönemine göre yukarı yönlü güncellendiğini anlattı.
Geçen yıl, başta enerji olmak üzere, emtia fiyatlarındaki artış nedeniyle yükselen enflasyonun, fiyatların gerilemesiyle, küresel çapta aşağı yönlü bir eğilim gösterdiğini belirten Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
“Küresel enflasyonun önemli belirleyicilerinden olan doğal gaz fiyatları, tedarik endişelerinin ortadan kalkmasıyla tarihsel ortalamalara yaklaşmıştır. Petrol fiyatları ise 2022’deki yüksek seviyelerine kıyasla düşüş gösterse de tarihsel ortalamaların üzerinde ve jeopolitik riskler nedeniyle dalgalı seyretmeye devam etmektedir. Bununla birlikte, küresel çekirdek enflasyondaki düşüş daha yavaş gerçekleşmektedir. Yüksek enflasyonun fiyatlama davranışları üzerindeki ikincil etkileri ve talep koşullarının destekleyici olmaya devam etmesi küresel enflasyondaki yukarı yönlü riskleri canlı tutmaktadır.”
Kavcıoğlu, son dönemde, bankacılık sektörü kaynaklı sıkıntıların, gelişmiş ülkelerde finansal risklerin artmasına yol açtığını vurgulayarak, bu durumun, merkez bankalarının finansal istikrarı önceliklendirmesine sebep olduğuna işaret etti.
Bu doğrultuda, gelişmiş ülke merkez bankalarının sağladığı likidite destekleri nedeniyle bilanço büyüklüklerinde düşüş eğiliminin sekteye uğradığını ve bilançolarda belirgin bir artış gözlendiğini belirten Kavcıoğlu, şöyle devam etti:
“Gelişmiş ülke merkez bankaları arasındaki para takası anlaşmalarının çerçevesi likiditeyi artırmak amacıyla önemli ölçüde genişletilmiştir. Bu durum, finansal kırılganlıkları gözetmeyen para politikası uygulamalarının sürdürülebilirliğini gündeme getirmektedir. Türk bankacılık sektörü ise, uyguladığımız bütüncül stratejinin de desteğiyle, güvenli ve sağlam görünümünü sürdürmektedir. Temel bankacılık göstergeleri olan aktif ve özkaynak karlılığı, likit varlıkların kısa vadeli yükümlülükleri karşılama oranı, sermaye yeterliliği, tahsili gecikmiş alacakların toplam kredilere oranını da içeren çeşitli kriterler bankacılık sektörünün sağlamlığını teyit etmektedir.”
“Türkiye, yüksek büyümesini verimlilik artışlarıyla bir arada ilerletmeyi başardı”
Kavcıoğlu, Türkiye ekonomisine ilişkin, “Güçlü politika çerçevemizin ekonomimizin dayanıklılığına sunduğu katkı; yatırım, istihdam, üretim ve ihracat gelişmeleriyle net bir şekilde görülmektedir. Ayrıca, ülkemizin güçlü büyümesinin yanında artan verimliliğine ve sanayi üretimi içindeki yüksek teknoloji alanlarındaki ivmelenmeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Gayri safi yurt içi hasılamız, 2021’deki güçlü performansını 2022’de de sürdürerek yüzde 5,6 büyüme kaydetmiştir. Her iki dönemde de Türkiye ekonomisi, küresel ölçekte en yüksek büyüyen ekonomiler arasında yerini almıştır.” değerlendirmesini yaptı.
Uluslararası kuruluşların yayımladığı verilere göre, Türkiye’nin başarılı büyüme performansıyla 2022’de G20 ve OECD ülkeleri arasında üst sıralarda bulunduğunu belirten Kavcıoğlu, buna ek olarak, Türkiye’nin diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, son yıllarda yaşanan “çalışan başına katma değer” artışıyla da öne çıktığına işaret etti.
Şahap Kavcıoğlu, bu çerçevede, Türkiye’nin yüksek büyümesini verimlilik artışlarıyla bir arada ilerletmeyi başardığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Son dönemdeki yüksek istihdam artışlarıyla düşünüldüğünde, yüksek verimlilik artışları ekonomimizin üretim kapasitesindeki, inovasyon alanındaki ve teknoloji adaptasyonundaki gelişiminin boyutunu yansıtmaktadır. Böylelikle, uluslararası refah karşılaştırmalarında doğru ölçüt olan satın alma gücü paritesiyle bakıldığında, Türkiye ekonomisi kişi başına düşen milli gelirde gelişmiş ülke seviyelerine güçlü şekilde yakınsamaktadır. Enerji ve emtia fiyatlarındaki artışın olumsuz etkilerine rağmen, ülkemizin bu ekonomik başarıyı ortaya koyabilmesi, finansal kaynaklarını verimli kullanarak üretim kabiliyeti ve kapasitesini sürekli geliştirmesiyle mümkün olmuştur.”
“Üretim yapımızdaki dönüşüme ekonominin dinamik yapısındaki gelişim de eşlik ediyor”
Sanayi üretiminde dış talepteki yavaşlamanın etkilerinin 2022’nin ikinci yarısında hissedilirken, yılın son aylarında bu konuda toparlanma gözlendiğini hatırlatan Kavcıoğlu, Ocak 2023’te sanayi üretimindeki güçlenmenin sürdüğünü ve yıllık artış oranının yüzde 7,1’e yükseldiğini anlattı.
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, 6 Şubat’taki deprem felaketi sonucunda şubat ayında sanayi üretiminin yüzde 8,2 gerilediğinin altını çizerek, mevsim ve takvim etkilerinden arındırıldığında ise ocak-şubat ortalamasında, önceki çeyreğe göre, yüzde 0,4 ile sınırlı düşüş gözlendiğini bildirdi.
Ülke tarihindeki en büyük felaketlerden birinin yaşandığı ilk çeyrekte sanayi üretiminin nispeten yatay seyretmesinin, ekonominin dayanıklılığı ve dinamizminin bir göstergesi olduğuna dikkati çeken Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öncü göstergeler, afet sonrası toparlanmanın gerçekleşmesiyle sanayi üretimindeki kayıpların güçlü ve hızlı bir şekilde telafi edilmekte olduğuna işaret etmektedir. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında ise ekonomimizin üretim odaklı gelişimi açık şekilde görülmektedir. Sanayi üretim endeksi, son iki yılda yüzde 23,7 artmıştır. Gelişmiş ülkeler, sanayi üretimlerini pandemi sonrasında uyguladıkları genişletici politikalara rağmen belirgin şekilde artıramamış ve finansal koşulların sıkılaşmasıyla sınırlı kazanımlarını da kaybetmişlerdir. Öte yandan, gelişmekte olan ülkeler bu süreçte daha başarılı bir performans sergileyerek hızlı bir toparlanma gerçekleştirmiştir. Ülkemiz ise daha da başarılı bir görünüm ortaya koyarak sanayi üretiminde gelişmekte olan ülkeler ortalamasının üç katına yakın artış kaydetmiştir.”
Kavcıoğlu, sanayi üretimindeki ivmelenmeye ek olarak sanayi yapılarında da belirgin bir gelişim gözlendiğini belirterek, sanayi üretim endeksinin son iki yılda orta-ileri ve yüksek teknoloji sektörlerinde sırasıyla yüzde 33 ve yüzde 37 arttığını belirtti.
Bu çerçevede, yüksek teknoloji üretiminin verimlilik artışlarına da katkı sunan istikrarlı ve kayda değer bir gelişim gösterdiğini vurgulayan Kavcıoğlu, şu bilgileri paylaştı:
“Üretim yapımızdaki dönüşüme ekonominin dinamik yapısındaki gelişim de eşlik etmektedir. Yerli şirketlerin patent başvuruları 2020 yıl sonundan bu yana yüzde 10 artmış, yerli marka, faydalı model ve tasarım başvuruları ile kurulan şirket sayılarına da yansıyan ve birçok ekonomiyi geride bırakan bir dinamizm ortaya çıkmıştır. 2022 yıl sonu itibarıyla makine-teçhizat yatırımları yıllık bazda 13 çeyrektir büyüyerek, 2022’de büyümeye 1,4 puanlık katkı sağlamıştır. Böylece, makine-teçhizat yatırımlarının milli gelir içindeki payı yüzde 13,1’e yükselmiştir. Net ihracat ile bu iki önemli bileşenin milli gelir içerisindeki payı 2022’de yüzde 17,3 ile tarihi zirvesine ulaşmıştır. Söz konusu güçlü performans, 2022’de gözlenen büyük negatif arz şoklarına ve yılın ikinci yarısında küresel iktisadi faaliyetin gerilemesine rağmen elde edilmiştir. 2023’te küresel talebin toparlanmasıyla birlikte büyümenin güçlü seyrini devam ettireceğini öngörüyoruz.”