Mesut Sancak konuşmasında; “Türkiye’de 300 bin müteahhit var, bunun 150 bini soyguncu gibi bir durum çıkıyor ortaya. Her önüne gelen müteahhit oluyor devletimizin buna müsaade etmemesi lazım. Bizim sektörümüzün en büyük en vahametli sorunu bu” dedi.
Sancak; konuşmasında özetle şunları söyledi:
“Müteahhit olmaya karar veren herkes istanbul’a yola çıkıyor. Cebine bir miktar parayı koyuyor, İstanbul’da müteahhit oluyor. İstanbul’da 450 bin bitmiş satışa hazır konut var. Konya’nın bina sayısı kadar. Türkiye’de yıllık 700 bin sıfır konut ihtiyacı oluyor. İzmir’de örneğin 30-35 bin civarında konut satılıyor. Arz ve talep arasında denge var. İstanbul’da bu denge çok bozuk. Bana göre sektörün en büyük sorunu bu. Türkiye’de 300 bin müteahhit var. Nerdeyse kuaför sayısı kadar. Avrupa’da, dünyanın gelişmiş şehirlerinde bu böyle değil. Mütehhit insanların hem geçmişini hem de geleceğini ipotek altına alıyor. İnsanlar 10 yıl, 20 yıl çalışıp emekli oluyor, para biriktiriyor. Çoluğundan, çocuğundan, tatilinden kısıp 300 bin lira para biriktiriyor. Bankaya gidiyor, 300 bin lira da kredi alıyor. 10 yıl boyunca da 300 bin lirayı faiziyle ödeyecek. Bütün hayatı o alacağı ev. Yaptığımız işin önemine bakın. İnsanların hayallerini satın alıyoruz ve karşılığında diyoruz ki biz bu resimdeki gösterdiğimiz binayı size üç yılın sonunda teslim edeceğiz. İnsanlar bize güveniyor alıyor gidiyor ve bekliyor. 30 yıllık emeğinin karşılığını olarak inşaat şirketinin yapacağı evi bekliyor. Türkiye’deki sorun şu; herkes inşat firması kurabiliyor herkes müteahhit oluyor. Avrupa’da, gelişmiş ülkelerde, dünyada bu böyle değil. Siz daha önce ne yaptınız diye sorarlar. Bunu nasıl yapacaksın bize ispatla, yeterliliğin ne, sermaye yeteneğin ne, iş bitirme yeterliliğin ne. Bununla ilgili hesap veriyorsunuz. Bu hesabı verebiliyorsanız müteahhit olabiliyorsunuz. Şöyle bir vahim örnek vereyim. Bir yerde 25 daire yapılacak. Cebinde 1 milyon olan bir iş adamı arsa sahibine gidiyor. Başka firmaların kat karşılığı yüzde 30 -35 verdiği yere ben sana yüzde 50 veriyorum diyor. Halbuki yüzde 30 bile verilmez. Arsa sahibinin hoşuna gidiyor, buna tamah ediyor, gel yap diyor. Aynı kişi müşteriye de sana 500 bine değil 400 bine satacağım bu daireyi diyor. Aslında o daire 400 bine satılamaz, maliyetler belli. Hem arsa sahibini kandırıyor hem de daire alacak kişiyi kandırıyor. Ordan alıyor buraya vermiyor toparlıyor, ordan vınn!.. Bir daha onu görene aşk olsun. Bu şekilde iş yapan 300 binin 150 bini malesef bu şekilde iş yapıyor ve bu sektöre böyle yaralar veriyorlar. Müteahhit eşittir soyguncu gibi bir tablo çıkıyor ortaya. Devletimizin buna müsade etmemezi lazım. Müsaade ederse insanlar bunu yapar, 300 bin değil 400 bin müteahhit de çıkar ortaya.. Müteahhit denirse bunlara sektörümüzün en büyük, en yakıcı, en hızlı çözülmesi gereken sorunu bu. İş yapacağım deyince bunu nasıl yapacaksın, hangi parayla, hangi bilgiyle yapacaksın ve kuracaksın şirketi?.. Bir kuaför salonunu açmak için, bir fırın açmak için bile daha çok uğraşıyorsunuz. 50 tane belge istiyorlar. Ama müteahhit olmak için bunların hiç birine gerek yok. Yeter ki bir arsa sahibini ikna edin. Arsa sahibini ikna etmek de mümkün, 50 olmasa 60 deyin verir 70 değil hiç olmadı.. İşin vahametini anlatmak için biraz uzattım. detaylı anlattım. Bizim sektörümüzün en büyük en vahametli sorunu budur”