Herkesin yeni normali, yeni normalin nasıl olacağını ve bizlerin buna nasıl adapte olmamız gerektiğini konuştuğu bu günlerde çok büyük ve hızlı bir dijitalleşme sürecindeyiz. Halihazırda 21.yüzyılın değişen ve dönüşen değer ve kavramlarıyla uyum içinde yaşamaya çalışırken, Covid19 salgını tüm dünyanın eve kapanmasına ve işlerini evden yürütürken dijitalleşmek zorunda kalmasına yol açtı. Salgın, şirketlerin ve ülkelerin 2-3 yıl bandında planladıkları dijitalleşme sürecini 2-3 ay kadar kısa bir sürede gerçekleştirmelerine sebep oldu.
Salgın öncesi tahminlere göre bilgi teknolojileri alanında 2030’a kadar dünya çapında 20 milyon ile 50 milyon iş ortaya çıkabileceği, 40 ile 160 milyon kadının daha kalifiye rollere geçmesi gerektiği, 400 milyondan 800 milyona kadar bireyin otomasyonla yerlerinden olabileceği söyleniyordu. Salgın sonrası bir araştırma yapıldı ve bu araştırmada çalışanların %47’sinin becerilerinin geçerliliğini yitireceğinden dolayı 5 yıl içerisinde işsiz kalacaklarından endişe duydukları sonucuna varıldı. Öyle görünüyor ki 2030 yılına kadar en ihtiyaç duyulan beceriler bilişim teknolojileri ve programlama gibi dijital beceriler olacak. Tekrar eden, insan hatasına müsait, dijital veriye dayalı, belirli kurallara bağlı çoğu iş insanların elinden robotların eline geçmeye başladı. Artık robotlar ve yapay zeka; sadece mavi yakalı kesimin işlerini değil, beyaz yakalılara özgü işlerde de kullanılmaya başlayarak “Metal yakalılar” gibi yeni bir çalışan sınıfı oluşturuyor.
Bir başka araştırmada ise 2030’a bile gelmeden; 2022’de 130 milyon yeni iş imkanı olacağı ve bunların 70 milyonunun robotlara, geriye kalan 60 milyon işin %54’ünü yapmak içinse yeni teknolojiler hakkında bilgi ve yetenek sahibi insanlara gideceği söyleniyor. Bu da her yaştan insanın işlerini sürdürülebilr kılmaları için dijital becerilerini geliştirmeleri gerektiğini gösteriyor hepimize.
Pandemi sürecinde dönüşen sektörlerden özellikle e-ticaret sektöründe %160’lık bir büyüme gözlemlendi. Online mobil uygulamalar, online satış uygulamaları, telekonferans ve uzaktan eğitim uygulamaları çok talep gördü. Uzaktan yürütülen, freelance işlere talep arttıkça gig ekonomi; ödemeler ve satın almalar temassız gerçekleştirilemeye başladıkça da temassız ekonomi kavramları hayatımızda çok büyük yer almaya başladı. Uzaktan çalışma artık birçok çalışan için bir öncelik haline gelirken şu anda işgücünün en büyük neslini oluşturan Y neslinin %40’ından fazlasının iş fırsatlarını değerlendirirken her yerden çalışma esnekliğinin bir öncelik olduğunu görüyoruz. Temassız ekonomi ve gig ekonomi kavramlarının yaygınlaşmaya başladığı dijitalleşen iş dünyasında yazılım geliştiriciler, bilgisayar programcıları gibi mesleklerin başta olduğu mesleklerin yer alacağı söyleniyor. Gelişen teknoloji, değişen şartlara süratle adapte olan yeni iş modellerinin gelişmesine altyapı sunuyor. Geleneksel iş modelleri ile hayal bile edilemeyecek milyarlarca dolarlık satış rakamları, bu yeni iş modelleriyle gerçek oluyor.
Tüm dünyanın “Biz nereye gidiyoruz?” diyerek geleceğe endişe içinde baktığı bu zorlu pandemi sürecinde ekonomiler ağır darbe almış olsa da bu kriz çok güzel bir fırsata dönüştürülebilir. Herkesin dilinde olan “Yapay zeka bizi ele geçirecek.” algısını kırıp yapay zekayı anlamayı, kullanmayı ve yaratmayı öğrenmeye başlamamız gerekiyor. Önümüzdeki 5 yılda geleceğin teknolojileri diye isimlendirdiğimiz ancak günümüz teknolojilerinin en önemli yapıtaşı olmuş olan bulut teknolojisi, yapay zeka, büyük veri, siber güvenlik, 5G ve makine öğrenimi gibi alanlar iş dünyası üzerinde etkili olacak.[2] Tüm bu teknolojilerin entegre olacağı yeni sistemde gelecek vadeden meslekler genelde yaratıcılık gerektiren, insan ilişkileri gerektiren ya da geleceğin meslekleri dediğimiz meslekler olacak.
Peki nedir bu geleceğin meslekleri?
İnsanlar çalışma saatlerinin yaklaşık %10 ila %20’si tekrarlayan bilgisayar görevlerine harcıyordu, bu da kolayca otomatikleştirilebilecek süreçlerde harcanan oldukça büyük bir zamanı göstermekteydi. Artık bu süreçler yapay zeka ve robotlar ile otomatikleştiriliyor. İnsansı robotlar, metal yakalılar olarak şirketlerde yerlerini almaya başlıyor. Bu dönüşüm ile de bir sürü yeni iş tanımı ortaya çıkıyor. Bunlara da öngörülemeyen geleceğin meslekleri diyoruz. Bu başlık altında birçok meslek adı oluştu.
Veri, gelecekte para kadar değerli olup para gibi kullanılacağı düşünüldüğünden dolayı veri mühendisleri, veri dedektifleri, veri yorumlayıcıları ya da veri ayıklayıcıları gibi meslekler oluştu.
Gelecekte insansız hava araçları da çok kullanılmaya başlanacağı için drone operatörleri yine çok yükselişte olan bir meslek grubu olacak.
Birleşmiş Milletlere göre 2050 yılı itibariyle dünya nüfusunun %68’inin akıllı şehirlerde yaşayacağı ve 2021 yılı itibariyle de akıllı şehirler için yapılan teknoloji harcamalarının 135 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor. Akıllı şehirlerin sayısı arttıkça, siber şehir analistleri teknolojiyi çalışır durumda tutacak.
Blockchain mimarları karşılıklı güven sağlamada çok önemli rol oynayacaklar.
Yapay zeka ve robot mühendisleri, 3D üretim mühendisleri, artırılmış gerçeklik geliştiricileri, artırılmış gerçeklik yolculuğu oluşturucular, sanal gerçeklik geliştiricileri, nanoteknoloji mühendisleri, iklim kontrolü mühendisleri, biyoteknologlar, yaşlanma karşıtı uygulayıcılar, gen sekanserleri, epigenetik terapistler gibi daha nice meslek gelecekte yerlerini almaya şimdiden başladı.
Zehra Öney – Teknolojide Kadın Derneği Başkanı