Yalıkavak, gün geçtikçe Türk rivierasının tadını çıkarmak isteyen turistler için mavi yolculuğun vazgeçilmez uğrak noktalarından biri haline gelmiş durumda.
80’lerdeki turizm ve ikinci konut patlamasından sonra hızlı bir yapılaşma ile karşı karşıya kalan Bodrum’un aksine, zeytin ağaçları ve kayalıklardan oluşan kendine özgü doğası içerisinde küçük ölçekte kalmayı başarabilmiş, hala görece sakin bir yerleşme burası.
Yalıkavak’taki mevcut marinayı özellikle üst-orta sınıfın kullanımına açacak olan yenileme ve genişletme projesi, tasarımcıyı yeni gelecek olan büyük ölçekli yatırım ve beraberinde açılacak tesislerin böyle bir yere getireceği yükle karşı karşıya bırakıyor.
Marinanın ilk fazı olan “Ada”; lüks restoranlar, havuz ve denize girme olanağı yaratan bir klüb ve megayatların demirleyebileceği tesisleri içeriyor.
Tasarımın ana motivasyonu, bir yandan yeni gelenlerin arzu ve ihtiyaçlarını eksiksiz karşılarken diğer yandan Yalıkavak’ın, adına Akdenizlilik diyebileceğimiz yapı ve yaşam aurası içerisinde yer bulabilecek, bu yerin özgül nitelikleri ile diyalog kurabilen bir mekan silsilesi üretmek olarak tanımlanabilir.
Bu nedenle, kolaylıkla jenerikleşerek yere yabancı hale gelecek bir tasarım yerine, farklı yüksekliklerdeki kütlelerin kompozisyonundan oluşan bir yapı dilini, yerin kendi özelliklerinden türeyen bir mimari karakter olarak kabul ederek devreye sokan bir anlayışın varlığından söz edebiliriz.
Kütleler planda gridal bir düzeni izlerken, onların karşısına atipik bir şekilde yerleşen lineer bir duvar ve formu işveren tarafından özel olarak araştırılmış bir kule, bazen ayırıcı bazen ise işaret edici işlevi görüyor.
Bütün yüzeyler tek bir malzeme, traverten ile kaplanıyor – tıpkı Kos, Rodos, Siena ve nice kadim Akdeniz kentlerinde olduğu gibi…
Bu yeni kompleks bulunduğu yere yabancılaşmadan, ama bir ‘yeni gelen’ olduğunu da unutmadan, hem tanıdık, hem yeni olmayı amaçlıyor.
YALIKAVAK PALMARINA RESİM GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN
Fortuneturkey.com