Avukat Cevat Kazma, öncelikle belediyenin hukuka aykırı idari bir işlemde bulunduğunu ve idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetlemekle görevli mahkemelerin de yürütmeyi durdurmadığının altını çiziyor. “Bina tamamlanıp, fiilen kullanılmaya başlandıktan sonra verilen iptal / yıkım kararı sadece inşaat şirketini değil, orada mülk edinen kişileri de ilgilendiriyor. Geç işleyen bir adalet durumu söz konusu. En başta yürütmeyi durdurma kararı verilmiş olsaydı, büyük olasılıkla inşaat şirketi projeyi revize etme yoluna gidecekti ve mülk sahibi olacakların mağduriyeti söz konusu olmayacaktı.”
“Mağduriyetten firma ve belediye sorumlu”
Şu anda 16/9’un hukuka aykırı bir yapı olarak varlığını sürdürdüğünü, iskân hakkı olmadığını, krediye uygunluğunun bulunmadığını ve bu durumların mal sahipleri için yatırımlarının değerini kaybetmesine sebep olduğunu söyleyen Cevat Kazma, iptal kararı neticesinde oluşan bu mağduriyetten inşaat şirketinin ve belediyenin sorumlu olduğuna dikkat çekiyor.
Mülk sahiplerinin bir an önce uygulaması gereken hukuki prosedürden bahseden Avukat Cevat Kazma, iptal ve yıkım kararı sonrası mülk değerinin ne oranda değiştiğini gayrimenkul eksperleri tarafından belirlenmesi gerektiğine değindi. Mülk sahiplerinin maddi zararlarını inşaat şirketinden ve belediyeden talep edebileceklerini söyleyen Cevat Kazma, inşaat şirketinin de maddi zararlarını hukuken belediyeden talep edebileceğini söyledi. Ancak Avukat Cevat Kazma’ya göre, inşaat sektörünün belediyelere bağımlı olması dolayısıyla şirketin belediyeye dava açmak istemesi zor görünüyor.