MARMARA BÖLGESİ; TÜRKİYE’NİN KENDİSİDİR
Marmara Bölgesi’nin 99 deprem etki alanları ile beklemekte olduğumuz Büyük Marmara Depreminin etki alanları arasında bir fark olmayacaktır.
Ülke nüfusumuzun yaklaşık yüzde 35’i Marmara Bölgesi’nde yaşamaktadır.
72.845 km²’ ye yayılan, yaklaşık 30 milyon kişinin yaşadığı; bölge sınırları içinde; İstanbul, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Yalova, Kocaeli, dışında Karadeniz Bölgesi’nde; Sakarya ve Bilecik, Ege Bölgesi’nde; Bursa ve Balıkesir‘in de toprakları bu coğrafyadan etki almaktadır.
Ülkemizin en önemli sanayi ve ticaret merkezleri, Tarım ve turizmin önemli gelir kalemi Marmara Bölgesi’ndedir.
Türkiye genelinde sanayi sektöründe çalışan kişilerin yarısı istihdamın ana kaynağıdır.
Marmara Bölgesi; Memlekette verilen kredilerin yaklaşık yarısına sahiptir, Türkiye’nin milli gelirinin üçte birini, ulusal sanayi üretiminin yüzde 40’ını, Sanayi cirosunun yüzde 55’e yakını, vergi gelirlerinin yüzde 60’ını ihracatın yarısını oluşturmakta olup, alt sektörlere inildiğinde (giyim, otomotiv vb.) ilgili oranlar yüzde70’leri rahatlıkla aşmaktadır. Marmara Bölgesi “ekonominin kalbi“ dir.
Marmara Bölgesi ticari sanayi ve üretim konaklama tesislerinin yüzde 65’i kültür kurumları, sağlık ve spor tesislerinin yüzde 55’e yakınının deprem riski yüksek alanlardadır.
OLASI MARMARA DEPREMİNİN SANAYİ ETKİLERİ;
Marmara Depremine yönelik KOBİ’ler ve fabrikalara yönelik önlemler alınmalıdır.
Olası Depremin maliyetinin, toplam ihracatımızın minimum yarısına eşit olabileceği, Ülkemizin olası depremden ekonomik açıdan büyük oranda olumsuz etkileneceği bir gerçektir.
Deprem sonrası istihdam sorunu, ekonomik faaliyetlerde aksama, ticaret hacmi kaybı, birçok işletmeyi ilgilendiren ekonomik darboğaz gibi sorunların ortaya çıkacaktır.
Bu ekonomik etkinin boyutu Türkiye ile sınırlı kalmayarak; Dünya coğrafyasını – ülkeleri etkileyebilecektir. Bu başlıbaşına bir felaket senaryosudur. Bir dönemi, nesili, jenerasyonu etkileyecek, ekonomik etkileri yıllarca sürecektir.
Çünkü, 99 depremi her yönü ile yıkıcı olmuştur.Bu deprem aynı zamanda ülkemizin mal ve hizmet üretme kapasitesine zarar vermiş, tüketimini aşağı çekmiş, ticaret hayatını yaralamıştır.
İhracatımız gerilemiş, yatırımlarda ani çöküşler yaşanmış, 99’da olanların 2000 ve 2001 krizlerinde payı olmuştur.
Ayni etkilerin katlanarak olabileceğini düşünmek şaşırtıcı olmayacaktır.
TİCARETİN & SANAYİNİN ACİL RÖNTGENİNİN ÇEKİLMESİ LAZIM;
Marmara Bölgesinde yerleşim alanları ile iç içe geçmiş sanayi tesisleri İstanbul’da kentsel deprem riskini artıran önemli bir yapı grubudur.
Özellikle yanıcı, patlayıcı, parlayıcı ya da zehirli maddeleri üretimde kullanan, depolayan ya da üreten işletmelerin deprem ve deprem sonrası için en büyük tehditleridir
Marmara Bölgesinde; en kısa sürede ticari – sanayi kuruluşları, depolar ve fabrikalar da öncelikli olarak 99 öncesi yapılan riskli gruplar analiz edilmeli ve açıklanmalıdır.
Deprem için yanıcı – tahrip edici etkiye sahip olabilecek özellikle Merdiven altı sanayinin; en kısa sürede kapatılması ve tasfiye süreçleri başlatılmalı eş zamanlı olarak Sanayi tesisleri – Fabrikalar – Depolarda inceleme yapılmalı ve deprem yönetmeliğe uygun olmayanlar, yıkılma riski olanlar kapatılmalıdır.
Konutlarda uygulanan olası hasar tespit derecelendirmesi uygulamaya konulmalıdır. Bu tespit için yapı sahiplerinin çağrısı beklenmemelidir.
Çünkü; Marmara Bölgesi bugün kendisini kurtarmaz ise yarın Türkiye’nin diğer bölgeleri bir araya gelse dahi Marmara’yı kurtaramayacaktır.
SANAYİ’DE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ SAĞLAMAK iÇİN DEPREM TEDBİRLERİ;
Marmara Bölgesi halkının en büyük kaygısı olan evler kadar iş yerleri – sanayi kuruluşları olmalı, muhtemel, beklenen deprem karşısındaki dayanıklılığı olmalıdır.
İstanbul’da Deprem faaliyetlerine “Deprem Çalışma Grubu“ oluşturarak rapor, toplantılar ve incelemeler ile yeni bir “deprem bilinci hareketi“ başlatan Sayın İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu Çalışma Grubuna İstanbul OSB – KOBİ – SANAYi Kuruluş yetkilileri / temsilciler ve Endüstri-Sanayi yapı grubunda uzman mimar / mühendislerden oluşan komisyon oluşturmasını ve harekete geçilmesini, Yol haritasına dahil edilmesini öneriyorum.
Lütfen; raporlar, bilimsel toplantılar, çalıştaylar, alternatif çalışma grupları, yol haritaları ile günlerce – aylarca zaman kaybetmeyelim. Bu siyaset üstü bir noktadadır. Yerel yönetimler, bakanlıklar ortak hareket kültürü ile çözümün bir parçası olmak zorundadır.
Bir müteahhit gelir, fabrikama gayrimenkul projesi yapar diye bekleyen Sanayicilerde ne yazık ki proje rantına yenik düşmüştür ve “Sanayide Kentsel dönüşüm“ beklentisi ile yılları kaybedilmiştir…
Şimdi Zaman tükendi, Sanayide Kentsel Dönüşümle zaman kaybetmeyelim. Yıkılması gerekenleri yıkalım, Yıkabilecek Hukuki Alt yapı yok ise; en hızlı şekilde kanun çıkaralım.
BANKA VE FİNANS KURUMLARI “ YAPI GÜÇLENDİRME DESTEK KREDİSİ “ HAZIRLASIN
Olası hasar tespit raporlarına göre kısa sürede güçlendirilebilecekler güçlendirelim.
“Klasik Betonarme ile güçlendirme”, “Karbon fiberle güçlendirme“ gibi farklı güçlendirme teknikleri, deprem Sismik izolatör – sönümleyici uygulamaları ile öncelikli olarak Orta – Az hasar alabileceklere yönlendirelim.
Sonradan güçlendirmelerde yapı maliyetinin %15-20’leri bulacağı öngörülen bu bütçeleri karşılayabilecek sistem / yapı oluşturalım.
Memlekette verilen kredilerin yaklaşık yarısına sahip olan bölgede sanayicinin teminat gösterdiği yapıların, ticareti için aldığı kredilerin – ticaretin kesintiye uğramaması için bu desteğin sağlanma Yolları uygulamaya konulmalıdır.
Çünkü, Sanayide – Endüstri yapılarında Arama kurtarmanın hedefini ne kadar küçültür / erişilebilir noktaya getirir ve depremin tetikleyeceği diğer riskleri azaltırsak kendimizi depreme o kadar hazır hissederiz.
