13 Kasım 2024 Çarşamba
Ana SayfaManşetSalgın sürecinde yapılmaması gereken finansal hatalar..

Salgın sürecinde yapılmaması gereken finansal hatalar..

Koronavirüs salgını döneminde yapılmaması gereken finansal hataları 6 başlıkta özetleyen Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, değişime daha kolay uyum sağlayan şirketlerin bu krizi fırsata çevirebileceğini belirtti.

Kuran, Covid-19 krizinde yapılmaması gereken 6 finansal hatayı şöyle özetledi:

”Kriz artık dibe vurdu” diye düşünmeyin!

Bu krizden çıkış süresi ile ilgili V, U ve L gibi senaryolar söz konusu. Ne kadar sürede ekonomik krizi atlatabileceğimiz koronavirüse karşı alınacak tedbirler, geliştirilebilecek tedavi yöntemlerinin başarısı ve sonuç alınana kadar geçecek zaman ile doğrudan ilişkili. Yaşadığımız dönemin en kötüsü mü olduğunu bilmiyoruz. Bu bakımdan elimizde beklenen, iyi ve kötü senaryolarımız olmalı. Hazırlıklarımızı olabildiğince en kötü senaryoda bile ayakta kalabilecek şekilde yapmaya çalışmalıyız.

”Stok yapmak için fırsat zamanı” demeyin!

Bu dönemde özellikle bazı sektörlerde talep daralması, nakit sıkışıklıkları gibi nedenler ile özellikle peşin mal alımlarında olağandışı iskontolar söz konusu olabilir. Aynı zamanda bazı tesisler de üretimi durdurmayı tercih etmeyip bu nedenle de stok yapmak durumunda da kalabilirler. Oysa, stoklayacağınız malları kriz döneminin belirsizliklerine karşın satabileceğinize emin değilseniz paranızı hammadde veya ürün stoğuna bağlamayı önermiyoruz. Aksi tutum kriz döneminde altın değerinde olan nakdinizi eritmenize yol açıp daha sonra da değişken piyasa dinamikleri nedeni ile stoklarınızı paraya çevirmekle ilgili sıkıntılar yaşamanıza neden olabilir.

Kriz sonrası işler daha önce olduğu gibi -aynı şekilde- devam edecek yanılgısı

Koronavirüs krizinin yaşanan diğer krizlerden farklı olarak çok daha uzun vadeli etkileri olacak. Perakende, alışveriş, eğlence, turizm gibi sektörlerde kriz sonrası tüketici beklenti ve taleplerinde değişimler yaşanması bekleniyor. Online iletişim ve çalışmanın gelişmesi ile şirketlerin iş yapma biçimleri, ofis kullanımları ile iş seyahati alışkanlıklarının da değişim göstermesi söz konusu. Kriz öncesi popülerliği giderek yükselen online eğitimin de kriz sonrası eğitim sistemi içindeki payının artış göstermesi bekleniyor. Okul veya üniversiteler kapanmayacaklar ancak giderek daha çok sayıda eğitimi online platforma taşıyacaklar. Ayrıca, ilk defa sınırların kapandığına da şahit olduk ve ülke yönetimlerinin önceliği kendi halklarına vermelerinden sebep özellikle gıda ile tıbbi malzemelerde global tedarik zincirinde ciddi sıkıntılar yaşandı. Kriz sonrası beklenti odur ki ülkeler yeni dönemde özellikle gıda ve sağlık gibi kamu sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren konularda kendi kendilerine yeterli olmaya çok daha fazla odaklanacaklar. Bu gelişmeler ve tedarik zincirinde yaşanan sıkıntılar nedeni ile global ticaretin yapısı ve hacminde de değişimler söz konusu olacak. Kısaca kriz sonrası yeni bir dünya düzeninin şekillenmesi nerede ise kaçınılmaz bir sonuç. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yeni dönemde fırsatlar da tehditler de eskisine göre daha fazla olacak. Şirketlerin de tüm plan ve projeksiyonlarını, değişen durum ve koşullara uygun olarak gözden geçirmeleri ve gerekli değişiklikler ile ilgili hazırlıkları gecikmeden tamamlamaları gerekiyor.

 ”Alacak vadesini uzatarak satışları arttırmak” stratejisi uygulamayın

Düşen satışları arttırmak ve belki de piyasadan daha fazla pay kapmak amacı ile satışların vadesini arttırarak ürünlerinizi daha cazip kılmaya çalışmak özellikle bu dönemde sıkıntı yaratabilir. Alacak vadesini arttırmak tahsilat sürenizin artması anlamına gelir ki bu durum nakit akışınızı zayıflatacaktır. Yanı sıra uzun vadeli alacaklarda tahsilat sıkıntısı yaşanma ihtimali de daha fazladır. Özellikle kriz döneminde batık riskiniz de bu nedenle daha da artabilir. Krize önemli bir nakit birikimi ile girmiş olup bu dönemi fırsata çevirmek isteyen şirketler hariç alacak vadesini uzatmak genel olarak tercih edilmemelidir.

Nakit akışına önem vermemek

Aslında belki de ilk sırada olması gereken nakit akışı konusu yukarıda bahsi geçen diğer hususlar ile de direkt bağlantılı olduğu için son maddede yer aldı. Nakit akışı yönetimi Türkiye’de çok ihmal edilen bir konudur. Özellikle kriz dönemlerinde şirketlerin sürdürebilirliğinin güvencesi olması nedeni ile nakdin ve yönetiminin önemi daha da artar. Krizden kaynaklı bir takım fırsatlardan faydalanmayı düşünüyor olsak da bu tip dönemlerde asıl amacımız gemimizi sağ salim limana yanaştırmak olmalıdır. Şirketlerin can suyu olarak nitelendireceğimiz nakit akışını geleceğe yönelik tahmin edebilmek ve uygun tedbirleri zamanında almak birinci önceliğimizdir. Daha önce belirtilen tüm maddelerin nakit akışına olumlu veya olumsuz etkileri bulunmaktadır. Örneğin diğer tüm şartlar aynı kalmak kaydı ile stokları arttırmak ve alacak vadelerini uzatmak nakit akışına olumsuz, borç vadelerini uzatmak ise olumlu yansıma yapacaktır. Unutulmaması gereken en önemli hususlardan biri de şirket nakit akışının, iş modelimizin ve aldığımız tüm yönetsel kararların olumlu veya olumsuz bir yansıması niteliğinde olduğudur. Kur ve enflasyon riski kriz döneminde mutlaka daha da önem vermemiz gereken risk analizi ve yönetimi çalışmalarının önemli bir parçasıdır. Bu tip riskler kriz dönemlerindeki artan belirsizliklere paralel olarak daha da önem kazanırlar. Bu nedenle nakit akış projeksiyonu yaparken enflasyon ve devalüasyon beklentilerini hesaplamalarımızda dikkate almamız gerekir. Ayrıca, dinamik yapıda hazırlanması gereken nakit akış projeksiyonları ile şirketlerin geleceği ile ilgili özellikle satış hacmi, birim satış fiyatları ile maliyet kalemlerinin değişimi de farklı senaryolar üzerinden incelenmeli ve en kötü senaryolara bile hazırlıklı olmaya yönelik tedbirler alınmaya çalışılmalıdır.

”Kısa vadeli çözümler” sorun yaratır

Şirketlerin günü kurtarma amaçlı kısa vadeli krediler ile dönmeye çalışması genelde iyi sonuç vermez. Bu tip kısa vadeli bakış zaman içinde kısa vadeli kredilerin yine alınacak başka kısa vadeli krediler ile finanse edilmesi şeklinde bir sarmala yol açar. İlerleyen dönemlerde plansız alınan kısa vadeli kredilerin taksitleri çok artar ve ilave kredi imkanları da daralır. Böyle bir durum şirketleri iflasa kadar götürebilir. Özellikle kriz dönemlerinde kredi musluklarının da kısılması bu tip kısa vadeli borçların çevrilmesini iyice zorlaştırır. Yapılması gereken şirketin ihtiyacı olan fon kaynağını tespit etmek ve bir sonraki maddede bahsedeceğim nakit akışına uygun bir borçlanma yapısı tesis ederek sorunu kökünden çözmektir. Bu yapılamıyor ise şirketler varlık satışı da dahil olmak üzere likiditeyi arttıracak tedbirleri almayı gecikmeden düşünmelidirler.

Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran

PROJE BİLGİ FORMU

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yapın

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen isminizi girin

Son Haberler

YAZARLAR

Ayla Özer
365 YAZI