23 Kasım 2024 Cumartesi
Ana SayfaSektörden HaberlerTMB İnşaat Sektörü Analiz Mart 2015 raporu yayınlandı!

TMB İnşaat Sektörü Analiz Mart 2015 raporu yayınlandı!

2015'in ilk çeyreğindeki öncü göstergeler ile önümüzdeki döneme ilişkin analizler dünyadan Türkiye'ye ve inşaat sektörüne uzanan bir yelpazede ekonomi ve siyaset pencerelerinden değerlendirildiğinde,küresel ölçekte baskın trendin "belirsizlik ve temkin" olduğu görülmektedir.



Küresel kriz ve durgunluk dönemi sonrası ekonomik toparlanma hala öncelikli gündem maddesidir.Bununla birlikte, Ortadoğu'daki karışıklıklara Rusya-Ukrayna krizinin eklenmesiyle 2014 yılının ikinciyarısında jeopolitik gerginlikler şiddetini arttırmıştır. Son olarak 25 Mart 2015 tarihinde Suudi Arabistan,müttefik Arap ülkeleriyle birlikte Yemen'de İran'ın desteklediği ve Aden kentini kuşatan güçleri hedefalan bir askeri operasyon başlatmıştır.



Küresel risk artışı, ekonomik istikrar için gerekli olan güven unsurunun yeniden temin edilmesinigüçleştirmekte; zaten kırılgan ve yavaş bir toparlanma sürecinde olan küresel ekonomik konjonktürdenge noktasını yakalayamamaktadır.



Uluslararası Para Fonu (IMF) Direktörü Christine Lagarde, küresel toparlanmanın "çok yavaş, çok kırılganve çok orantısız" olduğunu belirtmiş; dünyanın en büyük ekonomilerindeki para politikalarınınnormalleşmeye başlamasının uluslararası finansal piyasalarda ve özellikle gelişmekte olan ekonomilerde"aşırı dalgalanma"ya sebebiyet verebileceğine işaret etmiştir. Lagarde, gelişmekte olan ülkeekonomilerinin güçlenen ABD Doları, yükselen küresel faiz oranları ve dalgalı sermaye akışları sebebiyle"üçlü darbe" ile karşılaşabileceği uyarısında bulunmuştur.



ABD Merkez Bankası'nın (FED) 2008 yılından beri sürdürmekte olduğu "sıfıra yakın faiz" politikası küreselfinans piyasalarında oluşmuş bulunan kırılgan dengenin yapı taşı olarak görülmekte, bu taşın yerindenoynamasının olası sonuçlarının neler olacağı ise belirsizliğini korumaktadır. Ancak ABD ekonomisindetoparlanma, AB ekonomisinde de mevcut durağanlık devam ettiği müddetçe ABD Dolarının Avroya vedevamında tüm para birimlerine karşı değer kazancının süreceği, bu durumun da gelişmekte olanülkelerin büyüme dinamiklerine negatif yansıyacağı değerlendirilmektedir.



2014 yılında gelişmekte olan ülkelerin büyüme performansları da beklentilerin altında kalmış, en baştaÇin, Rusya ve Brezilya olmak üzere gelişmekte olan ülkeler olumsuz bir ekonomik görünüm sergilemiştir.Gelişmekte olan bazı ülkelerde ekonomik yavaşlama, bazı ülkelerde ise resesyon görülmekte, 2010yılında %6.9 ile zirve yapan gelişmekte olan ekonomiler büyümesinin 2015 yılında %3.5 seviyelerineinmesi beklenmektedir.



Dünyanın ikinci en büyük ekonomisi Çin'de büyümenin ivme kaybetmeye devam etmesi, Türkiye'nin enönemli ihracat pazarlarından olan ve Türk yurtdışı müteahhitlik hizmetleri açısından da büyük değertaşıyan Rusya'nın ise 2015 yılında %3-4 daralmayla sert bir resesyona girmesinin beklenmesi küreselekonomiye ilişkin endişeleri arttıran unsurlar olmuştur.



Morgan Stanley'in 2013 yılında yayınladığı ekonomi raporunda ortaya atılan "Kırılgan Beşli"gruplamasında, ABD Merkez Bankası'nın (FED) tahvil alımlarını azaltacağına dair açıklamasından sonrapara birimleri en çok değer kaybeden yükselen piyasa ekonomileri; Hindistan, Brezilya, Endonezya,Türkiye ve Güney Afrika yer almıştır. Bu ülkelerin böyle bir grubun içinde değerlendirilmesinin nedeniolarak yüksek cari açık oranları, yüksek enflasyon oranları ve büyüme performanslarındaki düşüşleröne çıkmıştır. Bu ülkelerin dış finansman ihtiyaçları bakımından tersine sermaye akımlarına karşıkırılgan oldukları öne sürülmüştür. Son dönemde ise, ekonomik reformları ile Hindistan veEndonezya'nın bu gruptan sıyrıldığı, ancak FED'in faiz artışına hazırlandığı mevcut konjonktürde"Kırılgan Üçlü" olarak Türkiye, Güney Afrika ve Brezilya para birimlerinin özellikle savunmasız olduğudile getirilmektedir. Hindistan'da genel seçimlerin ardından göreve gelen Başbakan Mondiyönetiminde hayata geçirilen reformlar olumlu karşılanmış, uluslararası derecelendirme kuruluşuMoody's, ekonomide atılan doğru adımlar nedeniyle 9 Nisan 2015 tarihinde Hindistan'ın görünümünüdurağandan pozitife yükseltmiştir.



Türkiye ekonomisinde 2010 ve 2011 yıllarında %9.2 ve %8.8 olarak gerçekleşen yüksek büyümeperformansı 2012 yılında keskin bir düşüşle %2.1'e gerilemiş, 2013 yılında biraz ivme kazanarak %4.2'yeyükselmiştir. 2014 yılında ise Türkiye ekonomisi, yatırım harcamalarındaki zayıf seyir ve son çeyrekitibariyle net ihracatın GSYH'ye katkısının negatife dönmesi sonucunda %2.9 ile Orta Vadeli Program'daöngörülen %3.3'lük oranın da altında büyümüştür.



Ekonominin genel gidişatı açısından lokomotif bir sektör konumunda olan inşaat sektöründe 2014yılında büyüme %2.2 ile sınırlı kalmıştır. 2013 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana ivme kaybeden inşaatsektörü 2014 yılının son çeyreğinde 8 dönemden bu yana ilk kez daralmıştır. Bu bağlamda, inşaatsektörü küresel krizden beri ilk defa GSYH'ye düşürücü yönde etkide bulunmuştur. 2015'te de inşaatsektöründe ekonomiye paralel ve yatay bir seyir beklenmektedir.



2015 yılı ilk çeyrek sonu itibariyle; ABD'deki faiz artırımının zamanlaması, miktarı ve etkisi, AB'ninparasal genişleme programının boyutları ve etkileri, Çin'in toparlanma çabaları ile ihracatını arttırmakamaçlı olarak yerel para birimini devalüe etmesiyle şiddetlenebilecek kur savaşları, başta Ortadoğu veRusya merkezli riskler olmak üzere jeopolitik gerginlikler ve petrolün başı çektiği emtia fiyatlarındakioynaklık küresel görünüme ilişkin öncelikli gündem maddeleridir. Bu bileşenler ışığında gelişmekte olanülkelerde ivme kaybetmiş olan büyüme dinamikleri de yakından izlenmektedir.



Küresel ölçekte iyileşme sürecini geciktiren riskler ve piyasalarda güven ortamını tesis edebilecek olantüm unsurlar birlikte değerlendirildiğinde, 2015 yılında dünya ekonomik görünümünün 2014 yılınakıyasla belirgin oranda toparlanması beklenmemektedir. Jeopolitik riskler ve bölgemizdeki siyasiistikrarsızlığın, olumsuz küresel koşullar yanında yurtiçinde de seçim ve siyasetin gölgesi altındabulunan Türkiye'nin kırılgan ekonomik büyümesini olumsuz yönde etkilemeye devam edeceğiöngörülmektedir.



Önümüzdeki dönem Türkiye ekonomisine ilişkin olarak, gerek Ekonomik Güven Endeksi gibi öncügöstergeler, gerekse büyüme, yatırım ve üretim gibi gerçekleşmeler, ekonominin yeni bir hikayeye,farklı bir eylem planına ihtiyaç duyduğuna işaret eder niteliktedir. Hükümetin açıklamış olduğu yeniteşvik paketi, bu ihtiyaca yönelik bir yanıt niteliği ve sıkı para politikasından gevşek para politikasınageçiş sinyali taşımakla birlikte, seçim süreci öncesinde hakim olan mevcut belirsizlik ortamındayaratacağı pozitif dalganın sınırlı olacağı dile getirilmektedir.



Belirsizlik ve güven eksikliği unsurlarının hem Türkiye ekonomisini, hem küresel konjonktürü etkilediğibu dönemde, kapsayıcı ve kalıcı reformlarla makro ekonomik göstergelerini güçlendiren ekonomilerin,küresel likidite daralmasından nispeten daha az zararla çıkabileceği düşünülmektedir.

RAPOR İÇİN TIKLAYINIZ

 

PROJE BİLGİ FORMU

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yapın

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen isminizi girin

Son Haberler

YAZARLAR

Ayla Özer
365 YAZI