17 Kasım 2024 Pazar
Ana SayfaManşetTMB'nin İnşaat Sektörü Analizi Temmuz 2021 sayısı yayınlandı..

TMB’nin İnşaat Sektörü Analizi Temmuz 2021 sayısı yayınlandı..

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) tarafından düzenli olarak hazırlatılan İnşaat Sektörü Analizi raporunun “Küresel Ekonomide Eksen Kayması: ‘Orta Gelir Tuzağı’ Sonrası ‘Dar Gelir Sarmalı’ mı?” başlıklı Temmuz 2021 sayısı yayınlandı.

Maliyet baskısı altındaki inşaat sektöründe toparlanma çabası sürüyor

Ekonominin lokomotifi olan ancak 2018 yılından itibaren iç ve dış ekonomik gelişmelerin de etkisiyle sorunları artan inşaat sektörü, 2021 yılına ilk çeyrek dönemde kaydettiği %2,8 oranında büyüme ile başlamıştır. Sürdürülebilir büyüme için inşaat yatırımlarının hızlanmasına, sektör üzerindeki geçen dönemde öngörülemez düzeyde artan girdi maliyetleri baskısının ve vergi yükünün azaltılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

GSYH içindeki doğrudan payı %5,4 olarak ölçülen, ancak iki yüzü aşkın alt sektör üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkileri ile birlikte ekonomi içerisindeki payının %30’lara ulaştığı değerlendirilen inşaat sektörü yüzünü yeniden yukarı çevirmiştir. 2018 yılının üçüncü çeyreğinde daralmaya başlayan sektörde, uygun faiz koşulları ve destekleyici politikaların ağırlıklı etkisiyle 2020’nin üçüncü çeyrek döneminde %6,4’lük
büyüme yaşanmıştı. Bununla birlikte sektör, 2020 yılının son çeyreğinde keskin bir daralma (-%12,5) ile yılı %3,5 oranında küçülme ile tamamlayabilmişti. 2021 yılı ilk çeyreğinde ise inşaat sektöründe yeniden bir toparlanma izlenmiş; sektör, geçen yılın ilk çeyreğindeki küçülmeden kaynaklı baz etkisinin de katkısıyla bu dönemde %2,8 oranında büyümüştür. Buna karşın aynı dönemde toplam yatırımlar yıllık olarak %11,4 artarken inşaat yatırımları zayıf kalmıştır.

Ülke kredi notu, uluslararası kredi derecelendirmesi yapan üç büyük kuruluş nezdinde yatırım seviyesinin altında bulunmaktadır. Yılın ilk çeyrek döneminde öncü açıklamalarla not görünümü iyileşme içine girmişse de kredi derecelendirme kuruluşları geçen çeyrek dönemde Türkiye’nin kredi notu ve görünümüne ilişkin güncelleme yapmamıştır. Fitch Ratings, Şubat ayında Türkiye’nin kredi notunu “BB-” olarak teyit ederken; not görünümünü bir basamak daha olumluya, negatiften durağana çevirmiştir.
Fitch analistleri, not artışı için ise dış kırılganlıkların azaltılmasına ihtiyaç olduğunu dile getirmişti. Türkiye’nin kredi notu Moody’s nezdinde “B2″ seviyesi ve “negatif” görünümde iken Standard&Poor’s (S&P) tarafında ise “B+” ve “durağan”dır. Fitch Ratings, Haziran ayında yaptığı bir açıklamada sektör sermayesinin yeterliliğine karşın salgın, yüksek faiz ve kur oynaklığının Türk bankalarının kredi profilini etkilemeyi sürdürdüğüne dikkat çekmiştir.

Türkiye’nin, 2020 yılı sonunda dış borç maliyetine yansıyan kritik seviye olarak gösterilen 300 puanın altına düşen ve 2021 yılı Şubat ayı sonuna kadar da bu düzeyi koruyan 5 yıllık CDS (Kredi Temerrüt Riski) primi bir miktar gerilemiştir. Nisan 2021 itibarıyla 451 seviyelerinde kaydedilen gösterge 30 Haziran 2021 itibarıyla 380 düzeyindedir. CDS primi, ülkelerin ekonomik ve politik risk gelişmesine göre günlük olarak güncellenmekte ve bu anlamda kredi notlarından daha dinamik ve objektif bir gösterge olarak kabul
edilmektedir.

Ekonomide 2018 yılı ikinci yarısında döviz kuru artışları ile birlikte yaşanan sıkıntılara paralel olarak; yavaşlayan inşaat yatırımları, TÜİK verilerine göre 2020 yılının üçüncü çeyreğinde %13,8 oranında artış göstermiştir. Buna karşın yatırımlar 2020 yılı sonu itibarıyla yıllık bazda %14,7 oranında daralmıştır. 2019 yılında bu oran, -%9,3 olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla yatırımlardaki yavaşlamaya salgının ivme kazandırdığı izlenmiş olup, inşaat yatırımları 2021’in ilk çeyreğinde de yıllık bazda %4,7 daralarak
büyümeyi sınırlandırmıştır.

Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle gerçekleştirilen projelerde de son dönemde düşüş izlenmektedir. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine göre; büyük kamu yatırımlarında son yıllarda sıkça tercih edilen KÖİ modeli kapsamında yurtiçinde 2018 ve 2019 yıllarında 8 sözleşme, 2020’de 3 sözleşme ve bu yılın ilk altı ayı itibarıyla da 1 sözleşme imzalanmış durumdadır. Bu konuda son yirmi yılda beşer yıllık dönemlerdeki eğilimlere bakıldığında; 2017-2021 döneminde toplam 7,7 milyar TL’lik 30 projenin, 2012-2016 döneminde toplam 91,5 milyar TL’lik 69 projenin, 2007-2011 döneminde 31,2
milyar TL’lik 53 projenin ve 2001-2006 döneminde toplam 6,4 milyar TL’lik 33 projenin KÖİ modeliyle hayata geçirilmiş olduğu görülmektedir.
Yüksek istihdam potansiyeli ile işsizlikle mücadelede öne çıkan inşaat sektörünün istidam içindeki payı son yıllarda gerileyerek 2017’de %7,4, 2018’de %6,9, 2019’da %5,5 olmuş; geçtiğimiz yıl sınırlı da olsa artarak %5,7’ye yükselmiştir. Sektörde istihdam edilen kişi sayısı 2018 yılında yaklaşık 2 milyon iken 2020 yılında 1 milyon 538 bin olarak gerçekleşmiştir. 2021 yılı Nisan ayı itibarıyla ise sektörün istihdam ettiği kişi sayısı TÜİK tarafından 1,8 milyon olarak açıklanmıştır. Bu çerçevede inşaat sektöründe istihdam
oranının tüm güçlüklere rağmen son olarak %6,4 olarak hesaplanması sektörün ekonominin geneli açısından ortaya koyduğu önemi göstermektedir.

Yaklaşık iki yılı aşkın zamandır sektörün öne çıkan sorunları arasında maliyet artışları dikkat çekmektedir. Geçtiğimiz çeyrek dönemde özellikle demir-çelik ve çimentoda öngörülemeyen yüksek artışlar maliyet baskısını ağırlaştırmıştır.

TÜİK tarafından yayımlanan verilere göre; inşaat maliyet endeksi Nisan’da yıllık bazda %35,5 artarak iki yılı aşkın sürenin en hızlı yükselişini kaydetmiştir. Endeks aylık bazda da %3,5 artmıştır. Bu dönemde malzeme endeksi ile işçilik endeksi sırasıyla yıllık bazda %43,1 ve %20,6 ile hızlı yükselmiştir. Aylık bazda malzeme endeksi %5, işçilik endeksi %0,5 yükseliş gösterirken yıllık bazda da malzeme endeksi yüzde 43, işçilik endeksi yüzde 20,6 artmıştır.

Salgın ortamında emtia fiyatlarında yükseliş ile birlikte girdi maliyetleri dünya genelinde artmış, iç ekonomik gelişmeler paralelinde Türk inşaat sektörü için döviz kurlarında yaşanan artış sorunu ağırlaştırmıştır. Öte yandan sektörün temel girdileri içerisinde ön sırada yer alan demir-çelik ve çimento fiyatlarında son dönemde yaşanan büyük artışları açıklamada döviz kuru yükselişi ve ÜFE’nin yeterli olmadığı da izlenmektedir. 2020 Mayıs – 2021 Mayıs döneminde demir-çelikte %116 ve çimento fiyatlarında %60’lık fiyat artışları yaşandığı hesaplanmıştır.

Girdi maliyetlerindeki öngörülemez artışların önüne geçilmesi hem kamu projeleri hem de ekonomik konut üretimi açısından büyük önem arz etmektedir. Kamu projelerindeki maliyet artışlarının karşılanabilmesini teminen firmalara fiyat farkı ödemesi ve şarta bağlı olmayan tasfiye hakkının tanınmasını içeren bir düzenleme yapılmasının artık kaçınılmaz hale geldiği değerlendirilmektedir. TMB olarak bu konuda çözüm için üç ana unsur üzerine inşa edilen bir çalışma Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Kamu İhale Kurumu ile paylaşılmıştır. Bu kapsamda devam etmekte olan kamu projelerinde demir ile çimentoda yaşanan yüksek fiyat artışlarının telafi edilebilmesi amacıyla salgının ülkemizde görüldüğü 2020 yılı Mart ayından itibaren geçerli olmak üzere şu üç konudaki beklenti paylaşılmıştır:

  • Yapım sözleşmelerinde yer alan fiyat farkı formülünde değişiklik yapılması ve B katsayısının 1.00 olarak kullanılması,
  • Salgının ülkemizde görüldüğü 2020 yılı Mart ayından itibaren geçerli olmak üzere sadece demir ve çimentoda ilave fiyat farkı ödenmesi,
  • Yüklenicilere şartsız tasfiye veya devir hakkı verilmesi.

İnşaat sektöründe piyasa şartlarındaki hızlı değişimler, kurdaki dalgalanmalar, salgın ve salgın tedbirleri nedeniyle çalışma koşullarının değişmesi, iş programlarındaki aksamalar nedeniyle ciddi finansal ve operasyonel sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlar devamında sektörün çok sayıda alt sektörle ilişkisi kapsamında ekonominin genelinde nakit ihtiyacını artırarak kısa vadede önemli nakit akışı sorunlarına sebep olmaktadır. Ayrıca stopaj ve KDV tevkifat oranlarında yapılan artışlar firmalar üzerindeki baskıyı artırmıştır.

Söz konusu sorunlar paralelinde finansman/nakit akışı sıkıntısı içerisinde kalan sektörde borçluluk oranları da yükselmiştir. Mevcut tabloda inşaat sektörünün sorunlu kredilerde başı çektiği izlenmektedir.
KPMG tarafından yayımlanan “Bankacılık Raporu”nda 2021 yılı Mart ayı itibarıyla, inşaat sektörünün %9,7’lik oranla tasfiye olunacak alacaklarda en üst sırada yer aldığı kaydedilmiştir. BDDK’nın son verilerine göre (Nisan 2021 itibarıyla) ise inşaat sektöründe kullanılan nakdi kredi toplamı 331,9 milyar TL olup, aynı dönemde tahsili gecikmiş kredi oranı %8,7 olarak kaydedilmiştir.

Sektörde gerçek anlamda bir toparlanmadan bahsedebilmek için salgının seyrinin yanı sıra finansal piyasalarda istikrar ve güven endekslerindeki artış önem taşımaktadır. Ancak TÜİK’in, sektörün genelinde mevcut ve gelecek döneme ilişkin iyimserliği ölçen Sektörel Güven Endeksi yılın ilk çeyreğinde düşüş göstermiş, geçen çeyrek dönemde de görece artmıştır. İnşaat Sektörü Güven Endeksi Nisan-Haziran dönemi aylar itibarıyla sırasıyla 77,3, 79,6 ve 82,4 değerini almıştır. Haziran’da bir önceki aya göre alınan kayıtlı siparişlerin mevcut düzeyi alt endeksi %2,3 artarak 76,3 olmuş; gelecek üç aylık dönemde
toplam çalışan sayısı beklentisi alt endeksi ise %4,6 artarak 88,6 değerini almıştır. Perakende ticaret ve hizmetler sektörü ise endekste mevcut ve gelecek döneme ilişkin iyimserliği gösteren 100 değerinin üzerinde seyretmektedir.

Raporun tamamına ulaşmak için aşağıdaki linki tıklayarak bilgisayarınıza indirebilirsiniz..

TMB’nin İnşaat Sektörü Analizi Temmuz 2021 sayısı

PROJE BİLGİ FORMU

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yapın

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen isminizi girin

Son Haberler

YAZARLAR

Ayla Özer
365 YAZI