Kent yaşamından ve stresli iş ortamından sıkılanlar, fırsatı bulunca soluğu doğada, deniz kenarında, yeşiller arasında alıyor.
Buna imkanı ya da fırsatı olmayanlar ise dört duvar arasında başını yastığa koyarken, kuşların cıvıldadığı, rüzgar sesinin terapi yaptığı, usul usul sallanan yaprakların nağmeler oluşturduğu, yağmurdan sonra toprak kokusunun insanı mest ettiği, yeşille dolu, betona teslim olmamış ortamların hayalini kurarak ferahlama çalışıyor.
Kapitalist dünyanın tek seçenek olarak sunduğu boyu göğe uzanan, her tarafı beton, yeşilin sadece bir isim olarak kaldığı konutlarda yaşamını sürdürmek her zaman kaderiniz olmayabilir.
Dünyamızda her biri doğanın içinde ve buram buram huzur kokan, bakarken “Ah be, keşke benim olsa!” diyebileceğiniz evler de bulunuyor. Önemli olan bizi kıskıvrak saran beton canavarından sıyrılıp, kendimizi bu ortamlara atabilecek zaman, imkan ve cesareti bulabilmek.
Bunu başardıktan sonra her tarafı açık yatağınızdan doğayı seyredebildiğiniz, dalga seslerinin sizi çağırdığı, odaların bölümlerinden dalların size mutluluk elini uzattığı, evin içinde doğal sarmaşıkların süzüldüğü, içinde ağaç geçen, tahta köprüyle dışarı çıkılabilen evlerde huzur dolu zamanlar geçirmek mümkün.
Bunun yanında karların beyaz örtüsü içinde bir dağ evi, dağların tepesinde her tarafı ahşap, kapıyı açınca mis gibi oksijenin kendinden geçirdiği evlerde de huzur soluyarak, çağdaş dünyanın stresinden uzak mutlu günler geçirmek de hiç uzak değil.
Emlakdream.com, tüm bu imkanları sunan, huzur dolu atmosferiyle fotoğraflarına bakınca bile insana iç geçirten “doğal” evleri sizler için derledi. İşte o evler: