Türkiye İMSAD’ın sektörle ilgili gelişmeleri tüm yönleriyle ele aldığı ‘Gündem Buluşmaları’nın 50’ncisi, “Enerjide Yol Ayrımı: Sürdürülebilirlik mi? Maliyet mi?” başlığı altında düzenlendi. Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin’in konuşmacı olduğu toplantıda, 21. yüzyılı şekillendiren mega trendler çerçevesinde dünyadaki mevcut durum, eğilimler ve inşaat malzemesi sektörüne yönelik etkiler değerlendirildi.
Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 50’nci kez düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’, 26 Nisan Salı günü Demirdöküm’ün katkılarıyla online olarak gerçekleştirildi.
Açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı, “Enerjide Yol Ayrımı: Sürdürülebilirlik mi? Maliyet mi?” başlıklı toplantı ilgiyle takip edildi. Toplantının konuşmacısı Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin, dünya güç dengelerini, enerji ve yeşil enerji alanlarındaki küresel gelişmeleri ve Türkiye’nin bu çerçevedeki adımlarını anlattı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, pandeminin etkileri sürerken beklenmedik şekilde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ile ekonomi dengelerindeki öngörülemeyen değişimin, enerji konusunu dünyanın, bölgemizin ve ülkemizin en önemli gündem maddelerinden bir yaptığına işaret etti. Tayfun Küçükoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sektörümüzün gelişimi ve gelecek planları açısından enerji konusunu dikkatle takip ediyoruz. Bugün büyük bölümünü ithal ettiğimiz enerji, yüksek maliyeti nedeniyle sektörümüzü zorlamaktadır. Öte yandan gelecek için sürdürülebilirlik adımlarını da atmamız gerek. Önümüzde enerjinin maliyeti, sürdürülebilirliği, rekabete etkileri, arz güvenliği ve dönüşümün nasıl gerçekleşeceğine dair öngöremediğimiz pek çok konu var. Orta ve uzun vadeli planlarımızı yapmak için geleceği daha net görmeye ihtiyacımız var. Dünyada değişen ticaret dengelerini görebilmemiz lazım. Oyunun kuralları değişirken, yeni kuralları keşfedebilmemiz lazım. AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde ülkemizi ve sanayimizi doğrudan etkileyecek düzenlemelerin, son durumdan nasıl etkileneceğini bilmek de gelecek planlarımız açısından önem arz ediyor.”
“Planların bir türlü tutmadığı bir dönemdeyiz”
Toplantının moderatörü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan ise “Konjonktürün zor olduğu bir dönemde enerji de zor bir konu. Yapılan planların bir türlü tutmadığı bir dönemi yaşıyoruz. Dünyada ve ülkemizde pandemi başladıktan sonra, eski normal, yeni normal derken anormal bir konjonktürün içine düştük. Ne yeni normal oldu, ne eski normal oldu. Yeşil Mutabakat bir iklim politikası olarak hayata geçerken; AB sınırda karbon vergisi ile bölgesel ticaret rekabetinde kendi sanayi üretimlerini korumaya odaklandı. Enerjiyi tartışmaya başladık, fosile karşı yenilenebilir enerjiyi parlatırken bir anda kömür şaha kalktı. Enerji maliyetine çözüm ararken enerjinin arz güvenliği ön plana çıktı. COP26’da her şey enine boyuna tartışıldı, benim aklımda kalan ise iki F; fosil ve finans oldu. 2053 net sıfır karbon hedefini planlarken, 19 milyar ton rezerv olarak ilan edilen linyit ve taş kömürünü, zeytinlikler dahil çıkartma telaşına girdik. Her evde 4 lambadan 2’sinin kaynağı termik enerji. Her 3 enerji kaynağından 2’si termik. Dünyada GES VE RES yenilenebilir enerji kaynağı kullanımı yüzde 10 civarındayken, Türkiye’de yüzde 13. Enerji maliyetlerindeki öngörülemeyen artışlar, AB ile başa baş devam ederken bölgesel rekabete uyum sağlamak gittikçe daha zor hale geldi. Bu noktada biz de haklı olarak soruyoruz; sürdürülebilirlik mi, maliyet mi?” şeklinde konuştu.
“Türkiye, riskleri fırsata dönüştürme şansına sahip”
Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin, “2 Siyah Kuğunun Gölgesinde; Enerjide Yol Ayrımı: Sürdürülebilirlik mi? Maliyet mi?” başlıklı bir sunum eşliğinde açıklamalarını yaptı.
Ekonomi alanında “siyah kuğu” tanımının, gerçekleşme olasılığı göreceli düşük olarak algılanan bir ‘risk’in bir anda gerçekleşmesi ile birlikte, söz konusu riskin dünya ekonomisi ve küresel ticaret üzerinde geri döndürülmesi imkansız değişimlere sebep olması ve küresel ekonomi aktörleri için yepyeni bir dönemin başlamasına sebep olan olaylar için kullanıldığını hatırlatan Prof. Dr. Kerem Alkin, Covid-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşının “siyah kuğu” olarak nitelendirildiğini söyledi. Prof. Dr. Kerem Alkin, “yeşil enerji dönüşümü” ve “sıfır-karbon hedefi” küresel enerji gündeminin en öncelikli gündem maddeleri iken bugün “arz güvenliği” konusunun en üst sıraya çıktığını belirtti.
Prof. Dr. Kerem Alkin, pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşının sonuçları dikkate alındığında Türkiye’nin risklere karşı elindeki tüm imkanları koruyup geliştirerek bu riskleri kendisi için fırsata dönüştürme şansına sahip ender ülkelerden biri olduğunu söyledi.
21. yüzyılı şekillendiren mega trendleri; Sürdürülebilirlik, Hiperdijitalleşme, Mobilite, İklim ve dekarbonizasyon olarak sıralayan Prof. Dr. Kerem Alkin, “2020-2030 yılları arasında dört temel dönüşüm öncelik arz edecek. Ülkelerin dayanıklı ekonomiye sahip olmak, şoklara karşı güçlü olmak için dört ödevi var; dijital dönüşüm, enerji dönüşümü, yeşil dönüşüm ve bilgi dönüşümünü gerçekleştirmek” ifadesini kullandı.
AB ile Türkiye arasında yeşil mutabakat kapsamında üst düzey temasların gerçekleştiğini hatırlatan Prof. Dr. Kerem Alkin, “Önümüzdeki günlerde yeşil yakıt ve yeşil hidrojen konusunda AB ile bir iş birliği söz konusu olabilir” yorumunu yaptı.
“Ticaret dar coğrafyalarda yoğunlaşacak”
Net sıfır karbon ile ilgili hedeflerin gerçekleşmesi adına önemli bir yaklaşımın ülkelerin uzak coğrafyalar yerine mümkün oldukça yakın coğrafyalardan, mümkünse ülke içi kaynaklardan emtia ihtiyaçlarını karşılamaları yönünde olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kerem Alkin, “Daha dar coğrafyalarda ticaretin yoğunlaştırılması ve geliştirilmesi artık çok daha fazla konuşuluyor” dedi.
Ekonomi çevrelerinin gündemindeki bir başka konunun, ülkelerin bazı ürünler için ihracatlarına getirdikleri sınırlamalar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kerem Alkin, “Korumacılığı nasıl yöneteceğiz konusu da önemli hale geldi. Ülkeler ellerindeki kaynakları korumaya aldıklarında bu nasıl yönetilecek? Ülkenin ihtiyacı ne kadardır? Bunu ne kadarı ihraç edilebilir? Ülkemiz açısından da bu hesapları yapmamız, hazırlıklı olmamız gerekir. İhracata getirilecek kısıtlamaları doğru yöneterek ihracat gelirlerini kaybetmememiz gerekir. Bu hesapları hızla yapmamız ve hızlı güncellememiz lazım” vurgusunu yaptı.
“Pandemide petrol fiyatları düşünce de endişeler arttı”
Pandemi döneminde petrol fiyatlarında yaşanan düşüşü ve dünya karbon emisyonundaki azalmayı hatırlatan Prof. Dr. Kerem Alkin şunları söyledi: “Covid-19 ve savaş nedeniyle yükselen enerji fiyatları, maliyet mi, yeşil enerji mi tartışmalarına neden oluyor, ancak şöyle bir gerçek de var; pandemideki karantina döneminde dünya ekonomisinde çok ciddi bir yavaşlama gerçekleşti. Fosil yakıt kullanımı büyük ölçüde azaldığından, petrol ve doğal gaz fiyatlarının rekor düzeyde düştüğüne de tanık olduk. BM, OECD, Dünya Ticaret Örgütü ve pek çok uluslararası kuruluş, fosil yakıt maliyetlerindeki düşüş nedeniyle yeşil enerji – yenilenebilir enerji alanındaki çalışmaların aksamasından büyük endişe duyarak, ‘dünya fosil yakıtlarla yoluna devam edemez’ mesajını güçlü şekilde verdi. Benim de bugün gördüğüm, fosil yakıtlarla mücadeleden asla geri kalınmayacağı yönünde. Fosil yakıtlar çağını bitirmeye yönelik tüm çalışmalar ivme kazanarak devam ediyor. Buradan geri dönüş yok. 2030 yılında dünyada kömürle olan birlikteliğin sıfır düzeyine indirilmesi hedefleniyor ve bununla ilgili ciddi düzenlemeler yapılacak. 2040’ta petrol çağı bitecek, dünyanın petrole olan ihtiyacının azaldığı hızlı bir dönüşüm yaşayacak. Doğalgaz göreceli olarak daha düşük karbon emisyonundan dolayı 2060-2070 yılına kadar sürecek gibi görünüyor. Petrolden ve kömürden para kazanan ülkeler bu avantajlarını kaybedecek. Doğalgazdan hızla vazgeçmek çok mümkün değil. Bu doğrultuda güneş ve rüzgâr enerjisine yüklenmek doğru ancak ülkeler sanayide kullanmak için enerji sağlama çalışmalarını sürdürmek durumunda. Bu noktada da sürdürülebilir enerji ekonomisi gündeme geliyor. Bunun üç ayağı var; sürdürülebilir enerji üretimi, sabit pil üniteleri ve batarya sistemleri, elektrikle çalışan çok çeşitli taşıtlar. Bu anlamda pil ve batarya istasyonları süreci değiştirecek derecede büyük önem taşıyor.”
Dünya ticaret dengeleri açısından Rusya’nın AB pazarında boşalttığı alanı doldurmak için büyük bir rekabetin yaşanacağına dikkat çeken Prof. Dr. Kerem Alkin, sıvılaştırılmış doğal gaz ve boru hatlarının gündeme geleceğini söyledi. Nükleer enerji konusunda da bir belirsizlik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kerem Alkin, “Nükleer enerji olmadan iklim değişikliğini durdurmak çok kolay görünmüyor. Öte yandan AB’nin uranyum ihtiyacının büyük kısmı da Rusya ve Ukrayna’dan karşılanıyor. Bunlar da tartışılıyor” dedi.
“AB’de yenileme ve yalıtım pazarı önemli fırsat”
AB’nin doğalgaza bağımlığının çok yüksek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kerem Alkin, “Bugün enerji verimliliğine yönelik tedbirler daha da fazla gündemde yer alıyor. Türk inşaat malzemeleri sektörü açısından AB’de yenileme ve yalıtım pazarları önemli fırsat olacak. Küresel olarak iklimlendirmeyi minimum maliyetle destekleyecek yalıtım kampanyaları geliştirmek, sürdürülebilirlik anlayışına sahip bina yapımını hayata geçirmek, binaların enerji verimliliğine odaklanmak, mevcut yapı stokunu sil baştan yenilemek gibi çözümler üzerinde duruluyor. OECD çatısı altında bu konuyla ilgili, ‘akıllı binalarla dünyayı nasıl koruruz?’ ana ekseninde kapsamlı çalışmalar yapılıyor” dedi.
Prof. Dr. Kerem Alkin, AB’nin Yeşil Mutabakat kapsamında üzerinde çalıştığı karbon fiyatlama mekanizmasının da tartışmalı olduğuna, ticari dengeler ve rekabet açısından tüm dünyada geçerli olacak bir karbon fiyatlama mekanizması oluşturulması fikrinin tartışıldığına işaret etti.