Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği – Türkiye İMSAD tarafından her sene 3’er aylık periyodlar halinde olmak üzere yılda 4 kere düzenlenen Gündem Buluşmaları’nın ilki bugün gerçekleştirildi.
Açılış konuşmasını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan’ın yaptığı Gündem Buluşmaları’nda, Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin dünya ve ülke ekonomisini, Dr. Can Fuat Gürlesel ise inşaat ve inşaat malzemeleri sanayisinin faaliyetlerini, son verilerle değerlendirdi. İnşaat malzemesi sanayicileri ve iş dünyasından isimlerin büyük ilgi gösterdiği, Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Çetin Tecdelioğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen toplantının konuk konuşmacısı ise ‘Ticaret savaşları’, ‘Küresel büyümenin güçlü seyri’, ‘Makro şartların gelişen ülkelere etkisi ve bu resimde Türkiye’nin yeri’ içerikli konulara yönelik değerlendirmelerini paylaşan Ekonomist Gökhan Şen oldu.
“Biz kura dokunmasak ta kur bize dokunuyor”
Açılış konuşmasını yapan Türkiye İMSAD Başkanı Ferdi Erdoğan kamunun önemli destekleri ve genişleyen altyapı harcamaları ile inşaat sektörünün 2017’de önemli bir ivme kazandığını belirterek “2016 yılında yüzde 5.4 büyüyen inşaat sektörü 2017 yılında çok daha iyi bir performans sergiledi ve yüzde 8.9 büyüdü. Bununla birlikte 2017 yılında inşaat harcamaları, 2016 yılına göre yüzde 25.7 oranında artarak 533.8 milyar TL ile tarihin en yüksek seviyesine ulaştı. Asıl önemli artış istihdamda gerçekleşti ve yıllık ortalama istihdam sektörde ilk kez 2 milyonu aştı. Ayrıca 2017 yılında inşaat malzemeleri sanayi ihracatımız yüzde 7.5 artarak 16.38 milyar dolara yükseldi. 2018 yılına ihracat açısından iyi bir başlangıç yaptık. İhracat artış eğiliminin yıllık ihracatı desteklemeye devam ettiğini göz önünde bulundurursak 2018 yılında ihracatımızın 17-18 milyar dolar bandında gerçekleşmesini bekliyoruz” dedi.
“Bugün dünyada görülen ticaret ve kur savaşlarını dikkate almak zorundayız çünkü biz kura dokunmasak da kur bize dokunuyor” şeklinde açıklamalarına devam eden Erdoğan “Dış ticaret ülkemizin büyümesiyle paralel artıyor. İhracat gibi maalesef ithalat da artıyor. İhracatta tonaj artarken ortalama birim Kg fiyat düşüyor. 2014 -2018 arası ortalama birim fiyat yüzde 25 düşerken ithalat birim fiyat yükselişte. Bugün Türkiye inşaat malzemeleri sektörü olarak, Batı’nın standartları ile üretip Doğu’nun fiyatları ile rekabet edebiliyoruz. İhracat gelirimiz 2017’de 16 milyar doları aştı. Ancak ihracat birim fiyatının 4 katı kadar ithalatımız var. 2017 yılı inşaat malzemelerinin ortalama fiyatı 1 kilogramda 50 cent. Bu 50 cent, 1 kilogramda 10 cent artarak 60 cente ulaşırsa, ihracat gelirimiz ortalama 3 milyar dolar artıyor. Bu 10 centlik artışları, inşaat malzemesi sanayicileri olarak, dünya pazarlarında tanınan, bilinen bir sektöre sahip olduğumuz için gerçekleştirebiliriz. Bu artış için hem ülke olarak hem de firma olarak, marka gücüne odaklanmamız gerekiyor. Ürünlerimiz kalitesiyle zaten beğeniliyor. İhracatımızı artırmak için Türkiye markasıyla öne çıkarak daha güçlü konuma geleceğimizden şüphem yok.” dedi.
Birkaç ürün dışında hemen hemen ithal edilen ürünlerin hepsinin Türkiye’de üretildiğini belirten Ferdi Erdoğan, “Ürünlerimiz kalitesiyle kendini dünya çapında ispatlamış durumda. İhracat performansımız da bunu destekler nitelikte. Ama ne yazık ki birçok ürün grubunda hala ithal ürünler tercih edilmekte. 2018 yılında İnşaat Malzemeleri Sanayi Dış Ticaret Endeksleri’ni hayata geçirdik. Bu Endeksler ile dış ticaret verilerimizi çok daha detaylı görebiliyoruz. Dış Ticaret Endeks raporlarımız da gösteriyor ki ‘Made in Turkey’ algısı henüz iç pazarda hak ettiği değeri görememekte. İç pazara olan güvenin artması şart” açıklamasında bulundu.
“Büyüyen tahsilat sorununun acilen çözülmesi gerekiyor”
Türkiye İMSAD tarafından her ay düzenli yayınlanan sektör raporlarına göre tahsilat problemlerinin giderek arttığına dikkat çeken Ferdi Erdoğan önümüzdeki dönemin daha net görülebilmesi adına tahsilattaki sıkıntının bir an önce çözülmesi gerektiğini söyledi.
“Gelecek sene daha iyi olacak”
Toplantının konuk konuşmacısı ekonomist Gökhan Şen konuşmasının başında ocak ayında Davos’ta iş dünyası, politikacı ve akademisyenlerle bir araya geldiğini ve dünyanın büyümesi konusunda çok iyimser olduklarını belirterek, “Tek bir riskten bahsediyorlar o da korumacılık yani yeni moda tabirle ‘ticaret savaşları’, ‘kur savaşları.’ Bugünkü ABD Başkanı, gerçekten tahmin edilemeyen kararlarıyla tam bir kaos yaratıyor. Dolayısıyla tahmin edilmesi güç bir dönem içindeyiz. Fakat diğer yandan ticaret olarak bakarsanız dünyada işler çok iyi. Bir toparlanma var. Dünyada büyüme 2008 krizinden bu yana en iyi seviyeye çıktı. Bu sene üstüne katarak devam edecek, 2019’da ise daha da iyi olacak” dedi.
Avrupa Birliği’nin büyümesinin de Türkiye’ye de faydalı olduğunu belirten Gökhan Şen, “Avrupa bizim için önemli. Türkiye’nin ihracatının yarısından biraz fazlası Avrupa’ya yapılıyor. Çok açık görülüyor ki, Avrupa’daki dalgalanmalar bizi net şekilde etkiliyor. Bir de ithalat ve fonlama tarafı var. Fonlamanın yüzde 70-80’i de Avrupa’dan geliyor. 2017 yılında gelişen ülkelere toplam 1 trilyon dolar para gitti. Bu seneki tahminler bunun 1.2 trilyon dolara çıkacağı yönünde. FED faiz artırmaya devam ediyor. Faizlerin artması otomatik olarak ABD’ye para gideceği anlamına gelmiyor. Dünyanın kalanında çok daha iyi fırsatlar var. Aslında 2017-2018’in hikayesi bu. Türkiye’ye de yatırımcı geliyor. 2012’de doğrudan yabancı yatırım ve artı portföy alımlarından 80-90 milyar dolar para geliyordu. Geçen seneyi ise yıllık 15 milyar dolarla kapattık.” diyerek sözlerine devam etti.
“Dünyada işler çok iyi, bizim ihracatımız da iyi gidiyor, büyüme de gayet iyi ama insanlar bunu hissetmiyor” diyen Gökhan Şen “Hem işletmeciler hem vatandaşlar şikayet ediyor. Kişi başı milli gelir değişmiyor, insanlar da kendini zengin hissetmiyor, bu çok net. Bence Türk Lirasının sıkışık olması ve Türkiye’nin, taleplerini karşılayacak kadar kaynağı olmaması önemli. İnsanlar yabancı paradan, döviz çok değer kazandığı için yavaş yavaş kaçmaya başlıyor. Türkiye’de aslında iki döngü var. Birincisi, işler iyi gidiyor, üretmeye tüketmeye başlıyoruz, kredi alıyoruz, piyasa canlanıyor, fiyatlar artıyor, dışarıdan aldığımız için cari açık artıyor, faizler yükseliyor ve bir anda Türk Lirası gerilemeye başlıyor. Çok tüketip çok borçlandığımız için bize eskisi gibi borç vermiyorlar. Bu yüzden TL değer kaybediyor. Merkez Bankası da faizleri artırıyor ve bu işi çözüyor. Ama şimdi bunlar yaşanmadı, yani Türkiye’nin alıştığı döngüsü kırıldı. Bu çok önemli. Enflasyon yakın dönemde yüzde 10’un altına düşmeyecek. Bu şartlarda enflasyonun düşmesi, yakın zamanda TL’nin de değer kazanması çok güç.” dedi.
2017-2018 arası dünyada işletmelerde borçlanma oranı en yüksek ülkenin Türkiye olduğunu belirten Şen konuşmasını “Dövizin yükselmesi ve bu nedenle işletmelerin sıkışması kötü haber. Dünyada büyüme oldukça kuvvetli. Türkiye, bu büyümeden pay almaya ve büyümeye devam edecek. Bu büyümenin bedeli olarak da yüksek faiz ve yüksek kurun, en azından bir sene bizimle beraber olacağını söyleyebilirim.” sözleriyle tamamladı.
“2018’de yeni proje başlangıçları hissedilir şekilde geriledi”
Dr. Can Fuat Gürlesel de inşaat sektöründe çok inişli-çıkışlı bir büyüme temposu olduğuna dikkat çekerek başladığı konuşmasını; “Bu yıl 8.9’luk bir artış oldu. İnşaatta hareketlilik var. Türkiye 2017’de 533.8 milyar TL inşaat harcaması yapmış. Bunun yüzde 65’inin malzeme harcaması olduğunu söylüyoruz. 2017’ye böyle bakarsanız müthiş bir büyüme. İnşaat sektöründe 2018’in ilk çeyrek dönemini değerlendirdiğimizde ise 5 önemli gelişmenin olduğunu görüyoruz: Konut ve konut dışı binalarda satın alma ve kiralama işleri zayıfladı. Yeni inşaat başlangıçları yavaşladı, mevsimsellik ile birlikte mevcut inşaat işleri, beklentilerin altında sınırlı bir artış gösterdi. Müteahhitlerin işletme sermayesi ihtiyacı arttı. Kamu işleri sürmekle birlikte ödemeler yavaşladı. İnşaat sektöründe ödeme ve tahsilatlarda, vadeler uzadı.” diyerek tamamladı.
“Ticaret savaşlarının kazananı olmaz, herkes kaybeder”
Prof. Dr. Kerem Alkin ticaret savaşlarının kur savaşlarını tetiklediğini belirterek başladığı konuşmasında “Türkiye’nin üstü örtülü ticaret savaşları adına, ithalatı kısıtlayacağını zannettiği birtakım adımları var. İş dünyamızda ithalatı kısıtlayacağız diye aslında alınan tedbirlerle ilgili olarak başka türlü üzüntüler yaşanıyor.Bizim temelde maliyet enflasyonu derdimiz var. Maliyet enflasyonu, enerji, iş gücü, finansman, ham madde maliyetleri ve kurlardan kaynaklanan maliyet etkisi, Merkez Bankası’nın hiçbir şey yapamayacağı bir alandır. Şu anda reel sektör ciddi manada yüksek bir maliyetle üretimini gerçekleştirdiğinden dolayı kârlılık açısından kimse mutlu değil. Üretim gerçekten var ama ortaya konulan eforun dönüşüyle ilgili genel bir memnuniyetsizlik var. 2010’dan 2017’ye yüzde 69.4 büyümüşüz ama milli gelirimizden de 100 milyar dolar kaybetmişiz. G20’de de bu küçülmeyle birinciyiz.” dedi.