Diyarbakır ziyareti kapsamında, merkez Kayapınar ilçesindeki bir otelde sivil toplum kuruluşu (STK) temsilcileri ve iş insanlarıyla bir araya gelen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, olası afetlere karşı hazırlıklı olmak adına gerekli adımları kararlı şekilde atacaklarını belirterek ülkemizdeki yaklaşık 20 milyon konutun üçte birinin dönüşmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye’yi güvenliği, huzuru, refahı, işi ve aşıyla büyük afetler ve küresel krizler karşısındaki direnciyle, “Türkiye Vizyonu” çerçevesinde büyüttüklerini ve güçlendirdiklerini anlatan Yılmaz, şöyle konuştu:
“Bu bölgemizde, özellikle terör ve güvenlik sorunları nedeniyle birçok hizmetin nasıl aksadığını, sermayenin, yatırımların bu bölgeden nasıl kaçıp başka bölgelere gittiğini, nitelikli insan gücünün nasıl kaybedildiğini ve bunun topluma ne tür maliyetler doğurduğunu, en iyi bu yörede yaşayan insanlarımız biliyor.
Terörün, şiddetin en büyük bedelini bu bölgemizde, Diyarbakır’da, diğer illerimizde yaşayan insanlarımız görüyorlar. Bu tehditlerin ortadan kalktığı, huzurun oluştuğu ortamda da en büyük faydayı burada yaşayan insanlarımız görüyor.
Çukur hadiselerini hep birlikte hatırlıyoruz, başka hadiseleri hatırlıyoruz. Çok şükür şu anda Diyarbakır son derece huzurlu, bunu en iyi görebildiğimiz göstergelerden biri, gelen turistler. Geçen yıl Diyarbakır turistle dolup taştı.
Kısır çekişmeler, hiç kimseye fayda sağlamayacak çatışmalar ve kavgalarla ülkenin enerji ve kaynaklarını harcamak yerine, ülkeyi hep birlikte çok daha güçlü noktalara taşımayı, farklılıkları zenginlik bilerek, bütün yörelerin potansiyelini harekete geçirmeyi amaçladıklarını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:
Bunun da yolu çokluk içinde birlik sağlamak; birliğimizi, beraberliğimizi bozmaya çalışanlara fırsat vermemek ama aynı zamanda demokrasi, temel hak ve özgürlüklere, hukuka hep birlikte sahip çıkmak ve insanların meşru taleplerini hep birlikte görüp bunları daha yüksek standartlara taşımak.
Bunu birlikte yapabiliriz diye inanıyorum. Demokrasi, barış, hukuk, özgürlük adı altında, aslında bunlarla hiçbir alakası olmayan işler yapanlara da hep birlikte dur dememiz lazım. Bu kelimeleri kullanmak değil, bu kelimeleri hayata geçirmek önemli. Kim barışa karşı olabilir, kim demokrasiye, hukuka, özgürlüğe karşı olabilir?
Ama bu kelimeleri kullanıp fiilen başka işler yapıyorsanız, barışa, demokrasiye zarar veriyorsanız. Temel hak ve özgürlükleri zayıflatıyorsanız o zaman bu kelimeler, sadece vitrinde kullanılan süsleme amaçlı kelimeler haline dönüşür ve işin gerçekliği farklılaşır. Dolayısıyla biz istiyoruz gerçekten. Bütün kesimlerle taraflarla birlikte halkımızın demokratik bir ortamda, hukuk devleti içinde ileriye yürümesini istiyoruz.
Birliğimizi, kardeşliğimizi, beraberliğimizi hiç kimsenin bozmamasını istiyoruz. Bir tek gencimizi, bir tek insanımızı ideolojik aşırılıklara kurban etmek istemiyoruz.
Olası afetlere karşı hazırlıklı olmak adına gerekli adımları kararlı şekilde atacağız. Yaklaşık 20 milyon konut var Türkiye’de. Bunun üçte birinin neredeyse dönüşmesi gerekiyor. Dolayısıyla buradaki süreçleri hızlandırıp, riskli alanlarda dönüşümü sağlarsak yarın bir afet olduğunda Allah korusun; ne bir can kaybı olur ne de ciddi bir hasarla karşı karşıya kalırız. Bundan sonra buna daha fazla önem ve öncelik vereceğiz.”