Belediyelerin sıklıkla kullandığı ‘hukuki el atma’ yoluyla vatandaşın gayrimenkulüne el koyma uygulamasına Anayasa Mahkemesi’nden fren geldi.
Anayasa Mahkemesi, kamulaştırma ödememek için Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin (ABB) hukuki el atma yöntemiyle 2013 yılında el koyduğu vatandaşın arazisinde mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Karar halen devam eden binlerce dava için emsal karar oldu.
ABB, Yenimahalle İlçesi Yuva köyünde bulunan ve tamamı vatandaşlara ait olan 45.656 m2’lik alanı 1997 yılında kentsel rekreasyon alanı ilan etti. Arsada hissesi olan bir vatandaş, kamulaştırmasız el atma nedeniyle kendisine tazminat ödenmesi talebiyle dava açtı. Vatandaş davayı 2012 yılında kazandı. Ancak belediye de bu dava aracılığıyla mahkemeden arsadan bir miktar payı kendi adına kaydettirilmesi yönünde karar çıkarttı. Arsanın tapuya tecili 1 Ağustos 2013’te tamamlandı.
Tescil işleminden sadece 1 gün önce, yani 31 Temmuz 2013 tarihinde iki vatandaş arsa ortaklarından 600 m2 ve 292 m2’lik arsa aldı. ABB, aynı yılın sonunda plan değişikliğine gidip arsayı ticari rekreasyon alanına dönüştürdü. Plan değişikliğiyle birlikte arsanın değeri olağanüstü arttı. ABB, 2015 yılında ön alım hakkını kullanıp iki vatandaşa tapu iptal davası açtı. Belediye arsaların bedelini ise rayiç bedel üzerinden ödemek yerine tapudaki düşük satış bedelinden ödedi. Mahkemenin iptal kararının ardından vatandaşlar tapu iptali kararıyla mülkiyet hakkının iptal edildiği gerekçesiyle karşı dava açtı. Ancak bölge mahkemesi vatandaşların başvurusu esastan reddetti.
Mahkemelerden sonuç alamayan iki vatandaş sonunda Anayasa Mahkemesi’ne kişisel başvuru hakkını kullandı. Anayasa Mahkemesi, belediyenin Anayasa’ya aykırı bir mahkeme kararıyla gayrimenkule ortak olduğunu, vatandaşların arsayı aldıkları tarihte belediyenin tapu sicilinde hissedar görünmediğini, bu nedenle ön alım hakkının kullanması suretiyle tapuların iptal edilmesinin orantılı olmadığını belirledi. Kararda, “Başvurucuların tapusunun iptal edilmesinin kamu yararı ile bireysel yarar arasındaki dengeyi başvurucular aleyhine bozduğu ve mülkiyet hakkının ihlal edilmesine yol açtığı kanaatine varılmıştır” denildi.
Kaynak: Erdoğan Süzer – Sözcü