Türkiye’de imar sorunları ve imarsız yapılaşmaya dikkat çeken İnşaat Mühendisi Nazım Ergin, plansız yapılaşmanın çevresel sorunlara, trafik sıkışıklığına ve sosyal problemlere yol açtığını belirterek imar planlarının eksikliği ve güncellenmeme sorunlarının da mevcut olduğunu söyledi.
Türkiye’nin sürdürülebilir kentleşme politikalarına ve daha etkili denetim mekanizmalarına odaklanması gerekmektiğini kaydeden Ergin, “İmar afları cinayete davetiye çıkarmaktadır. İmar affından yararlanan tüm yapılar mühendislik hizmeti almamış varsayılmalı ve denetime tabi tutulmalıdır.” dedi.
İktidar tarafından yapılan imar aflarını ve deprem sonucunda yıkılan binaları değerlendiren Ergin, hasarlı ve yıkılan binalar ile imarın aynı anda değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yaparak sorunları ve çözüm önerilerini sıraladı.
Yazılı açıklama ile imar sorununa dikkat çeken İnşaat Mühendisi Nazım Ergin, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“HIZLI NÜFUS ARTIŞI VE KENTLEŞME SÜRECİ, SORUNU DAHA KARMAŞIK HALE GETİRDİ”
“Türkiye, tarihsel zenginliği, coğrafi çeşitliliği ve doğal güzellikleriyle ünlü bir ülke. Ancak bu zenginliklerin yanı sıra, ülkemizi tehdit eden önemli sorunlardan biri de imar sorunları ve yapılaşma düzensizliği olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle depremler gibi doğal afetlerle sık sık karşı karşıya kalan Türkiye için imarın önemi daha da belirgin hale geliyor.
İmarsız yapılaşma, resmi izinler ve düzenlemeler olmaksızın inşa edilen binaları ifade eder. Bu tür yapılar genellikle denetimsiz, plansız ve tehlikeli olabilir. İmarsız yapılaşma, hem kentsel alanlarda hem de kırsal bölgelerde sıkça görülen bir sorundur. Türkiye’nin hızlı nüfus artışı ve kentleşme süreçleri bu sorunu daha da karmaşık hale getirmiştir.
“PLANSIZ YERLEŞİM, HİZMETLERE ERİŞİMİ ZORLAŞTIRABİLİR”
Türkiye’deki imar sorunları, bir dizi olumsuz sonuca yol açar. Depremlerdeki risk artışı ile Türkiye, aktif deprem kuşağında bulunan bir ülke. İmar planlarının ve yapı standartlarının göz ardı edilmesi, depremlerde can ve mal kaybının artmasına neden olabilir.
Plansız yapılaşma, çevre sorunlarına yol açabilir. Yeşil alanların yok olması, su kaynaklarının tahrip edilmesi ve doğal yaşam alanlarının kaybı gibi çevresel sorunlar ortaya çıkabilir. Plansız yapılaşma aynı zamanda, trafik sorunlarını artırabilir. Yolların daralması ve ulaşım altyapısının yetersizliği kentlerdeki trafik sıkışıklığını artırabilir. İmarsız yapılaşma, sosyal sorunları da beraberinde getirebilir. Plansız yerleşimlerde eğitim, sağlık ve diğer hizmetlere erişim zorlaşabilir.
“İMAR AFLARI CİNAYETE DAVETİYE ÇIKARMAKTADIR”
İmar planları, şehirlerin ve bölgelerin sürdürülebilir gelişimini sağlama amacı taşır. Bu planlar, arazi kullanımını düzenler, binaların yüksekliklerini belirler ve altyapıyı planlar. Ancak Türkiye’de imar planlarıyla ilgili bazı sorunlar da mevcut:
Halihazırda yapı stokumuzla ilgili belirsizlikler ve tehlikelerin üzerine siyasal iktidarlarca çıkarılan imar afları can ve mal kayıpları tehdidini büyütür. İmar afları kaçak yapılaşmanın en önemli teşvik unsurlarından birisi olarak karşımıza çıkar. İmar affı toplumun sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını belirsizliğe sokmaktadır. İmar afları cinayete davetiye çıkarmaktadır. İmar affından yararlanan tüm yapılar mühendislik hizmeti almamış varsayılmalı ve denetime tabi tutulmalıdır.
“SORUNLARIN ÜSTESİNDEN GELMEK, TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ İÇİN HAYATİ ÖNEME SAHİPTİR”
Mühendislik hizmeti almadığını varsaydığımız yapıların yasallaştırılmasıyla, bu yapıların doğa olayları karşısında hasara uğramaları halinde sorumluluk, bu kararı alan devletin, siyasi iktidarın üzerindedir. Bir binaya iskân ruhsatı verilmesi, devletin vatandaşa ‘Bu binada oturabilirsin’ demesi anlamına gelir.
Türkiye’de imarsız yapılaşma ve imar sorunları, ciddi sonuçlara yol açabilen önemli sorunlardır. Depremler gibi doğal afetlerde can ve mal kaybını azaltmak için daha etkili imar planları ve denetim mekanizmaları geliştirilmelidir. Ayrıca, plansız yapılaşmanın çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerini azaltmak için sürdürülebilir kentleşme politikaları teşvik edilmelidir. Bu sorunların üstesinden gelmek, Türkiye’nin geleceği için hayati öneme sahiptir.